Nietzsche’nin ilk akıl hocası olarak kabul edilen Arthur Schopenhauer acının insanı özgürleştirdiğine inanmıştır. Söyledikleriyle bugün bile tartışmalar yaratan filozofun aforizmalarından birkaçını sizler için seçtik. Bakalım siz onun felsefesini reddettiği Hegelci misiniz, yoksa Schopenhauer da doğru söylemiş ama diyenlerden mi…
Not: Özellikle kadın okurlarımız Schopenhauer’ın bazı cümlelerini okurken çılgına dönebilir. O yüzden siz en iyisi onu daha iyi anlamak için eserlerini bir okuyun.
Arthur Schopenhauer, Aforizmalar
- Kim ne derse desin, mutlu insanın en mutlu anı, uykuya daldığı andır ve mutsuz bir insanın en mutsuz anı, uykudan uyandığı andır. İnsan hayatı, bir tür hata olmalı.
- Aldığımız her nefes bizi sürekli etkisi altında olduğumuz ölüme doğru çeker… Nihai olarak zafer ölümün olacaktır çünkü doğumla birlikte ölüm zaten bizim kaderimiz olmuştur ve avını yutmadan önce onunla yalnızca kısa bir süre oynar. Bununla birlikte, hayatımıza olabildiğince uzun bir süre için büyük bir ilgi ve özenle devam ederiz, tıpkı sonunda patlayacağından emin olsak da olabildiğince uzun ve büyük bir sabun köpüğü üflememiz gibi.
- Hayat, acı ve can sıkıntısı arasında bir sarkaç gibi bir o yana bir bu yana salınır durur.
- Dolayısıyla, kadınların mizacında, doğalarının en derinlerinde her şeyi erkeği elde etme aracı olarak görme temayülü kökleşmiştir ve başka herhangi bir şeye alakası her zaman asılsız, taklidi bir alakadır. Esasen amaçlarına eriştirecek, yosmalık, yapmacıklık ve kandırmacadan müteşekkil dolambaçlı bir yoldan başka bir şey değildir.
- Pek çok erkek güzel bir yüzle baştan çıkar…. Doğa kadınları bütün güzellerini bir anda sergilemeye ve “heyecan” yaratmaya teşvik eder, ama doğa [kadınların] bitmek bilmez masraflar, çocuk sevgisi, inatçılık, dik başlılık, yaşlanmak ve birkaç yıldan sonra çirkinleşmek, aldatma, kocasını boynuzlamak, kapris, garip meraklar, histeri krizleri, cehennem ve şeytan gibi pek çok kötülüğü içinde barındırdığını gizler.
- Sırf bayağı kimselerin her gün piyasaya çıkan ve sinekler gibi her yıl katlanarak çoğalan yazdıklarını okumak uğruna bu bütün zamanların ve bütün ülkelerin en nadir ve en soylu kafalarının eserlerinin kapağını bile kaldırmaksızın yüz üstü bırakan halk tabakasının budalalığı ve huysuzluğu inanılacak gibi değildir.
- Tutkulu gerçek aşk, birbirine tam olarak uygun düşen iki insanın karşılaşması kadar nadir rastlanır bir şeydir. Yeri gelmişken şunu da açıklayalım; hepimiz tutkulu gerçek bir aşkın mümkün olduğuna inandığımız (hepimiz bunu kendi iç dünyamızda olabilirlik sınırları içinde gördüğümüz) için şairlerin bunu eserlerinde neden dile getirdiklerini kolayca anlarız.
- Vahşiler birbirini yer, uslular birbirini kandırır, buna da dünyanın gidişatı denir.