Şey’leri Şey Eden Kvaçi – Karaköy Mono

Madrabaz Kvaçi, Gürcü edebiyatının önemli bir eseri. Zamanında tiyatroya da uyarlanmış ancak sahneye koyulması “genel ahlaka aykırı” olduğundan engellenmiş. 1950’li yıllara gelindiğinde ise o dönemin televizyon tiyatroları ile tekrar gündeme gelmiş. Yazarı, Miheil Cavahişvili (1880-1937), Gürcü edebiyatının hatırı sayılır kalemlerinden. Kendisi eserlerini neo-realistik olarak tanımlamış. Gürcü edebiyatının ise, dilinin yaşayan en eskilerinden biri kabul edildiği düşünülürse geçmişten gelen bir geleneğin izlerini taşımakla birlikte geçirdiği tarihsel süreçlerin de etkisiyle şekillendiği söylenebilecektir.

Oldukça ilgi çekici bir yazar olan Cavahişvili’nin okuduğum ilk romanı oldu bu, ama sonuncusu da olmayacak. Kendisi hem Çarlık Rusyası’nın hem de Gürcistan’ın 1920’li yıllarda kısa süren bağımsızlığından sonra gelen Sovyet yönetiminin istenmeyen adamı olmuş. 1937 yılında ise “vatan hainliği”nden dolayı infaz edilenler arasındaymış. Ben ise özellikle şu satırlarını okuduktan sonra, onun yerel olan ile barışık olduğu, dürüstlüğe önem veren barışçıl bir yapısı olduğu sonucuna vardım.

“Kimi kaderini ve varlığını savaşa bağlamıştı; kimi ise her şeye rağmen barışa…”

Kvaçi’nin satırlarındaki hâkim dil, hareketli bir olay örgüsü etrafında gelişiyor. Kültürel mirasa işlemiş halk söylencelerine bilinçli bir gönderme olarak efsanelerden tanıdık gelecek lirik ve abartılı mucize tasvirleri ile günlük dile daha yakın bir anlatı dili birbirini dengeliyor. Ya da şöyle mi demeli: Birinin çarpıtarak elle tutulamaz hale getirdiğini, peşinden gelen diğeri tekrar görünür kılıyor…

Yazarın kendi fikirlerini açıkça paylaştığı birkaç istisna ise olayların ve karakterlerin betimlemesini belirli bir olgunluğa eriştikten sonrasına saklanmış. Bununla birlikte, kelimelere açıkça dökülmese de genel akışın temposundaki değişimlerin zamanlaması ve farklı kelime oyunları neredeyse arkada ikinci bir metin olduğunu düşündürüyor, sanki kelimelere dökülmeyen ancak yazarın yazarken içinde bulunduğu hissiyatı okuyucuya geçirebildiği bir başka dil. Karakterimiz Kvaçi Kvaçantiradze’nin Gürcü’deki anlamını ise çeviren notundan paylaşıyorum: Gürcüce kvaçi kelimesi “madrabaz, hilekâr, düzenbaz” anlamlarına gelir.

Baş kahramanımız Kvaçi, Odisseas gibi canavarlarla değil ama kendisine engel bellediği başka durumlarla başa çıkacaktır, yalnız bir farkla, Kvaçi bir anti-kahramandır. Yazarın onun gülünç durumuyla da inceden dalga geçmeyi ihmal etmediği, enerjisi bitmek bilmeyen bir maceraperest! Ana kahramanın ve ailesinin yaşadıkları, 18. yüzyılın sonları ile 19. yüzyılın başlarındaki Gürcistan ve yakın coğrafyası için kıymetli bir dönem anlatısı. Yazarın tahlillerinde hem doğduğu topraklara olan özeninin hem de yurtdışında olduğu sürece bulunduğu iklimlerin izleri görülebilecektir.

Kvaçi’de ele alınan en kapsayıcı analiz ise Osmanlı-Rus Savaşları’ndan 1. Dünya Savaşı’na kadar genişleyen bir dönem ve coğrafyada insanların kendilerini bulduğu ortamın günlük hayatların içine nasıl sızdığı.

İrem Civelek’in kaleme aldığı “Şey’leri Şey Eden Kvaçi” yazısının tamamını Karaköy Mono dergi 2. sayısından okuyabilirsiniz.