Hayal mi? Hiç gerek yok! – Karaköy Mono

Deniz Küçük, ilk EP’si ‘Neyse Hayal Kurmayalım Şimdi’de tünelin sonundaki ışığı arıyor.

Karşımızda küçük yaşlarda müziğe başlayan bir müzisyen var. Ama gerçekten yaş küçük: Üç! İki doktorun tek çocuğu Deniz Küçük anaokulu yılsonu müsameresindeyken yolunu seçmiş. Elinde oyuncak gitarıyla sahneye atlayıp şarkı söylemiş. Sonra piyanoya atlamış liseye geçince de müziğe ilgi duyan her genç gibi hemen müzik grubu kurmak istemiş. Bas gitarist bulamadıkları için o da elini taşın altına sokmuş. Macera üç yıl sürmüş.

 Sabancı Üniversitesi yıllarında da geleneği devam ettirerek cover grubuyla birçok yerde sahne almış. Okulu bitirdikten sonra Los Angeles’taki Musician’s Institute’a 2013 yılında kaydolmuş, bas gitar ve ses mühendisliği alanlarında çift dal yapmış. Tarihler 2016 yılını gösterdiğinde Türkiye’ye dönüp Haluk Kuruosman’la tanışmış ve yolu açılmış. Bir yıl sonra tekrar Amerika’ya gidip kompozisyon eğitimi görmüş. Bu yıllarda boş durmamış besteler yapmış. Şimdi de bunca yıllık birikimin meyvelerinin toplandığı ilk EP’si ‘Neyse Hayal Kurmayalım Şimdi’ ile karşımızda.  

‘Neyse Hayal Kurmayalım Şimdi’ bir ‘hayallerimizi satmadık ya!’ albümü. Deneyip yenilmenin, yine deneyip daha iyi yenilmenin öyküsünü anlatıyor. Bu yenilgilerin geçtiği tünelin sonunda ışık var mı hep akıllarda. Kısaca mevsime uygun bir albüm olmuş. 



Albümün çıkış hikâyesinden bahseder misin? 

EP’nin çalışmaları teknik olarak Nisan 2019’da başladı diyebilirim ama aslında bu çok daha uzun bir süreç. Müzikle profesyonel anlamda ilgilenme kararım Sabancı Üniversitesi’ni bitirdiğim anda oluştu. Çünkü ben bitirdiğim üniversitenin gerektirdiği mesleği yapmak istemiyordum. Dolayısıyla çocukluğumdan beri hayalini kurduğum bir şeye doğru yola çıktım. Aslında bunun için bir örnek daha vermem gerekirse; ilkokulda ben henüz 10-12 yaşındayken, öğrencilerin gelecekte hangi mesleklere uygun olduğu yönünde bir çalışma yapılmıştı ve benim -övünmek gibi olmasın ama- çok başarılı bir öğrenci olmama rağmen bana çıkan meslek müzisyenlikti. Belki de o zaman başlamıştı denilebilir. ABD’de ses mühendisliğinden mezun olduktan sonra kendi kendime 30 küsur hafta boyunca yaptığım “her hafta bir beste” görevi, onun dışında yaptığım diğer besteler, yaklaşık 2 yıl kadar önce sahnede önde olma kararımı oluşturdu. Ama aslında kabaca 20 yıldır bu yönde ilerlediğimi söyleyebiliriz. EP çalışmasına 2019 Nisan’da başladıktan sonra da ağırlıklı olarak Haluk Abi’yle ikimiz çalıştık, gitarları o bas gitarları ben çaldım. Sözleri o yazdı, aranjman ve miksi beraber yaptık. İkimizin dışında yaylıları İstanbul Strings ekibi, üflemelileri de Mehmet Çelik çaldı. Kayıt süreci yaklaşık 5-6 ay kadar sürdü.

Müzikal eğitiminiz çok geniş. Bunun ne gibi faydalarını gördün ve sinemada olduğu gibi ‘mektepli – alaylı’ farkı var mı müzikte de?

Evet müziğin oldukça farklı alanlarında eğitim aldım. Piyano, bas gitar gibi enstrüman eğitimlerinin yanı sıra kompozisyon ve ses mühendisliği gibi daha teorik eğitimler de aldım. Bu bana müziğe daha geniş bir açıdan bakma yetisi kazandırdı desem çok yanlış konuşmuş olmam. Müziğin toplamına daha fazla hakim olduğumu söyleyebilirim bu sayede. Ancak müzikte sinemada olduğu gibi bir “mektepli-alaylı” farkı olduğunu söylemek güç. Özellikle popüler müzik türlerini(pop, rock, rap vs) sahnede icra eden pek çok sanatçı aslında başka meslek mensupları. Örneğin, Nejat Yavaşoğulları aslında bir mimar, Hüsnü Arkan hukuk mezunu, Birol Namoğlu da mühendis, ki bunlar şu anda aklıma gelenlerin yalnızca birkaçı. Sinema için pahalı ekipmanlara ve onu kullanabilecek bilgiye ihtiyacınız olduğundan ötürü kendi kendinizi eğitmeniz o kadar kolay değil ve “mektepli-alaylı” ayrımının da bundan kaynaklandığını düşünüyorum. Ancak müzik yapmak için sadece bir klasik gitar ve yanan bir ateş yeterli olabilir, hatta gitara gerek bile duymayabilirsiniz.

‘Neyse Hayal Kurmayalım Şimdi’ tam bir sonbahar albümü. Normalde de böyle depresif misindir? 

Depresif değilim ama duygu fakültemin yüksek olduğunu söyleyebilirim, hem sevinçlerimi hem hüznü yoğun yaşarım. İnsanların bir duygu fakültesi vardır ve bunun bir ucu depresif bir ucu da manikse biz bunların hepsini yaşıyoruz. Aslında şöyle açıklayabilirim; hayatta bir siyah bir de beyaz var gibi görünüyor, ancak bu siyah ve beyazın arasında tüm renkler mevcut. O yüzden yaşamımızın bazı bölümlerinde siyaha yakınken bazı bölümlerinde ise beyaza yaklaşıyoruz, kırmızıları yaşıyoruz, yeşilleri yaşıyoruz, sarıları, morları, ve hayatımızı renklendiren şeylerin hepsi bu farklı duygu durumlarından geliyor. Duygusal bir şarkı dinlediğimizde o an hayatımızda mutlu olsak dahi ağlamıyor muyuz? Bu bizim depresif olduğumuzu göstermiyor, yalnızca geçmişte yaşadığımız bir şeyler bize o an o duygu durumunu yansıtıyor ve o anki ufak depresyonu da yaşamak önemli. Bir ölümün ardından üzülüyor, bir doğum ile beraber sevinmiyor muyuz? Bütün bunlar hayatın içinde olan şeyler ve aslında insan olmanın gereği bu. Evet bu bir sonbahar albümü, parçalar da ona göre seçildi, bundan sonra çıkacak olan parçalar da kendi mevsimlerine uygun renklerde olacaklar. Sorunuza net bir cevap vermem gerekirse de; depresyon bazen yaşadığım bir şey evet ama genel olarak gülmeyi sevdiğimi ve seçtiğimi söyleyebilirim.