LEONARDO DA VİNCİ – SANAT – CİNSELLİK – Karaköy Mono

Candace Pert’e göre sanat ve bilim “olmak ile yapmak” arasındaki farkı simgeler. Sanatın varoluş sebebi bir duygu uyandırmaksa bilim ise bilgi dağarcığını geliştirerek problemlere çözüm arar. Pert ise bilime karşı duyulan meraka rağmen kişinin “yapan değil olan insanoğlu” şeklinde tanımlandığını anımsatır. Bu görüşten hareketle Rönesans aydını Leonardo’ya yönelerek kendisine atfedilen böyle bir argümanı savunmasız bırakmıştır ve “olmak ile yapmak” kavramıyla tümden eşitlenmiştir. Diyalektik yapısıyla onca bilimsel alana dalmışken, bir yandan da sanat eserlerini planlayıp gerçekleştirmekle beraber bu kadar çok unsuru dikkate alması mümkün değil gibi görünse de Leonardo bunları mümkün kılmıştır.  



Leonardo tarihteki en yaratıcı ve üretken beyne sahipti. O sadece bir sanatçı değil; yetenekli bir bilim insanı, mucit ve müzisyendi de. 

Leonardo 1472’de ressamlar cemiyetine katılmıştı. Cemiyet kavramı ilk asırdan beri mevcuttur ancak cemiyetler Orta Çağ döneminde çok daha popüler hale gelmiştir. Cemiyetler sanatçıya bir araya gelme, teknikleri paylaşma ve karşılıklı koruma fırsatları sunuyordu. Rönesans öncesi zamanda başlıca cemiyet türleri ticari ve zanaattı; tacir cemiyetleri iş adamları, zanaat cemiyetleri de ressam, mimar, heykeltıraş ve diğer sanatkârlar içindi. Leonardo için bir cemiyete katılmak çok önemli bir adım olmakla birlikte yüksek bir statü kazandırıp hem bireysel hem de cemiyetin bir parçası olarak siparişler almasını sağladı. Dolayısıyla bu erken dönemde Leonardo çok üretken davrandı ve çok sayıda eskiz ve resim yaptı. İlk eserlerden biri Arno Nehri Vadisi’nin mürekkepli kalemle çizilmiş manzara resmidir. 1473 tarihli bu eskiz, Leonardo’nun ünlü olmadan önce yaptığı birçok eserden biriydi. Bu erken dönem eserlerinde bile Leonardo’nun yenilikçiliğini ve dehasını görmek oldukça şaşırtıcı ve yirmi bir yaşında biri için hiçte fena değil!

Onun sahip olduğu muazzam derecede çeşitli becerilerin içinde mükemmel vücudu anlayabilen bir kişiliği de vardı. Leonardo’nun yaşamı boyunca tıp daha da önem kazanmakla birlikte sanatçıların her geçen gün insan vücudunu doğru bir şekilde çizme arzuları artıyordu. Leonardo ise yüzeyin altındaki bedensel sistemlerin nasıl çalıştığını anlayabilmek için bir adım daha ileri gitti. İlk resimler hümanist sanat üslubunda olan çalışmalar olarak adlandırılabilir. En iyi örnek, insan formu ile geometrik oranlar arasındaki ilişkinin ilk doğru ifadelerinden biri olan 1490 tarihli Vitruvius İnsanı adlı çalışmadır. Leonardo 1500’lerin başında kollarda, bacaklarda ve diğer vücut kısımlarındaki kas ve kemik yapılarını incelemek için, öldüğünde hamile olan bir kadın da dahil olmak üzere cesetleri parçalayarak incelemiştir. Eskizlerinin birinde, bir kadının rahmi ve plasentanın içinde gelişimini tamamlamış bir insan fetüsü görülmektedir. Leonardo’nun çizimleri, kıvrılmış bir cenini, göbek bağıyla birlikte rahim içindeyken tasvir etmektedir. Ancak çizimlerindeki doğmamış bebek oldukça kaslıdır. Büyük hataya rağmen Leonardo, kadın üreme sistemini doğru çizen ilk kişilerden biri olarak anılır. Bazı hatalar yapmasına karşın Leonardo hiç vazgeçmemekle birlikte insan vücudu hakkında daha fazla bilgi edinmeye uğraştı. Zira hata yapmak öğrenmenin bir parçası ve Leonardo hatalarının kendisini yönetmesine izin vermedi. Mutlak suretle sanatın ilk adli bilim uzmanı adı altında anılmaktadır.

Bir sanatçı olarak her zaman hareket halinde olan Leonardo, resim dışında başka ne yapabilmişti? Ya da anatomi dışında? Pek çok şey. Çeşitli alanlarda becerisini gösteren Leonardo’nun belki de en ilgi odağı cinsellikti. En gizemli tarafı da denilebilir! 

Leonardo insan üremesine çok ilgi duymuştu. Dolayısıyla bir çalışması da mevcut. Başlangıçta, erkek üreme organlarından doğrudan kalbe, akciğerlere ve dolayısıyla beyne giden bir kanal olduğunu düşünüyordu. Rönesans’taki yaygın görüş bedensel organların ilahi, ruhani varlıkları temsil etmesidir. Leonardo bu görüşe ek olarak, erkek cinsiyet organlarının temel çıktılarını esasen sperm ve ruh olarak değerlendirdi ve insan kalbinin bir ruh olduğu kanısındaydı. İyi fikir gibi gözükse de o dönem ispat edilemediği için olsa gerek bu yaklaşımın yanlış olduğu ortaya atıldı. 

Leonardo’nun cinsellik kavramıyla yakından ilgilenmesine karşın mesleki gereklerin haricinde kadınlara ilgi gösterdiğine dair hiçbir kayıt yoktur. Leonardo hem kadın hem erkek modelleri çıplak olarak resmetmiş olsa da kadın çizimleri çok daha azdır ve ayrıntılara çok fazla değinmemiştir. Kadın bedenini sunmada oldukça üretken olan diğer Rönesans dönemi sanatçıların aksine Leonardo sadece bir tek muntazam çıplak kadın resmi Leda ve Kuğu’yu yapmıştır. 

Leonardo’nun anatomi eskizlerinde hem kadın hem de erkeklerin genital bölgelerine ait çizimlerin bulunduğu bilinmektedir. Erkek cinsel organlarına ait çizimler ayrıntılı ve doğru olmasına karşın, kadın cinsel organları daha genel ve hatalı resmedilmiştir. Burada ki neden, Leonardo’nun erkek modellere kadın modellerden daha kolay ulaşabilmesi gibi düşünülse de bu denksizlik Leonardo’nun kadın bedenine ilgisizliğini ortaya koymaktadır.

Leonardo’nun en gizemli tarafı olmakla birlikte en çokta hakkında tartışılan bir konu; niçin erkek figürleri üzerinde önemle durmuştur.?

Psikanaliz biliminin kurucusu Freud, bu duruma farklı bir ışık tutmuştur. Freud Leonardo’yu neyin dahi yapmış olabileceğini bulmak için defterlerini kullanarak ve Leonardo’nun hayatı hakkında kapsamlı bir çalışma yaparak yaşamının en derinlerine indi. 1910’da Leonardo Da Vinci Ve Çocukluk Hatıraları olarak adlandırılan büyük bir Rönesans ustası çalışması yaptı. Freud olunca analizin cinsel nitelikte olacağı da muhakkaktı. Alışılageldiği üzere, çoğunlukla Leonardo’nun cinselliğini inceledi. Leonardo’nun eğilimleri olduğu sonucuna vardı. Eşcinsel olmak Rönesans döneminde oldukça yaygın olmasına rağmen, ölümle cezalandırılabilecek bir suçtu. Freud’un görüşü, Leonardo’nun birçok bitmemiş projesinin, toplumdaki cinsel arzularını yerine getirememesi nedeniyle ortaya çıkan cinsel gerginliğin kanıtı olduğu yönündedir. Freud’un çalışması Leonardo’nun cinselliğini anlamanın ilk kapsamlı çalışması olmuştur belki de.

Leonardo’yu eşcinsel olarak tanımlayan bir çağdaşı da Giovanni Lomazzo, eşcinselliğin Floransa’da hayli yaygın olduğunu kaydeder. Ancak Floransa sakinleri, bir kimsenin bu tür eğilimlerini açığa vurmasını, erkeksi kentlerinin namına sürülen bir leke olarak görmekteydi. Acımasız yasalar nedeniyle, ruhen esaret altında eşcinsellerin çoğu tedbirli davranmakla birlikte bazıları ve çoğunlukla gençler, cinsel yönelimlerini açıkça sergiliyorlardı. Tarihçiler tek Leonardo hakkında değil; yahut dönemin çok mühim isimlerini de aynı kategoriye dahil etmekteydiler; Michelangelo, Donatello, şair Poliziano ve bankacı Filippo Strozzi gibi..