MURAT OVALI: Oyuncunun ilk 30 yılı zordur ondan sonrası kolaydır – Karaköy Mono

“Asıl sorun katharsis (arınma) yoluyla seyirciyi arındırmak değil, ama onu değişmiş bir insan olmaya doğru yönlendirmektir; daha doğrusu, tiyatronun doğuşunda da kendisini tamamlamasını gerektiren değişimlerin tohumlarını onun içine ekmektir.” 

Brecht’ten Tretyakov’a Mektup’tan bir alıntı ile merhaba demek istedim. 

Siz değerli okuyucularımızın da tahmin ettiğini düşünüyorum. Evet bugünkü konuğum çok yönlü bir tiyatro sanatçısı Murat Ovalı.  



1-Karaköy Mono’ya hoş geldiniz Murat Bey. Nasılsınız? Bizi kırmayıp bu röportaj isteğimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederim. Murat Ovalı kimdir? Okuyucularımıza biraz kendinizi tanıtır mısınız?

Asıl ben teşekkür ederim davetiniz için. İzmir doğumlu 4 kardeşli memur bir ailenin en küçük oğluyum. 1986 yılında İzmir Devlet Tiyatrosunda çocuk oyuncu olarak başlayan serüvenim İ.Ü.D.K tiyatro bölümünden mezuniyetime oradan Dormen Tiyatrosuna ve 2003 yılından itibaren parçası olmaktan onur duyduğum ENKA Sanat’ın koordinatörlüğüne kadar uzandı.

Bu süre zarfında birçok sanatsal faaliyetin içinde bulundum. Oyunculuğa pek devam etmeyerek sahne gerisinde kalmayı tercih ettim.

25 yıldır Yapı Kredi Afife Tiyatro ödüllerinin Jüri koordinatörü ve ödül töreninin akışından sorumluyum. Eliz isminde dünyalar tatlısı bir kız babasıyım.

2-Bu röportajdan önce hakkınızda biraz araştırma yaptım. “Sussak da Gevezeyiz”, “Bedenimiz Konuşuyor” ve “Sesinizi Etkin Kullanma Becerisi” konulu eğitim programlarında eğitmenlik yaptığınızı öğrendim. Biraz bahseder misiniz? Hâlâ devam ediyor musunuz bu tarz eğitimlere?

Evet devam ediyor. Dormen tiyatrosu kapandıktan sonra okulda edindiğim eğitimlerin de katkısıyla Prof. Dr. Dilek Sağlık Özçam ile beraber 100’den fazla firmayla binlerce kişiyle beraber olabilme şansı yakaladım. 7 uluslararası ödül alan eğitim projesinin içinde yer aldım.  

3-ENKA Sanat size ne ifade ediyor? 

2003 yılında çalışmaya başladığım ENKA Sanat, profesyonel olarak en kalabalık seyirci karşısına çıktığım ilk mekân. Ve 20 yıla yakın bir süredir direktörüm Gül Mimaroğlu ile çalışıyoruz. 40 yıldır çizgisinden ödün vermeden faaliyetlerine devam eden, çağdaş, ilerici, sanatın her dalını içinde barındıran böylesine bir kurumda çalışmak benim için gurur verici.

4-ENKA Sanat’ın Türk tiyatro tarihinin iki büyük ismi olan Genco Erkal ve Yıldız Kenter’in hayatlarını konu alan iki belgesel yaptığını biliyorum. Bu belgesellerden bahseder misiniz, nasıl ortaya çıktı?

Belgesellere sponsor olmamızın amacı Türk tiyatrosunun birbirinden değerli sanatçılarını gelecek kuşaklara aktarmaktı. Bunlardan ilki sahnede 60 yılını tamamlayan, Türk tiyatrosunun usta ismi Genco Erkal’a ait. Senaryosunu Genco Erkal’ın yazdığı belgeselin yapımcılığını ve yönetmenliğini Selçuk Metin, görüntü yönetmenliğini Uğur İçbak üstlendi.

Caniko adını taşıyan ikinci belgesel ise, Türk tiyatrosunun kutup yıldızı Yıldız Kenter’e ait. Bu belgeselin yönetmenliğini yine Selçuk Metin yaptı.  Danışmanlığını Prof. Dr. Dikmen Gürün’ün yaptığı, senaryosunu Zeynep Miraç’ın kaleme aldığı, görüntü yönetmenliğini Doğan Sarıgüzel’in üstlendiği belgeselin müzikleri Murat Evgin imzası taşıyor. 

Şu an iki belgeseli de Netflix’ten izlemek mümkün. 

5-ENKA Sanat’ın, “Daha iyi bir gelecek için gençlerle sanat” söyleminin içeriğinde ne var. Gençlere nasıl destek oluyorsunuz? Sizin aracılığınız ile ilgilenen gençlerimize buradan da bilgi vermiş olalım.

ENKA Sahne: “Daha iyi bir gelecek için gençlerle sanat” projesi gelecek vadeden genç yeteneklere alan açan özel bir proje. Bu projeyi, genç sanatçılara maddi destek sağlarken, onlara konser deneyimi kazandırmak, bu performansların görüntü ve ses kayıtlarını dijital platformlar üzerinden geniş kitlelere ulaştırmak ve en önemlisi sanatçıların bu profesyonel kayıtları eğitim ve kariyer hayatlarında önemli yer tutan portföylerine katkı sağlamak amacıyla yürütüyoruz. Danışma Kurulu’nda Viyola Sanatçısı Efdal Altun, Keman Virtüözü, Besteci ve Akademisyen Cihat Aşkın, Piyanist ve Akademisyen Gökhan Aybulus, Piyanist ve Besteci AyşeDeniz Gökçin, Piyanist ve Besteci Fazıl Say ile Çello Sanatçısı ve Akademisyen Dilbağ Tokay’ın bulunduğu projeye, her yıl yeni genç yetenekler dahil oluyor.    

6-Sayın Haldun Dormen ile yollarınız nasıl kesişti? Bildiğim kadarıyla özel asistanlığını da yaptınız. Biraz bahseder misiniz?

Haldun Dormen ile karşılaşmam 1993 yılında Dormen tiyatrosunda prova seyrederken oldu. Biz kendisine, “Haldun abi deriz.” Haldun abi prova seyredenlerin katılımının sürekliliğine, hevesine ve işe sarılmasına bakarmış. Ben de hiç prova kaçırmazdım, tüm provaları seyrederken bir anda ekibin bir parçası oldum ve yolumuz o günden sonra Haldun abi ile bir daha ayrılmadı. 

Haldun abiden bana mesleğimle ilgili ne yapmam gerektiğini değil, nasıl yapmam gerektiğini öğrendim. Kendisi, etrafındaki insanları sadece tiyatroya dair değil hayata dair eğitir. 

7-Tiyatro dışında birçok uluslararası sanatçıyı sanat severlerle buluşturuyorsunuz. Kerem Görsev, Fazıl Say bu isimlerden sadece ikisi. Bunu nasıl başarıyorsunuz?

ENKA Sanat 40 yıllık köklü bir geçmişe sahip. Kurumumuzun ülkemiz sanatına verdiği kesintisiz destek, sanatçılarla, kurum ve sektör profesyonelleriyle kurduğu uzun yıllara varan sıkı dostluklar, yıla yayılan farklı sanat dallarına yönelik etkinlik yelpazesi, sanıyorum bu başarının en önemli adımları. 

8- Sanatsever gençlere önerileriniz var mı?

Gençlerin kimisi bu mesleğe devam edecek, kimisi yarı yolda bırakacak, kimisi de iyi bir sanat izleyicisi olacak. Ama bu mesleğe devam edeceklere şunu söyleyebilirim: Aktörlükte bir tabir vardır: “Yüz farklı oyunu oynayarak iyi bir oyuncu olamazsınız, aynı oyunu yüz kere ancak oynarsanız iyi bir oyuncu olursunuz. Özverili, süreklilik gerektiren bir meslektir.  

Bakan göz değil gören göz olmalı.

Bu mesleği seçenlere ve seçecek olanları tebrik ediyor kendilerine kolaylıklar diliyorum. 

Şöyle de bir şey vardır: “Oyuncunun ilk 30 yılı zordur ondan sonrası kolaydır.” 

Bize vakit ayırdığınız ve bu keyifli, sanat dolu röportaj için çok teşekkür ederim Murat Bey.