14 ve 15 Şubat tarihlerinde kendine özel bir incelikle janrları eriten, trip-hop, synthpop ve elektronik müziğin yenilikçi birleşiminde yer alan İsveçli şarkıcı ve söz yazarı Jay-Jay Johanson, Zorlu Performans Sanatları Studio sahnesinde!
Mimarlıktan müzisyenliğe geçişinin üstünden tam yirmi üç yıl geçen Jay Jay Johanson’un sırrını merak ediyordum. İlk albümünden bugüne hiçbir şarkısının eskimemesi, şarkı sözlerinin besteleriyle uyumu, bir şair gibi melankolik ve mesafeli tavrının hiç değişmemesinin nedeni yalnızca Kuzeyli bir sanatçı olması olamazdı elbette. Neyse ki ülkemizi bir hayli seviyor çünkü Türk dinleyicileri ondan asla vazgeçmiyor, asla tüketmiyor. Ben de bu fırsatı değerlendirip, bir önceki Istanbul ziyaretinde fotoğraflarını çekmiş olmanın da verdiği cesaretle, kendisine merak ettiğim soruları sordum. Sanırım kendisi aynı zamanda dünyanın en hızlı röportaj cevaplayan müzisyeni; aynı akşam sorularımın cevapları elektronik posta kutumdaydı. İşine bu hassasiyetle yaklaşmasıdır belki de onu böyle özel kılan…
Son albümü Looking Glass, Vol.2 ‘yi 2018 yılında 29 Music etiketiyle yayınlamıştı. Bir diğer merakım ise yeni albümü Kings Cross; bunun için sanırım biraz beklememiz gerekecek. Gerçi belki Istanbul konserinde yeni şarkılarını da seslendirir?!
Selam, bu söyleşiyi kabul ettiğin için teşekkür ederim. Tekrar Istanbul’da konser verecek olman benim gibi birçok dinleyicini mutlu etti. Seni heyecanla bekliyoruz! Fakat öncesinde birkaç sorum var:)
– 1996’dan beri yayınladığın hiçbir şarkın eskimedi. Sözlerine baktığımda bir şairin şiirini okuyor gibiyim. Yani müzisyen olduğun kadar sanki Kuzeyli, soğuk kelimeleriyle kalp eritecek sıcaklıkta hisler yaratan şarkı sözleri olan bir şairsin bence. Bunun sırrını sormam doğru olmayabilir ama belki şu şekilde sorabilirim sorumu; sözlerin ve bestelerin arasındaki köprüyü nasıl kuruyorsun? Nasıl bir işlemden geçiyor bu şarkılar da dinleyicilerin büyülenebiliyor?
+ Birçok şarkı yalnızca bir kalem ve bir kağıtla başlıyor. Bazılarıyla piyano başına geçtiğimde başlıyor. Bazılarıysa davul beat/ritmi üzerine kuruluyor. Herhangi bir anda aklıma gelen melodiler olduğu gibi bazen melodisi belirmeden önce kelimeler geliyor aklıma…
– Müzisyenlikten önce mimarlık okuduğunu duymuştum. Sayısal zekanın müzik yeteneği üzerinde etkisi ne kadar var sence?
+ Etkisi olduğunu pek düşünmüyorum. Dört yıl mimarlık okuduktan sonra karar verip dört yıl sanat okulunda okudum. Sanırım, yaratıcılığın kaynağını geliştirmekle ilgili bir durum bu. Sonra o bahsettiğimiz yaratıcılık kendi kendine gelişmiş oluyor.
– ‘Believe In Us’ şarkını yazarken stüdyoda, hatta doğumgünü gecende, yalnız olduğunu; daha doğrusu kendini yapayalnız hissettiğini okumuştum. Senin gibi büyük sanatçıların bu dünyada derin bir yalnızlık yaşadığını hep duyuyoruz. Peki, bir daha o kadar yalnız hissettiğin oldu mu?
+ O yalnızlığı kesinlikle hissediyorum, evet. Özellikle turnelerde, otel odalarında, havaalanlarında, boş ve sessiz kulis alanlarında, ve daha birçok yerde…
– Melankoli, nostalji, belki biraz da karamsarlık… Bu duygular müziğine, sanatına ışık tutuyor mu?
+ Mutsuzluk ve derin melankoliden yaratıcılık tutamları topladığımı kabul ediyorum. Bu duygular beynimdeki güçlü hikayeleri yazabilmem için beni besliyor.
– Dünyanın her yerinde binlerce sevenin, dinleyicilerin var. Fakat yıllardır duruşun, sanki bir star gibi değil de ismi duyulmamış bir underground müzisyen gibi cool ve mütevazı. Bu kadar başarının üstüne kendini sahnede ya da kendi kendineyken hiç star gibi hissetmedin mi? Mesela bir gün aynaya bakarken bir star gibi gülümsemedin mi? Umarım bunu yapmışsındır!:)
+ Asla yapmadım! 24 yıl önce ilk şarkımın kaydını yaparken nasıl biriysem şimdi de öyleyim…
– Bu kelimelerin sana neyi çağrıştırdığını yazar mısın bizler için:
AŞK: eşim, oğlum
kanatlarının altında büyüyen mucize bir aşk meyveniz olduğunu bildiğim için; ERKEK ÇOCUK/EVLAT: aşk, ilham kaynağı, hayatın anlamı
MÜZİK: tam zamanlı çalıştığım hobi olan işim
HAYAT: yaratmak
büyülü bir evliliğin olduğunu biliyoruz, bu sebeple; EVLİLİK: 15 yıl önce evlendim
kırmızı tuğlalı yapıları sevdiğini okumuştum, bu yüzden; KIRMIZI TUĞLA: kırmızı tuğlayla inşaa edilmiş old school İngiliz mimarisini seviyorum, İsveç’te böyle yapılara nadir rastlanabiliyor…