Vebayla nasıl savaşıldı?
Kara Ölüm’e yol açan etkenin ne olduğunu da, hastalığın nasıl yayıldığını da bilen yoktu. Bu yüzden hekimler ne bir savunma yöntemi ne de bir tedavi geliştirebilmişlerdi. Bununla birlikte, farkına varmadan da olsa, çözüm bulmaya çalışanlar yok değildi. Pek çok kimse hastalığın havadan geçtiğine inanıyordu. Akciğer vebası örneğinde bu inanç, gerçeklerden çok da uzak sayılmazdı, hastalığın nedeni, kimilerinin sandığı gibi gezegenlerin birbirine yaklaşması olmasa bile. Bu yüzden eğer gerçekten hastalık havadan geçiyorsa diye mantık yürütüyordu insanlar, o halde hava ile temas etmemek, güvenliği sağlayacaktır.
Salgının gerçek nedeni için bu teknik de yeterince sıkı bir önlem değildi. Bununla birlikte, Fas’ta İbn Ebu Medyan adında biri kapısını duvar örüp kapatarak ve evini ancak salgın geçtikten sonra açarak başarılı oldu. Milano’da şehir görevlileri kurbanların evlerinin kapı ve pencerelerinin duvarla örülmesi, insanların içeride ölüme terk edilmesi emrini çıkardılar. Bu önlem belki de şehrin vebadan çok büyük zarar görmemesinde etkili olmuştur.
Giderek kentler, kendi içine kapanmanın yararını anladı. 1374’te Venedik, veba getireceğinden kuşkulanılan gezginleri şehre sokmadı. 1383’te, Marsilya’ya gelen veba bulaşmış gemiler 40 gün boyunca karantinada tutuluyordu. Ancak bu önlem vebayı sadece kısmen kontrol altına alabildi, çünkü salgının asıl nedeni fareler ile pireler özgür dolaşıyordu.
Son çare* Hastalığı uzak tutmak için güzel kokularla doldurulmuş bir koku kesesi kullanılıyordu. Bu yeterli olmazsa o zaman da ölüyle birlikte gömülen bir haç kurbana cennete giden yolu açabilir, işini kolaylaştırabilirdi.
Tıbbi müdahele* Doktorlar vebalı hastaları muayene ederken, koruyucu elbisler giydiler. Havayla bulaşmadan kaçınmak amacıyla içine baharat konmuş gaga biçimi maskeler ve ellerinde tütsü yakılmış meşaleler taşıyorlardı. Uzun saplı dağlama demirleri, yaraları hastalara yaklaşmadan tedavi etmelerini sağlıyordu.
Biri demek hepsi demek* Vebanın yayılmasının nasıl önleneceğini kimse bilmediği için, bir evde bir kişiye hastalık bulaştığında çoğu zaman kısa sürede herkes ölüyordu. Çiftilik hayvanları, ev kedileri ve köpekleri bile hastalığa kurban gidiyordu.
Veba ne zaman tekrarladı?
XIV. yüzyıl ortasında kıtayı kasıp kavuran Kara Ölüm, vebanın Avrupa’yı ve Orta Asya’yı ilk vuruşu değildi. Kıtada VI. yüzyıl da da bir salgın olmuştu. Ayrıca, Tevrat’ta anlatıldığı gibi, M.Ö XI. yüzyılda Filistîleri Ahit Sandığı’nı İsraillilerin elinden aldıkları için ceza olarak vuran salgın da bir veba salgını olabilirdi. Kutsal metinlere göre Tanrı, küçük büyük demeden şehir halkını vurmuş ve edep yerlerinde basur memeleri çıkarttırmıştı.
Kara Ölüm’ün ardından, Avrupa’da, özellikle XVIII. yüzyılda, halkı kırıp geçiren birçok salgın patlak verdi. Londra’da 1625’te 35 000 kişi, 1665’te de 20 000 kişi öldü. 1720 yılında Marsilya’nın içinde ve çevresinde 50 000 kişi vebadan hayatını kaybetti.
Bu tarihten sonra Avrupa bir daha bu hastalıktan çekmedi. İnşaat teknolojileri ilerleyip büyük binalar yapıldığı, sokaklara düzgün taş döşendiği ve daha iyi temizlik koşulları sağlandığı için fareler ile pireler şehirlerden uzak tutulabiliyordu. Ayrıca, daha iyi hastaneler açılması hastalar için de daha olumlu iyileşme olanakları sağladı.
Buna karşılık, dünyanın dört bir yanındaki daha az gelişmiş bölgeler (Mısır, Volga bölgesi, Hindistan’da Rajputana ve Çin gibi) XIX. yüzyılda da vebayla boğuşmayı sürdürdüler. Çin’de 1890’da patlak veren ve sayesinde veba bakterisinin keşfedilmiş olduğu büyük bir salgın Güney Amerika’ya sıçradı. 1922’de Florida’da bile bir salgın olmuştu.
Nihayet dezenfektanlar ve antibiyotikler vebayı denetim altın aldı. Bugün bile her yıl birkaç yüz kişi bu hastalığa yakalanır, ama ölümler düzinelerle ifade edilecek kadar azalmıştır.
Hazırlayan: Şennur Arslan