SU SOLEY: MÜZİĞE ÇOK AŞIĞIM – Karaköy Mono

Ülke hatta dünyaca çok zor, önemli günlerden geçiyoruz. Hepimizi sarsan pandemi illaki bir gün bitecek. Çok az kalmıştır umarız. Bununla birlikte çabalayan, üretmeye devam eden bir sürü insan var. Ve sonrasında bizi coşturacak, duygulandıracak kişiler… Su Soley, o insanlardan, müzisyenlerden birisi. Bizimle bu keyifli röportajda hem müzik hayatının oluşumunu, pandemide neler yaptığını paylaştı hem de müzik dünyasının sorunlarını dile getirdi. Okurken hepinizin de hak vereceği gibi müziksiz ve tabii ki onu yapan müzik insanları olmadan bu dünya sığ, keyifsiz bir alan olacaktır. Hiçbirimiz böyle bir dünya istemez ve hayal etmez. O zaman diyelim ki her şey eski günlerdeki gibi olsun, müzik susmasın bizi hep coştursun, yine bir araya getirsin…



Sevgili Su yeni albümünü kutluyorum öncelikle. Heyecanlı ve oldukça yoğun bir dönem senin için, vakit ayırdığın için teşekkürler ? Gardrop akustik albümünü konuşmadan biraz kendini anlatır mısın ? 

Merhaba ☺ teşekkür ederim. Dilerim hepimize iyi gelir. Rica ederim. 

İki çocuklu, memur, yaşamı ve doğayı çok seven bir ailenin büyük çocuğuydum. Çocukluğum, canım kardeşim Tugan ile birlikte çimlerin, çiçeklerin, kuşların, böceklerin ortasında geçti. Sonrasında bizimkiler evliliklerini bitirdi fakat dostlukları devam etti. Babam yeniden evlendi ve dünya tatlısı bir kız kardeşimiz daha olunca Selin ile birlikte 3 kardeş olduk. Çekirdek ailemde ve geniş ailemde herkes çok matrak ve neşelidir. Bir araya gelince genellikle eğlenilir, gülünür bizde. Yoğun bir spor hayatım oldu. Lisanslı olarak yıllarca müsabakalarda yüzdüm. Tabii ki bunun için yıllarca günde çift antrenman yaptım. Ankara doğumluyum ve ODTÜ’yü bitirene kadar da Ankara’da yaşadım. Okul Öncesi Eğitim Öğretmenliği’ni bitirdikten sonra Müzikal Tiyatro Oyunculuğu okumak ve alanımda ilerleyebilmek için İstanbul’a taşındım. O zamandan beri İstanbul’da yaşıyorum. Üç kedim var. Bir kedi ailesi… Anne, baba ve oğulları. Benim gibi hayvanlarla bir arada yaşayanları çok şanslı görüyorum. Doğa ve gezegenimiz konusunda hassas ve sevgi dolu biriyim. Uzun yıllardır şarkı söylüyorum; bu sene 21. senem. Söz yazarı ve besteciyim. Yayınlanmış birkaç düzenlemem de var. 2018 senesinde kendi yapım firmamı kurup Soley Tunes etiketi ile yapımcılık ve müzik yayımcılığı yapmaya başladım. Yayınlanmış işlerimin büyük bir bölümünü kendi firmamdan yayınladım. 2021 itibari ile kendimi başka bir yapım firmasına, Meypom’a transfer ettim. İlk göz ağrımız Gardrop ile başladık. Bulunduğum noktada kendimi iyi hissediyorum. 

2000 yılı müzik hayatının başları ve çok güçlü seslere vokallerle başlayan bir yolculuk. Aslında daha da öncesinde çok farklı bir eğitim, hayat akışın var: tiyatro ve çocuklar… Biraz tiyatro günlerini ve nasıl müziğe dönüştüğünü merak ediyorum ben. O günlerden söz eder misin? (vokal yaptığın sanatçıları da biraz?)

Tiyatro geçmişim çok yoğun değil aslında. Evvelinde, 2000 senesinde, halen üniversitedeyken şarkı söylemeye başladım. 5 sene kadar çok yoğun çalıştım. Sonra, 2005 senesinde, müziğe ara verdim. İşte o arada, kısa bir süreliğine tiyatro devreye girdi ve bir sezon için, Ankara Devlet Tiyatroları’ndaki bir oyunun seçmelerine girip oyun kadrosuna yardımcı oyuncu olarak kabul edildim. Bu taraf içimde eskilerden o günlere taşıdığım müzikal tiyatro aşkını iyice alevlendirdi. Bunun üstüne İstanbul tarafı gelişmeye başladı. 

İstanbul’a gelmek tüm akışı değiştirdi. İlk sene çok zorlandım. Maddi sıkıntılardan dolayı Ankara’ya geri dönme fikrini defalarca gözden geçirmem gerekti. Elimden geldiğince dayandım. İkinci sene İstanbul Gelişim Orkestrası kadrosuna dahil oldum. Ustalarla tanışıklığım o yıllardan geliyor. 2 seneye yakın değerli Attila Özdemiroğlu, Uğur Başar, Garo Mafyan, Asım Ekren gibi büyüklerimle şarkı söyledim. Attila ağabeyi halen çok özlüyorum. Hemen üstüne Ajda Pekkan serüvenim başladı. 3 sene boyunca farklı ekiplerle Ajda Hanım’a geri vokallerde eşlik ettim. Sayısız konser ve organizasyonda, birbirinden iyi müzisyen arkadaşlarımla harika konserlerde yer aldım. Ardından Yalın ile 3 sene ve Teoman ile de 3 sene çalışma fırsatım oldu. Buradaki deneyimlerim ve anılarım da birbirinden güzel. Bir yandan kendi ekibimle özel organizasyonlarda ve mekanlarda sahne almaya devam ederken bir yandan da geri vokal yapıyordum. Bu sistemi yürütmek oldukça zor oluyordu. Solo kariyer belli bir konsantrasyon gerektiriyor. Hali hazırda yürüyen ve başkalarına ait bir sistemin içinde olmak ise diğer taraftaki konsantrasyonunuzu ve hırsınızı belli bir ölçüde törpülüyor. Bunun için, müthiş deneyimler edindiğim geri vokal kariyerimi sonlandırıp sadece solo kariyerime odaklandım.Albümde sözlerin, müziğin sana ait olduğu şarkılar çoğunlukta. İlk hangi şarkını yazmıştın? Bestelerini nasıl bir ruh haliyle yapıyorsun. Önce sözlerle mi ya da müziklerle mi başlıyor bu yolculuk?

İlk yazdığım şarkıyı henüz yayınlamadım. Sonbahardan itibaren yayınlamaya başlayacağımız yeni şarkılarımın arasında rast gelme ihtimaliniz olabilir fakat albümdekilerden “Yap Bi’ Numara” içlerinde en eskisi. 

Bestelerimi birbirinden farklı yollarla üretiyorum. Kimi zaman gitarla kimi zaman piyano ile kimi zaman da bilgisayarın başında programların içinde yaratıyorum. Bazen uygun olmayan ortamlarda aklıma bir melodi veya söz geliyor. Hemen sakin bir yere geçip telefonuma daha sonra değerlendirmek için sesli veya yazılı notlar alıyorum. 

Çocukluğumdan beri yazmayı çok severim. Üniversite yıllarımda durmadan uzun yazılar yazardım. Konu önemli olmazdı, bir sebep bulurdum. Sonrasında ilgi alanım şiire de kaydı. Bir dönem durmadan yazdım fakat temelinde şunu diyebilirim ki genellikle yalnızken daha rahat beste yapıyorum. Bir içe dönüş gerektiriyor benim için. 

Çok soft, yalın haliyle kendi dolabından paylaştığın şarkılar bu akustik albüm. Neden akustik tercih ettin; özel bir sebebi, ayrıcalığı var mı? 

Bu biraz pandemi ile gelişti. Oturmaktan çok sıkıldım. Yayınlanmış şarkılarımın hepsinin bir arada olduğu bir albüm yapmak fikri de uzun zamandır aklımdaydı. Yeni beste yayınlamak ve tüm gücümü, konserler olmadığı için gerçek anlamda dönüşünü de alamayacağım, yazık olacak bir projeye harcamak istemedim. Bence bu denli samimi el emeği bir iş için en doğru zamandı. Barış Bölükbaşı’nın müzisyenliğini çok beğenirim. Uzun yıllar sahnede de beraberdik. Kendisine fikrimi açtığımda sevgiyle ve destek vererek karşıladı. İlk şarkıdan başlayıp son şarkıya kadar tatlı tatlı çalacak bir albüm hayal etmiştim. Barış da gitarlarıyla tam da bunu yaptı. Ondan sonrası çorap söküğü gibi. Ben giysi dolabımda vokal kayıtlarını tamamladım. Özgür Yurtoğlu gönlümüze göre mix’ledi. Burada devreye MEYPOM girdi. Tüm bestelerimi kliplendirdik ve buradayız.  

Hepsi için klip gelecek sanırım ? sonraki şarkı ve hikayesini sorsam…

Evet, harika değil mi? Başıma ilk defa böyle bir şey geliyor. Bu albüme çektiğimiz kliplerin sayısı bugüne kadar çektiğim kliplerin toplam sayısından fazla. Benim için çok eğlenceli ve mutluluk verici bir durum. Dilerim herkese de iyi gelir.

Sıradaki şarkımız “Yap Bi’ Numara”. ☺ Bu bestem çok naif bir beste. Hem sözleri hem müziği, duygusunu tamamen taşıyor. Klipte de şarkıda olduğu gibi biraz tatlılık biraz naiflik var. Yönetmeni Ecem Gündoğdu ve görüntü yönetmeni de Veli Kuzlu. Açıkçası bu ekibi çok seviyorum. Çok yaratıcı ve değerli isimler. Tüm klipleri de onlarla çektik. Kliplerde şarkıların duygusuna has renkler ve imajlar çalışmayı çok seviyorum. Şekilden şekle seve seve girebilirim bunun için. Bu şekilde çalışmak benim için çok eğlenceli ve tatmin edici oluyor. “Yap Bi’ Numara”nın klibinde de, diğer tüm kliplerde olduğu gibi, şarkıya özel bir imajla karşınızda olacağım. 

Müzikle başlayan yolculuğun sana neler kattı? Sanat hayatında çok sevdiğin ya da zorlandığın bir şey var mı? Bugünlerde başka bir meslek tercih etmeliydim dediğin günler oldu mu, merak ediyorum, çünkü sanat camiası sanırım en büyük zorluğu bu pandemi dönemi yaşadı.

Evet destek görememek üzücü hepimiz için. Destek göremediğimiz gibi diğer sektörlerdeki pek çok arkadaşımız tarafından da durumumuzun vahameti algılanamadığı için çok üzüldük bu süreçte fakat insanlığın geneli böyle zaten. Empati konusunda pek iyi değiliz maalesef. Yine de, sanatla yolu kesişen insanlar hayatı daha iyi anlayabiliyor fikrimce.

Müzisyenler olarak çok uzun zamandır çile çekiyoruz fakat buna rağmen 21 senemi müzik yerine başka bir alanda geçirmiş olmak istemezdim. Çok aşığım müziğe. Bugün olduğum kişi olmamda müzisyen olmamın katkısı çok büyük. Bizler dirayetliyizdir, çözümcüyüzdür, dayanıklıyızdır. Günlerce yollarda sürünür, o yorgunlukla yine çıkar sahnede müziğimizi çiçek gibi icra ederiz. Ülkede işler ters gittiğinde ilk bizim işlerimiz iptal olur ya da hassasiyet sahibi insanlar olduğumuz için kendimiz iptal ederiz. O ay geçineceğimiz geliri elde edemeyebiliriz de ama kimse gık demez. Bir yolunu buluruz. Müzisyen olmayı da müzisyen arkadaşlarımı da çok seviyorum.Bu anlamda albümle birlikte pandemi, özellikle son kapanma günlerin nasıl geçti? Öncesinde nasıldı ? Bir günün ve rutinlerin neler?

Pandemi hiç kolay geçmiyor. Elle tutulur bir destek göremedik. Bugüne kadar 102 müzisyen arkadaşımız kendi canına kıydı. Bu sadece görünen yüzü. Halen çok zor durumda olan arkadaşlarımız var. Elimizden geldiğince birbirimizi kollamaya çalışıyoruz. Elimizden de artık iyi dilekler dışında bir şey gelmiyor maalesef. 

Şahsen iyi idare ettim. Küçüklüğünden beri uğraşları, ilgi alanları olan, yaşamı çok seven ve öğrenmeye meraklı biriyim. Uzun süre evden neredeyse hiç çıkmadım diyebiliriz. Çiçeklerimle, kedilerimle ilgilendim. Bir çiçeği mutlu etmek, bir goncanın açışına tanık olmak motivasyonumu çok yükseltiyor. Ev işleri zaten çokça vakit alan bir şey, yorgunluğu da güzel. İşler bitip de etraf tertemiz olunca bir keyif kahvesi yapıp, karşısına geçip eserine bakmak da çok huzur verici. Bunların yanında düzenli olarak enstrümanlarımla haşır neşirim. Kendi şirketimden yapımcılığını üstlendiğim projeler yayınladım. Çocuk şarkıları seslendirmeye devam ettim. Canlı müzik yayınları yaptım, halen de Musixen uygulamasında düzenli olarak yayın yapmaya devam ediyorum. Bir de kendime gelişmek istediğim alanlarda online dersler hediye ettim. Bazı fotoğraf, video ve müzik prodüksiyon programlarında kendimi geliştirdim. Bir de amatör yelkencilik eğitimi aldım. Gardrop‘u tamamlamak uzun zamanımı aldı. Hem müzik prodüksiyonu hem de klip dönemi zaten oldukça yoğun geçti. Son zamanlarda havaların düzelmesiyle birlikte bir süredir aksattığım spora yeniden ağırlık verdim. Bugünlere bir şekilde geldim. Hepimiz gibi ben de oldukça bunaldım aslında. Sahnede olamamak, işimin büyük kısmını yapamamak çok yoruyor. Dilerim sonunu henüz net olarak göremediğimiz bu süreç tamamlanana kadar da, her gün aldığımız dirayet düşürücü haberlere rağmen kuyruğumu dik tutmaya devam edebilirim. 

Müziğinin sen de bir ayrımı var mı? Kendini pop caz ya da başka bir vokal sanatçısı olarak yorumlamayı seçiyor musun? Bir seçimin oluyor mu? Hepsi mi?

Kendimi global bir müzik anlayışa sahip bir müzisyen olarak görüyorum. Gezegenimizdeki her varlığa çok değer verdiğim gibi dünya üzerinde üretilen her müziğe de saygım var. Belli türler bana çok hitap etmese de her müzik türüne ve her emeğe saygı duymayı erken yaşlarda öğrendim. 

Temeli Batı Müziği’ne tutunan besteler yapıyorum genellikle. Özellikle uğraşmıyorum. Çok ufak yaşlardan beri çoğunlukla Batı tabanlı müzikler dinlediğimden olabilir o şekilde gelişiyor fakat, özellikle belirtmem iyi olur ki bestelerimi çok çeşitli duygularda ve salınımlarda çalışmaktan çok keyif alıyorum. Bestelerimin için de reggae bir eser de var, ağır balladlar da.

Sahne performanslarımdaki yabancı repertuvarım caz tabanlı müzik türlerinden oluşuyor. Repertuvarımda Latin caz, funk, soul gibi caz kökenli müzikler çoğunlukta. Senelerdir cazcı olduğumu söylerler ama aslında bana cazcı diyemeyiz. Cazcı olmak bambaşka ve kendine has bir eğilim gerektiriyor. Bunun yanında caz müziği icra ettiğimi söyleyebiliriz tabii ki. Aynı şey rock için de geçerli. “Türk Popu”ndan repertuvarıma almayı sevdiğim örnekler çoğunlukla yaşı çok büyük besteler oluyor. Son dönemin genç şarkıları beni yeterince doyurmuyor, geneliyle pek mutlu olamıyorum. Eskilerin zarafetini ve özenini arıyor hep kulaklarım fakat “Türk Rock”ı için aynı şeyi söyleyemem. Harika eserler var, bence karizmasını hiç yitirmedi, renklenerek çoğaldı. Eğlencenin doruklarda olduğu tüm gecelerde çokça Türkçe Rock bestesi seslendiriyorum. Türkülerimizin de pek çoğuna çok hayranım. Zengin bir halk kültürümüz olduğu için zengin de bir Halk Müziği kültürümüz var, rengarenk ve zarif. Sahip çıkılması, yaşatılması gereken çok değerli bir miras. Ben de her performansımda mutlaka bir türkü söylüyorum. 

Sondaki sorunuza gelirsek; evet, çok geniş yelpazeli bir müzik yorumcusu diye algılanmak, anılmak çok hoşuma gidiyor.Bunların dışında çok başka bir alan, sporla da uzun yıllar devam ettin diye biliyorum. Hâlâ devam ediyor musun? Neler yaptın en çok?

En uzun süre ve en yoğun ilgilendiğim alan su sporları oldu. Yüzme, monopalet, sualtı rugbysi ve sutopu dallarında ilkokul dönemlerinden başlayarak lisanslı olarak senelerce müsabakalara katıldım. Çok sayıda derecem var. Çok daha küçük yaşlarda, 4-5 yaş civarında, bir sevda ile buz patenine başlamışım. Sonrasında da günümüze kadar bu sevdam dinmedi. Halen, buzda olmasa da karada, düzenli olarak kayıyorum. Kış sporları merakım da çocukluğumdan geliyor. Ergenlik çağlarımda kayak ile başlamıştım, sonrasında snowboard’a geçtim. Uzun yıllardır, fırsat bulabildiğim senelerde, snowboard kayıyorum. Yine çocukluğumdan beri ara ara tenis oynuyorum. Backhandim iyi değil ama ayaklarım çok hızlı. Bunların yanında biraz longboard kayıyorum. Fırsat buldukça da BMX’imi sahile gezmeye çıkarıyorum.

Sonrası için planların nasıl? En önce bu yaz tabii ? yeni proje ve şarkılar var mı?

İçinde bulunduğumuz durumdan dolayı önümüzdeki süreç için konser planı öngöremiyoruz maalesef. Yoksa ben de sizlere konser haberi vermek için sabırsızlanıyorum fakat, müzik projelerinden bahsedecek olursak; henüz yayınlanmamış çok sayıda bestem var. Sonbaharda, Gardrop’un tüm kliplerini yayınladıktan sonra, daha evvel duyulmamış bestelerime çalıştığımız birbirinden renkli projelerle karşınızda olmayı planlıyorum. Yüzmeye geri dönmek istiyorum. Pandemi bittiğinde yeniden antrenmanlara başlamak gibi bir niyetim var. Sonrasında kendimi hazır hissedersem yeniden müsabakalara da girebilirim.