ECE UYANIK: KIŞKIRTICI VE İLHAM VERİCİ… – Karaköy Mono

Cinsellik insan olduğumuzu her daim hatırlatan bir şey. Bir kadın bir erkek ve koca dünya. Neresinden bakarsanız bakın tüm hayatımızı şekillendiren bu konuda konuşmak, yazmak, göstermek ne kadar zor. Bedenler arzu dolu fakat normlar, kültürler, din, geleneksel yaşam;  yasakçı, engelleyici, baskıcı… Doğrusu ne, hâlâ kimse bilmiyor sanırım. Bir bilinmezlik gidiyor insan dürtüleri, bedeni hakkında. Aşılmaya çalışıldıkça batıyor insanoğlu. Ece, bir sanatçı. Eline aldığı çamura şekiller veriyor, bir ruh kazandırıyor. Ortaya çoğumuzun belki de yadırgayacağı ya da utanacağı bir şey çıkartıyor. O biziz aslında, insan ne diye sorulduğunda ne cevap verilir? Bir erkek bir kadın, kendini bilmeden nasıl insan olabilir? Cinsel organlar, bizim görüşlerimiz, hakkında konuşulanlar; dağ gibi bir mesele… Ece Uyanık bize anlatamadıklarını elleriyle şekil verip gösterdiği eserleri üzerinden anlatmaya çalışıyor. Biz de neden diye soruyoruz? Ve sormamız gerekiyor doğal olarak. Neden penis, neden vajina ya da vulva; yaptıklarıyla bize ne anlatmak istedi, neyi nasıl görmeliyiz… İşte böyle. Güzel, dopdolu bir söyleşi sizi bekliyor. Kaçırmayın!



  • Tek kelimeyle kışkırtıcı, ilham verici. Sizce de öyle değil mi, yaptığınız sanat?

Kesinlikle. Kendi adıma konuşursam, evet kışkırtıcı ve ilham verici. Ama diğer taraftan bakarsak belki biraz fazla kışkırtıcı yani sert bir dil gibi gözükebilir. Çünkü «kışkırtmak» kelimesinin bir diğer anlamı «tahrik etmek» yani bir kimseyi bir eylem icin harekete geçirmek. Nereden bakarsak oraya çekilebilecek bir kelime, uçsuz bucaksız. Kışkırtıcı kelimesini yaptığım sanat ile kullandığımızda daha çok cinsel anlamda tahrik etmek gibi düşünülebilir. Bir bakıma öyle de sanırım ama ben bu kelimeyi şu sekilde telafuz edebilirim «kışkırtarak bir  farkındalık yaratmak» sanırım bu daha çok hislerimi anlatan bir anlatım.

  • Nerden başladınız, ilk adım nasıl atıldı bu eşsiz eserleri ortaya koymadan önce?

Aslında bu bir süreç. Planlanmış bir şey değil. Yani bir sabah uyanıp ‘tamam ben vulva, penis yapacağım’ demedim. Bir şey yapmam gerekiyordu, yapmak derken sanata geri dönme arzusu içerisindeydim fakat hayatın içerisinde kaybolduğumun farkında degildim, sonra ne yaparsam yani manifestom ne olursa bu beni daha çok kışkırtır veya nereden başlarsam daha çok arzu duyarım ya da neyin farkındalığını yaşamak istiyorum diye düşünürken aslında yıllardır hayatımda yaşadığım farkındasızlığı fark ettim.

KADIN. KADIN BEDENİ, UTANÇ, TABULAR, NORMALLEŞTİRİLMİŞ NORMLAR VE DAHASI…

Doğdumuz andan itibaren dayatılmış öğretiler ile normalleştirilmiş normlara sokularak hayatın içinde yok oluyoruz. Hislerimizi kaybediyoruz, bedenlerimizden utanıyoruz, cinselliği bile göz ardı edip sadece bir görev olarak devam ettiriyoruz.

Başa dönersek bu bir süreçti, bu süreçte kendimi, ruhumu dinleyerek ve bol bol araştırma yapıp, okuyup, yazıp «Lilith by Ece»ye vardım. Tabii bu süreç içerisinde çok fazla negatif reaksiyon ile karşılaştım. Fakat bütün negatif tepkiler beni besledi ve hâlâ da besliyor. Hepimiz hayatımızda bir takım olumsuz tepkiler ile karşı karşıya kalıyoruz. Sanırım ben bu  olumsuzluklardan besleniyorum.

  • Utanmak, sıkılmak hatta korkmak diye bir şey var toplumda, cinsellik ve cinsel objeler söz konusu olunca, sizce bu neden?

Sanat bir protesto değil midir? Doğduğumuz andan itibaren birçok dayatmaya maruz kalıyoruz hayatta. 

Korku ve utanç öğretilmiş bir kavramdır. Yeni doğan bir bebek korku veya utanç nedir bilmez eğer siz ona öğretmezseniz…

Cinsellik bir tabu olarak görülüyor hele ki üzerine konuşmak ayıpken bir de üzerine cinsel objeler yapıyorsunuz yetmiyor her bir görsel ile cinsellik üzerine destan yazıyorsunuz.

Yaptığım objeler ile sanatımla bugüne kadar bana ve bizlere öğretilmiş, empoze edilmiş, kadını ve kadın vücudunu sansürleyen sisteme, kadını sadece anne, evde kocasına görevlerini yerine getirmesi gereken eşten ibaret olarak gören herkese karşı yaptığım bir manifesto diye adlandırabilirim.

Cinselliğin bir utanç olmasındaki en önemli etkenlerden ilki cinsel mitler. Cinsel mitler kültürler, toplumlar ve dinler arasında farklılık göstermektedir. Hatta cinsel konularla ilgili inanç ve tutum bireyden bireye, yaş, cinsiyet, eğitim ve aile yapısına göre değişebilmektedir. Ülkemizde tabu olarak görülen cinsellik ne yazık ki eğitim sisteminde de yerini alamamıştır. Aslında merak edilen ama az konuşulan, konuşulduğunda utanılan veya övünülen bir şey cinsellik.

İşte  «Lilith by Ece «bütün bu mitlerden sıyrılarak çıkan bir proje. Bu arada sanıldığının aksine en önemli cinsel organımız da beyindir.

  • Bizler, ya da çoğu insan açıkça konuşamıyor, gösteremiyoruz birbirimize, ama siz penis ve vajina üzerinden sanat yapıyor şahane görseller üretiyorsunuz? Nasıl bir duygu her şeyden önce?

Heyecan verici ve şüphesiz kışkırtıcı. Zaten bu duyguları hissetmesem üretemezdim. Her yaptığım obje bir öncekinden daha iyi oluyor aslında. Kafanızdaki alt metin ya da farkındalığınız daha fazla artıyor ve bu da ilerlemenize yansıyor. Harika bir duygu. Zaten sanat harika bir anlatım dili değil mi? Ne hissettiğinizi veya ne düşündüğünüzü anlatamazsınız ya veya ruhunuzu iyileştirmek istersiniz ya işte öyle bir şey…

  • Sizce normal olan nedir? Herkes ne olduğunu biliyor ama utanıyor diyelim. Ben baktığımda normal bir şeymiş olarak algılayabilirim, ama çoğu  insan kaçacak delik arıyor. Nereden yakalamak lazım, his-duygu-fikir olarak? 

«Normal» kelime olarak alışılagelen, kurala uygun olan, olağan, felsefi olarak insanın belli bir denetim alanı içinde davranışlarını biçimlendiren kural veya kurallar topluluğu.

Normalleştirilmiş normlar, görmediğimiz ama farkında olmadan normal diye kabul ettiğimiz normlar; bu normları kabul etmeyen bireylere de anormal diyoruz. Asıl soru bu normları kim belirliyor? Normal, topluma, kültüre, dine, aile yapısına, yaşa vs. göre değişkenlik gösterir.

Yaptığım sanat ile alakalı veya cinsellikle alakalı  «normal» nedir diye konuşursak  tabii ki tabular ve cinsel mitlerden bahsetmeden geçemem.

Fakat cinsellik çok daha geniş bir konu olduğu için ve bu konunun uzmanı olmadığım için bu konu hakkında söyleyebilme yetkisine sahip değilim.

Cinselliğe bakış açınızla alakalıdır yaptığım işlere normal veya anormal ölçütü yakıştırmak. Zaten başlangıç noktamı da  yıllardır bize öğretilmiş, dayatılmış empoze sisteme karşı yapılan bir sanat projesi olarak adlandırabilirim. Beğenen veya beğenmeyen olabilir ve kabul eden – etmeyen. Bu kişinin normali ve anormaline göre veya cinselliğe bakış açısına göre değişebilir. Eğer bir farkındalık yaratabiliyorsam, ne mutlu bana.?

  • Hayat öyle böyle geçip gidiyor. Siz bir sanatçı olarak dünyaya bir eser bırakma endişesi taşıyor musunuz?

Hiç öyle bir kaygım yok. Ben şimdiye bakarım. Eğer bir farkındalık yaratabiliyorsam…

  • Gelelim penis ve vajinaya. Hep oradayız aslında ama, mesela bağlanmış, çepeçevre sarılmış, neredeyse hani boyunduruk altına alınmış penis ve dişleri olan vajina ile ne anlatmak istediniz?

Yine, yeniden ve sanırım uzunca bir süre dilimize pelesenk olacak «cinsel tabular, cinsel mitler, ataerkil düzenin insan üzerindeki baskıları… Hep bir bastırılmış duygular, hep bir iletişimsizlik sorunu, yapmak isteyip de, hissetmek isteyip de yapamadığımız şeyler.

Tek bir ölçüte sokulmuş bedenler ve ruhlar. Yaşayamadığımız veya yaşamaktan korktuğumuz arzular. Eğer hislerimi söylersem veya arzuladığım şeyi yaparsam benim hakkımda ne düşünürler. Hep bir strateji. Ama duygularda ya da cinsellikte strateji olmaz ki.

Ne yazık ki ataerkil sistem ne kadar kadını aşağıya çekse de erkeğin üzerinde de çok büyük bir baskısı var. İktidarda kalmak, güçlü gözükmek, performans kaygısı vs.

Dişli vajina Latince ismi «VAGINA DENTATA« daha çok yeni bir proje. Aslında bir efsane olduguna inanılıyor ama aynı  zamanda tıpta da yeri olan bir şeymiş. Vajina dentata hakkındaki bazı hikayelerde tecavüzün yanı sıra tecavüzü caydırmak çin uyarıcı hikayelerden bahsediliyor. İktidarsızlık problemine getirilen açıklamalardan biridir. Erkeğin kadının vajinasında kendi penisini koparacak dişler olduğu yönündeki fantazisi sonuncunda performans kaygısı yaşayan erkeği temsil ediyormuş.

Kadın ve erkeğin toplumsal, kültürel ve dini açıdan baskı altına alınıp cinselliği bir tabu haline getirerek bize cinselliğin bir utanç olduğunu empoze etmeye çalışan sisteme olan protestom…

  • En çok sormak istediğim de şu: Penis belli; ince, kalın, uzun veya kısa, belli bir boyutu şekli olan bir şey, ama sanki vajina öyle değil, daha çeşitli ve farklı. Bu doğru mu? Doğruysa sizce nedeni nedir?

Evet doğru. Muhakkak penis de kendi icinde farklılıklar gösterse de bir vulva kadar değil. Nedenini hiç düşünmedim. Belki de yaratılışımız ile alakalıdır.

  • Cinsellik, dürtüler denince ilk akla gelen Freud gibi psikanalistler oluyor. Sizce bu doğru mu, neden böyle?  Kendimizi, yaşama istencimizi anlamak için cinsel   organlarımızın ne olduğu, cinsel dürtüler ve onların bizdeki etkilerini analiz etmeye gerçekten gerek var mı?

Ah Freud… Tartışmasız psikanalizin babası Sigmund Freud ne yazık ki kadın cinselliği ve kadın orgazmı konusunda toslamıştır. Kadın cinselliği ve kadın orgazmı 21. yy’da hâlâ tam anlamıyla keşfedilememiştir. Bence evet, analiz edilmesi gereken bir konu. Özellikle kadın bedeni, kadın orgazmı…

  • Nasıl modelleme yapıyorsunuz? Sadece hayal edip mi yapıyorsunuz yoksa bir takım modellerden, görsellerden veya insanlardan faydalanıyor musunuz?

Elle şekillendirme tekniği ile yapıyorum. Kalıp tekniği kullanmadığım için hepsi “unique”. Hayal ediyorum ama önceden planlanmış bir görsel yok. Yani, o an, o anki duygularımla çamur bana ne verirse.

Sadece duygularımı ve ruhumu dinliyorum. Zaten o anda konsantre oluyorsun yaptığınız işe ve benim deyimimle çamurla aynı dili konuşmaya başladığınız an parmaklarınızın arasından süzülürken kendi formunu alıyor.

  • Ben sizin bu eserlerinizi gördüğümde nedense Antik Yunan / Rönesans vari bir  şeyler çağrıştırdığını hissettim. Acaba saçma mı bu? Siz ilham alırken nasıl bir dünyayı hayal ediyorsunuz?

Hiç bu şekilde düşünmemiştim. Tabii ki saçma değil.

Sanırım anaerkil bir dünyayı; tabuların ve empoze sistemin ortadan kalktığını, hislerimizi ve düşüncelerimizi doğru bir iletişimle aktarabildiğimiz bir dünya, vicdanın ve nezaketin olduğu bir dünya… Kadınların bedenleriyle bütün olduğu, sanatın ve sanatçının özgür olabildiği, kadının sadece bir anne ya da eşten ibaret degil de önce bir insan sonra da bir kadın olduğu bir dünya.

  • Yaptığınız bu eserleri sergilediniz mi? Hatta satıyor musunuz onu da çok  merak ettim…

Henüz bir sergim olmadı fakat bir takım projelerim var. Hatta workshoplar da yapıyorum.

Tabii ki satıyorum.

  • Peki, neye evrilecek. Bu sonsuzca uğraşılacak bir şey mi? Yani bir sürü penis, vajina çalıştınız, sonrası ne… Tekrara düşmek endişesi var mı sizde? 

Hayat devam ettikçe her şey devam eder. Nereye evrilecek şimdiden bilemem.

Aşk şiirleri yazan bir şairin şiirlerinin sonu geliyor mu? Belki bir gün başka formda başka şeyleri de protesto edebilirim. Fakat daha uzunca bir süre bu konu ile ilgilenmek istiyorum. Illa ki dönem dönem bir sonraki nasıl olacak diye stres yapabiliyorum fakat insan beyni o kadar inanılmaz bir şey ki stres altındayken veya zihinsel bir haz yaşadığınızda  çok daha verimli düşünebiliyorsunuz. O yüzden, sanırım tüm duygularımı yitirdiğim zamana kadar üreteceğim. Penis ve vulvaları düşünürsek aklımda daha çok fikirler var, henüz yeni başladım, bitirmeyi de planlamıyorum.?

  • Son olarak sorayım, çünkü sanırım hiç bitmeden devam edecek bu sorular. Genel olarak insan bedeni ve cinsellik hakkında ne düşünüyorsunuz?

Cinsellik varoluşumuz, reddedemeyeceğimiz bir olgu veya bir kimlik, bizi biz yapan doğumumuzdan ölümümüze kadar bizimle varolacak, canlı soyunu devam ettiren ve aynı zamanda zihin ve beden sağlığımız için önemli olan bir şey.

Ve insan bedeni henüz çok fazla keşfedilememiş harika bir yapı. Bir sürü sanat eserine konu olabilecek bir bütün. Ama asıl önemli olan içinde yaşattığı ruh; duygusuz bir beden hiçbir şeydir.

Çok teşekkür ederim bu keyifli röportaj icin.

Biz teşekkür ederiz.