YAĞIZ ORAL: BANA İLHAM VEREN, MÜZİK BESTELERKEN VE KONSER VERİRKEN ALDIĞIM TATMİN DUYGUSU – Karaköy Mono

Yaşam akıp gidiyor. Acaba ne yakalayabiliyoruz bu akış içerisinde. Müzik ne kadar da önemli değil mi? Filmler de! Neye hazırız? Hayatın bütün etkilerine açıkken kafamızı, duygularımızı doğrultabiliyor muyuz? Ben buyum ve işte bundan zevk alıyorum diyerek devam edebiliyor muyuz? Gerçekten çok önemli sorular. Yağız Oral genç ve çok üretken bir sanatçı. Bize sunmaya çalıştığı şeyler çok renkli ve nitelikli. Onu biraz olsun tanımak istedik. İşlerini bilmek, çabasını anlamak çok önemli. Şimdiden herkese keyifli okumalar dileriz…



  1. Müzisyen olarak doğmuşsunuz sanırım. Her insanın bu dünyada bir görevi olması gerektiğine inanıyor musunuz?

Öncelikle beni konuk ettiğiniz için çok teşekkür ederim. Hayatımın hiçbir döneminde müzisyen olarak doğduğumu düşünmedim. Müzikle meslektaşlarıma kıyasla çok geç tanıştım. Güçlü ve zayıf alanlarımı da süreç içerisinde keşfettim. Çalıştığım alan olan filmler ve oyunlar çocukluğumdan bu yana her zaman ilgi alanımdı. Müzikle de lise yıllarımda tanıştıktan ve tutkuyla bağlandıktan hemen sonra nihai olarak bu iki alanı birleştirmek istedim. Sıklıkla takip ettiğim ve hayalini kurduğum film müzikleri besteleme maceram bu şekilde başladı.

  1. Müzik dışında kendinizi hangi alanlara yakın hissediyorsunuz?

İşim gereği film ve reklam tarafındaki birçok alanda ayrı ayrı çalışma ve buna bağlı olarak araştırma yapmam gerekebiliyor. Ancak kendimi müzik dışında tutkulu bulduğum ve takip ettiğim alanlar Formula 1 ve Basketbol diyebilirim. Bunun dışında doğada bulunmak ve fırsat buldukça kamp yapmaktan çok keyif alıyorum.

  1. Müziksiz bir yaşam tabii ki mümkün değil, buna kimse itiraz edemez sanırım. Peki dünyamız sürekli daha kötüye giderken siz bir müzisyen olarak nasıl duygular içindesiniz. Optimist misiniz?

Ben kendimi hep “gerçekçi” olarak tanımlarım, ancak bu gerçekçilikte duygularımı ön plana almamaya çalışırım. Çünkü ister istemez global olarak sosyo-kültürel, doğal kaynaklar ve yaşam kalitesi açısından dünyamız her geçen gün daha da kötüye gidiyor. Duygularıma izin vermem beni ister istemez pesimist biri yapacaktır. Ancak ben farkındalığımı koruyup daha pozitif şeyler hissedebilmek ve hissettirebilmek adına optimist bir bakış açısı içerisinde olmaya çalışıyorum.

  1. Edebiyatla ilgilenir misiniz? Okuduğunuz, etkilendiğiniz yazarlar kimlerdir? Klasik ya da modern fark etmeden birkaç örnek verebilir misiniz?

Yoğun bir şekilde olmamakla beraber edebiyatla da elbette ilgileniyorum. Kendi işimi tanımlarken beni etkileyenin hep hikâyeler olduğunu savunurum. Bu sebeple iyi anlatılan, çarpıcı hikâyeler her zaman bana ilham kaynağı olmuştur. Özellikle distopik ve ütopik dünyalarda geçen hikâyeler ve onların metaforlarla dolu anlatım biçimi beni çok çekiyor. Bu bağlamda G. Orwell, H.G Wells ve A. Huxley favorimdir. Bunun dışında da bana ilham olduğunu söyleyebileceğim yazarlar F. Kafka, L. Tolstoy ve F. Dostoevsky diyebilirim.

  1. Film müziği yapmak, oyunlar için müzik hazırlamak ve senfonik işleri de ihmal etmeden çalışmak nasıl bir ruh haliyle oluyor?

Bu sorunun bendeki cevabı yine müzik. Bana ilham veren ve yeni şeyler üretmeme sebep olan en büyük etmen müzik bestelerken ve sevdiğim müzisyenlerle çalışarak konser verirken aldığım tatmin duygusu. Bunu ne parayla, ne de başka bir şeyle kazanılamayacak çok değerli bir his olarak görüyorum. Film ve oyun işleri ile senfonik konser projeleri beni sürekli beslerken öte yandan da farklı perspektifler kazanarak yeni şeyler üretmeme olanak sağlıyor.

  1. Kalıcı olmak, ölümsüz sanatçılara karışmak gibi bir arzunuz var mı?

Bir insan olarak yok. Genel olarak özellikle biz üreten sanatçılar için bir noktada bu şekilde düşüldüğünü biliyorum. Ancak benim için bir insan olarak kalıcı olmaktansa, yaptığım çalışmaların bir insana dokunabilmiş olması ve ileriki süreçte de dokunacak olması fikri bana daha ilgi çekici geliyor. Kendi kimliğimdense, isimsiz olarak bile olsa müziklerimin ölümsüz kalmasının daha sürdürülebilir olduğunu düşünüyorum.

  1. Dünya müziği nereye doğru evriliyor, bu konuda gözlemleriniz nelerdir? Klasik, caz, blues, pop, rock, rap müziği dışında tekno, punk vs. gibi farklı tarzların öne çıktığına katılıyor musunuz? Günümüz insanının müzik zevki değişiyor mu?

Dünya müziğinde popülarite denen kavram her zaman ana akım dediğimiz olguyu belirleyen şey olmuştur. Popülarite de dönemine göre pek çok parametreye göre değişen ve şekillenen bir kavram olduğundan konuştuğumuz ana akım müziğin türünü, cinsini veya stilini önden belirlemek, iyi/kötü şeklinde ayırmak pek mümkün olmuyor. Tıpkı şu an olduğu gibi geçmişte de böyle bir kavram vardı ve her zaman bir kesim insan bu ana akımı desteklemiş ve takip etmiş, bir insan ise geçmişteki stil ve türlere bağlı kalınması gerektiğini düşünerek daha geleneksel bir yaklaşımda bulunmuştur. Bu noktada bahsettiğimiz müzik türleri özellikle elektronik müzik çatısı altında oldukça şekillenmiş ve günümüzün ana akım müziğini oluşturmuştur. Ben bu yeniliği ve elektronik bazlı müziklerin ana akım oluşunu yeni bir perspektif olarak görüyor, popülaritenin kaydığı yere göre ilerleyen zamanlarda da değişikliğe uğrayacağına inanıyorum.

  1. Son olarak geleceğe dair projeleriniz nelerdir? Herkesi etkileyecek şeyler geliyor diyebilir miyiz?

Yakın gelecekte beni çok heyecanlandıran projeler olduğunu söyleyebilirim. Çıkış yaptığında çok ses getireceğine inandığım bir belgesel ve birkaç film projesi şu an yapım aşamasında. Bununla beraber video oyunları tarafında yine yapımı süren ve müzik ürettiğim, yakın gelecekte çıkış yapmayı hedefleyen çok özel projeler mevcut. Son olarak ise bahsini edebileceğim ismini henüz açıklayamıyor olmakla beraber büyük bir markanın tanıtım videoları için müzik ve ses tasarımını üstlendiğimi söyleyebilirim.