HVOB’nin Türkiye’deki sevenlerine bir mesajı var:
“Eğer gelirken bir önceki konserimizdeki o güzel enerjinizi beraberinizde getirebilirseniz sizden daha fazla bir şey isteyemeyiz!”
Adını bir kaç sene önce Berlin’de duyduğum, bir kaç ay önce Budapeşte’de canlı izleme imkanını bulduğum, yolculuklarımın her zaman parçası olan bir grup HVOB. Sziget 2017’nin son gecesi, OTP Sahnesinde saat sabaha karşı 3’te sahne almasına rağmen, yorgunluktan artık ölmek üzere olan kalabalığı nasıl canlandırdıklarını gördükten sonra daha da hayran olduğumu söylemek hiç de yanlış olmaz. Küçük sorulara, derin cevaplarıyla, HVOB!
İlk olarak müzik tarzınızı nasıl tanımladığınızı sormak istiyorum. Şahsen minimal tınıların büyük bir hayranıyım ve özellikle 2012’de çıkardığınız “Dogs“, ‘‘Let’s Keep This Quite” şarkılarıyla birlikte huzurlu, eğlenceli ama bir yandan da melankolik bir atmosfer yaratıyorsunuz. Peki bu atmosferi minimal dokunuşlarla oluşturmaya nasıl karar verdiniz?
Aslında müzik yapmak karar vermekle pek ilgisi olan bir şey değil, özellikle de HVOB olarak çalışmalara başladığımızdan beri… Sanırım “Dogs” çıkardığımız ilk şarkıydı ve bir anda oldu zaten, bilirsin. Ortaya koyduğumuz işlerle ilgili konuşmayı pek de sevmiyoruz açıkçası. Müziğin nasıl hitap ettiğini konuşmak bizim için hep sıkıcı olmuştur. Ama HVOB, sevdiğimiz müziği yaptığımız, içine sahip olduğumuz her şeyi doldurduğumuz ve sınırlandırmalara hiçbir şekilde yer vermediğimiz bir proje
Aynı zamanda, müziğinizde piyano gibi çeşitli akustik enstrümanlar da var. Viyana çıkışlı bir grup olmanızın bu anlamda etkisi vardır diyebilir miyiz?
Hmm. Sanırım hayır. Geldiğimiz yerin müziğimize bir etkisi olduğunu düşünmüyoruz. HVOB Hindistan‘dan, Avusturalya‘dan ya da Türkiye’den çıkmış olabilirdi. Zaten son bir kaç senedir oldukça geziyoruz ve bu şimdiden uluslararası bir proje gibi hissettirmeye başladı.
Şarkı sözlerinizi dinlediğim zaman kendimi kişisel hikayeler dinliyormuş gibi hissediyorum… Şarkı sözleriniz için ilham kaynağınız nedir?
Sanırım etrafımdaki her şey… Aynı zamanda hiçbir şeyi gereğinden fazla düşünmemeye çalışıyorum. Çoğunlukla bir melodi ile bir kelimeyi özdeşleştirip onun etrafında cümleler yazıyorum. Kelimelerimin müziğe hizmet etmesi hikâye anlatımından daha önemli geliyor.
Belki biraz kişisel bir soru olacak ama; bir şekilde hikâyeler anlatan, sınır tanımayan bir müzik yaparken kendinizi yorgun hissediyor musunuz? Tur esnasında, dünyayı dolaşarak sergilediğiniz performanslar sırasında yani?
Dürüst olacağım, tabii ki bazen yoruluyoruz. Birkaç hafta önce haftanın yedi günü süren bir etkinliğimiz vardı.
Uyumuyorsunuz, gündüz vakti mi, gece vakti mi bilmiyorsunuz. Bu bir süre sonra çok yorucu olabiliyor. Ama aynı zamanda bu her zaman istediğimiz bir şeydi. Dünyayı dolaşıp, konserler vermek… Bu çılgın hayata karşı çok minnettarız. Şikayet etmiyoruz.

Fotoğraf: Lukas Gansterer
Aynı zamanda “Winston Marshall” ile çalıştığınız “Silk” albümünün kendi adını taşıyan “Silk” turu da ekim ayında başlıyor. Nerelerde konserler vermeyi planlıyorsunuz?
“Silk” turunun birinci kısmını nisanda, Avrupa’nın 15 şehrinde gerçekleştirdiğimiz konserle tamamladık. Bütün turun biletleri tükenmişti. Bu sebeple biz de ekim ayında, nisan ayında çalamadığımız yerlerde çalacağımız şekilde ikinci bir tur düzenledik. Sabırsızlıkla beklediğimiz İstanbul konseri de ikinci yarının içinde.
Peki ya W.Marshall ile çalışmaya nasıl karar verdiniz?
Bir gün Winston’dan bizimle çalışmak istediğine dair bir mail geldi. Sahte mesaj olduğunu düşündüğümüz için pek fazla umursamadık. En önemli indie gruplarından bir tanesi bizimle çalışmak istiyor… Yok artık! Ama maillerine devam edince gerçekten o olduğunu anladık. Devamı geldi.
Peki ya sizce bu işbirliği müziğinizi nasıl etkiledi? “Trialog” albümüyle arasında fark görüyor musunuz?
Tabii ki! Silk, onun dünyası ile bizim dünyamızın birleşiminden oluşuyor. Silk’in normal bir HVOB albümü olduğunu düşünmüyoruz. Silk HVOB+Winston Marshall albümüdür. Kısmen yan proje gibi adlandırabiliriz. Ama bir sonraki albüm kesinlikle %100 HVOB albümü olacak.
Silk Tour ile aynı zamanda İstanbul‘a da geliyorsunuz! Daha önce burada konser verdiğinizi biliyorum, ama yine de sormak istiyorum. İstanbul konusunda heyecanlı mısınız?
Tabii ki heyecanlıyız! Sonar Festival ile İstanbul’da verdiğimiz konser gerçekten inanılmazdı. Sizler çok arkadaş canlısısınız ve konserlerimiz için özelsiniz. Sizin için çalmak bir keyif! Bu sefer tam kapasite görsel şovlarımızla karşınızda olacağız ve çok özel olacak. Yeni müziğiyle ve eski hamuruyla daha önce görmediğiniz bir HVOB karşınızda olacak…
Türkiye’deki dinleyici kitleniz için bir mesajınız var mı?
Sadece bir şey: Eğer gelirken bir önceki konserimizdeki o güzel enerjinizi beraberinizde getirebilirseniz sizden daha fazla bir şey isteyemeyiz!
2012 yılında “Dogs” teklisi ile elektronik müzik dünyasına giriş yapan HVOB, kendi isimlerini taşıyan ilk albümleri HVOB ve Trialog’dan sonra, Grammy Ödüllü “Mumford & Sons” grubunun solo gitarcısı “Winston Marshall” işbirliği ile ortaya çıkan, “Silk” albümünün kendi adını taşıyan turnesi ile 27 Ekim’de Zorlu PSM’de!