Aristippos ve Epikuros (Epikür) tarafından geliştirilmiş felsefi bir akımdır Hedonizm. Öğretisi yaşamdaki en yüksek değerin haz (bedensel ve maddi zevkler) olduğudur, ideal hayata ise ancak bu yolla ulaşılacağı fikrini savunur.
Psikologların bu akım hakkındaki görüşleri ise şu yöndedir; yaşamında sadece yeme-içme, eğlence ve cinsel hazzı ön planda tutan, her şeyi çok çabuk tüketen, elde etmeyi ihtiyaç düzleminden çıkartıp sahip olma hazzını tamah duygusuna dönüştüren, bu uğurda karşılaştıkları engelleri aşacak tüm ahlak dışı yolları mübah gören; cemiyet hayatı, mal, mülk ve eğlencenin vazgeçilmez standartları olduğunu düşünen veya ekranlarda gördüğü bu tip ünlülere özenerek onların yaşam anlayışını benimseyip o yolda ilerlemeye çalışan, tatminsiz ve genelde kaybettiklerinde hayal kırıklığı ve mutsuzluk nedeniyle depresyona giren kişilerin durumunu tarif eden bir hastalıktır.*
Modern hayat içinde önemli olan, gelecek ve geçmiş kaygısı yaşamadan ‘şimdi’yi doyasıya yaşamak, varoluş amacını göz ardı ederek çıkarcılığı ve hazcılığı meşrulaştırmaktır. Dahası da bu sistemin içersinde yer almak istemeyen kişileri ‘ilkel’ görmek ve küçümsemektir.
Sosyal medyanın yaşamımızda artık bir zorunluluk haline gelmesi ile davranışlarımız üzerindeki etkisi de ışık hızı ile arttı. Kişiliklerimizi, hiç olmadığımız veya olamayacağımız şekillerde sergilemekten mutluluk duymaya, bunların gösterişini her saniye yapacağımız koskoca sanal bir dünyaya sahibiz artık.
Kendini önemseyen insanoğlu için, mecraların sunduğu istediğimiz gibi oluşturabileceğimiz profiller, egoların tatmini için adeta bir fırsat. Mış gibi davranıp olumsuz yönlerimizden asla söz etmiyoruz. “Cool” paylaşımlar yapamıyor, yeterli takipçiye ulaşamıyorsak mutsuz oluyoruz. Bu durumda beğenilme arzumuz, reddedilme korkusuna bırakıyor yerini.
Her şeye sahip olma isteği ve doyumsuzluğun ileri düzeyde ruhta vücut bulması, insanoğlunda açgözlülüğü tetikleyen bir karakter ortaya çıkarmıştır. İhtiyacımız olmayan telefona prestijli olma düşüncesi adına sahip oluyor, ama asla doygunluğa erişmiyoruz. Sosyal medyanın ortadan kaldırdığı mahremiyet olgusundan dolayı her saat başı gözümüzün içine sokulan ve bilinçaltımıza yerleştirilen lüks yaşam sömürüsü bizden daha iyi şartlara sahip insanların hayatlarına hayranlık ve kıskançlık duymamıza neden oluyor.
Salt kendi çıkar ve zevkleri için yaşayan, sadece günü kurtarma mottosuyla yaşamına devam eden sanal bireyler; katliamlara, savaşlara, teröre karşı duyarsız bir hale bürünerek ne yazık ki ‘bireysel kişilikleri parçalanmış’ insanlara dönüşüyorlar. Bunlar narsist ahlaki boyuttaki bireylerdir ve hedonist yaşam bir yerde gerçeklerden kaçmayı öğütler.
‘’Ruh zenginliği hakiki zenginliktir. Çünkü diğer bütün zenginlikler beraberinde kendilerinden daha büyük bela ve dert getirirler.’’**
Modernizm, tüketime endekslenmiş insanoğlunu varoluş amacından ve ilkelerinden kopartarak “birey için iyi olanı’’ aramaktan vazgeçirip yerine “sistem ve sistemde var olabilmek için iyi olanı’’ ortaya koymuştur.
Arthur Schopenhauer’in zihinsel körlüğün temelinde yatan şey, ruh boşluğu (bönlüğü) olarak tanımladığı hedonizm; düşünce, sanat, estetikten vb. yoksun ortamda iştahlandırıcı, kullan-at ürünleri arasında kalmış bireyin temel hastalıklarındandır.
“Tüketim Toplumu’’ kitabında hazcılık ve tüketim ilişkisinden söz eden Jean Baudrillard, satırlarında şöyle kaleme alır; “Gerçek ihtiyaçlar ile çağımızın yönlendirdiği sahte ihtiyaçlar arasındaki ayrımın ortadan kalktığı tüketim toplumunda, kişi tüketim mallarını satın almanın ve bunları sergilemenin toplumsal bir ayrıcalık ve prestij getirdiğine inanır. İnsan bu süreçte bir yandan kendini toplumsal olarak diğerlerinden ayırt ettiğine inanırken, bir yandan da tüketim toplumuyla bütünleşir. Dolayısıyla tüketmek birey için bir zorunluluğa dönüşür. İnsani ilişkiler yerini maddelerle ilişkiye bırakır. Artık geçerli ahlâk, tüketim etkinliğinin ta kendisidir.’’
Duyguların öneminin yok olduğu, maddelerin gösterişle sergilenip yarışa tabi tutulduğu bir dünyadayız.
Oysaki ‘’Bir amaca bağlanmayan ruh, yolunu kaybeder; çünkü her yerde olmak hiçbir yerde olmamaktır.’’***
*https://ecotopianetwork.wordpress.com/2011/03/23/tuketim-ve-hedonizm-iliskisine-dair/
**Lukianos, Epigrammata 12
*** Montaigne