HEPSİ FARKLI ALANLARDA YAŞAMLARINI SÜRDÜRÜRKEN ONLARI BİR ŞEY BİR ARAYA GETİRDİ. BUNUN ADI MÜZİK! GİTARLARI, DAVULLARI VE SÖZLERİYLE BU DÜNYAYA SÖYLECEKLERİ BİR ŞEY OLDUĞUNU BİZE İLK ALBÜMLERİ “İNSAN” İLE GÖSTERDİLER… HERKESİ BİRAZ KULAK VERMEYE DAVET EDİYORUZ: KARA DÜZEN BELKİ SİZİN ARADIĞINIZ TINILARIN YA DA DUYARLILIĞIN MÜZİĞİNİ YAPIYOR… BİZ DE BUNU BİRAZ DAHA ANLAMAK İÇİN KENDİLERİNE BİRKAÇ SORU YÖNELTTİK. KEYİFLİ OKUMALAR…
Önce nasıl bir araya geldiniz, grup nasıl oluştu bize anlatır mısınız?
Gökhan: Grup daha önceden benim çaldığım bir grubun değişmesiyle kuruldu diyebiliriz. Önce gruba bas gitarist olarak Özgur katıldı, daha sonra da davulcu ihtiyacımızın doğmasıyla İTÜ’den sınıf arkadaşım Özmen gruba katıldı. Uzun bir süre çeşitli vokalistlerle çaldık ama bir türlü istediğimiz gibi birisini bulamadık. En son bir arkadaşımız aracılığıyla Batıkan gruba katıldı ve grup son halini aldı. Yaklaşık 10 yıldır da bu şekilde birlikte çalıyoruz.
Özmen: Ben Gökhan’la İTÜ’de aynı sınıfta ders alırken; gitar çaldığını ve bir rock grubu kurmak istediğini söyledi. O sıra Özgür’le ikisi var olan gruplarına davulcu arıyorlarmış. Ben de gruba katıldıktan sonra birkaç vokalle çalışmıştık ancak istediğimiz seviyeye gelemeyince, vokalist ilanı verdik. O ilandan da Batıkan gruba dahil oldu.
Grubunuzun ismi neden Kara Düzen? Bu anlam ve ifade olarak çok şey mi anlatıyor yoksa sadece yaptığınız müziğe uygun bir isim olduğunu düşündüğünüz için mi koydunuz?
Gökhan: Bu isim aslında çok düşünmeden ortaya çıktı. Ben Ayda’ya (eşim) grubun tarzını anlatmaya çalışıyor ve “kara düzen” bir müzik yaptığımızı söylüyordum. Ayda da bundan çok güzel bir grup ismi olur, dedi. Biz de tam o sıralar grup ismi arıyorduk ve herkesin de beğenmesiyle Kara Düzen’de karar kıldık. Aslında grup isminde bizi ifade eden şeyler var. Hem müzikal tarzımız hem de dünya görüşümüzden bazı kısımları içinde barındırıyor, diyebiliriz.
Özmen: Gruba isim ararken düşündüğümüz kıstaslar ismin Türkçe olması, fonetiğinin güzel olması ve anlam olarak grubu yansıtması idi. Kara Düzen ismini ilk bulduğumuz anda herkes birden evet uygun demişti. Çünkü grubun genel havasını gerek müzikal gerekse yaşam tarzı olarak yansıtan bir tabir olduğunu düşünüyoruz. Çok şekle önem veren kişiler değiliz. İçerik her zaman bizim için daha önemlidir. Beste yaparken işin matematiğinden çok o an hissettiğimiz şeyler bizim için daha önemli. O yüzden şarkılarımızda düzene oturtulmuş söz dizilişleri ya da sabit ritimler yok.
Batıkan: Grubun ismi aslında iki anlamlı; Hem Anadolu’nun bir bağlama çalma yöntemi hem de aslında bulunduğumuz sistemin bazen ne kadar kaotik olduğunu ifade ediyor. Anadolu’nun zengin tarihi mirası bizlerin DNA’larına işlemiş vaziyette ve biz de bununla birlikte batı müziğinin birleştiği bir köprünün üzerinde yaşıyoruz ki, ikisi de bizim için tarif edilmez güzellikte olduğundan: Kara Düzen.
Yaptığınız müziğin protest bir tarafı da var, bugünün gençliğine ne kadar hitap ettiğini düşünüyorsunuz?
Gökhan: Özellikle son zamanlarda hem müzikal anlamda hem de protest tavır anlamında çok fazla sert müzik tarzı göremiyoruz. Bu açıdan bakıldığında hem gençlerin hem de özellikle sistem içerisinde çok fazla sıkışıp kalmış beyaz yakalıların şarkılarda kendilerinden bir şeyler bulabileceğini düşünüyoruz.
Özmen: Açıkçası beste yaparken, söz yazarken başkalarına ne kadar uygun olup olmadığını düşünmüyoruz. Şarkıların çok uzun olmamasına ya da çok fazla tekrara girmemeye tabi ki dikkat ediyoruz; ancak bir şarkının karşı tarafta genel olarak neler hissettireceğini çok dikkate almıyoruz. O an içimizden gelen şey isyan da olabilir, aşk da olabilir, neşeli şeyler de olabilir… O an yaptığımız beste onun dışa vurumu oluyor. Bugünün gençliğine ne kadar hitap ettiğine gelince duyguların zamanla değiştiğine de inanmıyoruz. Yani isyan da aşk da her zaman vardı, var olacak. Bunu müzikte güzel bir şekilde dışa vurursanız, mutlaka bir dinleyici kitleniz olacaktır.
Batıkan: Protest olmamanın imkânı yok… Dört insan bir araya toplandığında mutlaka güzelliklerden ve sorunlardan birbirine bahsedeceklerdir. Biz içinde bulunduğumuz durumlardan etkilenerek müziğimizi yapıyoruz. Albüm bugünki ruh halimizi anlatan parçalardan oluşuyor ve daha sonrası için dünyanın durumu bizim durumumuz yaptığımız müziği belirlemeye devam edecektir. Bugünün gençliği diye bir ayrım yapmak istemiyorum. Grup olarak bir duygu ortaya çıkartıyoruz ve bunun içinde kendisinden bir parça bulacak bir birey veya söylediklerimizi kendince anlamlandıracak bireyler olacaktır. Etkileşimde olmak ve onlarla duygularımızı paylaşabilmek bizi mutlu edecektir.
Özgür: Bunu kestirmek zor. Onlara sormak lazım.
Sanki bana dünyaya bir itirazınız var da bunu müzikle yapmayı tercih etmiş gibi geliyorsunuz? Ne düşünürsünüz?
Gökhan: Grup içerisinde herkes farklı kültürlerden ve farklı bir geçmişten geliyor. Ancak hepimiz bir şekilde aynı sorunlar, aynı sıkışmışlık ve aynı bunalımlarda birleşiyoruz. Bu da bizim müziğimize yansıyor.
Özmen: Kendimizi en rahat hissettiğimiz yer kendi stüdyomuz. Beraber çalmaktan keyif alıyoruz ve sürekli stüdyodayız. Dolayısıyla hayata bakışımızın nesne halini alması da odamızda gerçekleşiyor. Eğer şarkılarda bir isyan ve itiraz varsa ki, bunu bilinçli yapmadık, içimizden gelenin kendi stüdyomuzda şekillenmiş halidir diyebiliriz.
Batıkan: Kişisel olarak bu dünyaya bir itirazım yok aslında bu Dünya’da yaşanan olaylara bir itirazım var. Şimdilik bir dünyamız var ve nedense bunu yok etmek ve tüketmek için insanoğlu olarak elimizden geleni ardımıza koymuyoruz. Bu beni kişisel olarak rahatsız ediyor. İnsanın insana verdiği değer dil, din, ırk, renk ve ne kadar para kazandığıyla ilgili olarak değişebiliyor hatta insan kendi kendine zulüm ederken bir de diğer yaşam formlarına da zarar vermeyi kendine hak biliyor. Koşullar böyleyken yaşadığım güzel dünyaya değil aslında içinde yaşam zincirinin en üstünde çıkmış insana itirazım var diyebilirim.
Özgür: Duygularımızla hareket ediyoruz. İyisiyle kötüsüyle yaşanan çok şey var bizi etkileyen. Bunu da en iyi müzikle yansıtabiliyoruz.
Gelelim ilk albümünüz “İnsan”a. Neden İnsan ve gerçekten hangi insan?
Gökhan: Özellikle şehir hayatı, içsel bunalım, sıkışmışlık, sistem baskısını üzerinde çok ağır bir şekilde hisseden insan diyebiliriz. Aslında insan noktasına özellikle seçerek gelmedik ancak içimize o kadar işlemiş ki bu durum, bir anda kendimizi burada bulduk.
Özmen: Albümün adının mutlaka şarkılardan birinin adının olmasını kendimize zorunlu kılmamıştık. Albümün genel havasını yansıtacak bir isim arıyorduk. Şarkılarda farklı duygular, temalar işlenmişti. Ve bu aslında bir insanın farklı anlardaki haliydi. Ayrıca grubun ismiyle albümün ismi bir araya gelince hoşumuza giden bir tabir olmuştu. “Kara Düzen İnsan”. Yani albüm genel anlamda insanın çeşitli hallerini anlattığından ve grubun ismiyle güzel bir birliktelik oluşturduğundan “İnsan”ı tercih ettik.
Batıkan: Bir tek insan var ve bunun hallerini anlatmaya çalışan başka insanlar… Aynaya baktığımızda gördüğümüz insan hem kadir olan hem de kendini yok etmeyi seçecek olan insan… Aydınlığı yayan, karanlığı ile savaşan insan…
Albümde gözüme çarpan ilk şey söz ve müziklerin size ait olması. Yani işin kolay tarafına kaçmamış, baya uğraşmış gibisiniz? Mesela bir parçanız -örnek olarak “İnsan” olsun bu parça- nasıl yazıldı ve ortaya çıktı, anlatır mısınız?
Gökhan: Tüm parçalarda herkesin bir katkısı muhakkak var. Bu katkıların da müziğimize ve grup olmamıza çok büyük etkisi olduğunu düşünüyoruz. Özellikle de bizi birbirimize daha çok yakınlaştırıp hem kendimizi hem de birbirimizi daha iyi tanımamızı sağladı. İnsan parçası Özgür’ün getirdiği bas gitar riff’leri ile başladı. Daha sonra üzerine benim yazdığım gitar riff’leri var. Özmen’in davulu ve en son Batıkan’ın vokali ile kayıt aşamasına geldik… Prodüktörümüz Volkan Başaran’ın medya fikri ve gitardaki düzenlemeleri ile de son halini aldı.
Özmen: Bizde başlarda cover parçalar çalmakla vakit geçirmiştik ama hiçbir zaman kendi bestelerimizle uğraştığımız kadar kendimizi mutlu ve rahat hissetmedik. Ve beste yaparken daha başarılı olduğumuzu fark ettik. Bu andan itibaren de kendimizi tamamen bestelere verdik. Biz besteleri farklı yöntemlerle yapıyoruz. Bazen birisi kendisinin bulduğu bir melodiyi getirir ve onu geliştiririz, bazen o an stüdyoda bulduğumuz bir melodinin üzerine gideriz, bazen bir kişi kendisi komple bitirmiş halde bir beste getirir ve onu her enstrüman kendince geliştirerek son haline getiririz. Genelde şarkılar üstünde çok tekrar yapar ve çalınan her şeyin gerçekten şarkının bütününe uygun olup olmadığına dikkat ederiz. Her şey uygunsa da o şarkının tam tatmin edici partisyonlara, geçişlere, inişlere-çıkışlara sahip olup olmadığına bakarız; herkes tamam dediğinde de şarkıyı bitmiş kabul ederiz. İnsan’ı ilk Özgür getirmişti. Sonra şarkıyı stüdyoda parça parça edip her enstrümanın çalabilmesini sağladık, sonra da birleştirmekle uğraştık. Bestesinin geliştirilmesi aşamasında ve tamamlandıktan sonraki tekrarlarda da Batıkan sözleri yazdı. Son halini alması birkaç yıl sürdü.
Batıkan: Albüm için epey uğraştık evet 🙂 Başka birinden parça almak işin kolayına kaçmak demek istemem çünkü orada da bir çalışma ortaklaşma ve en önemlisi anlatım var bu da değerli bir şey benim için. İnsan albümünde parça yapılış şekli biraz zordan gidiyor yani grupta birçok parçadan önce müzik sonra üstüne sözleri yazdık. Parçanın sözleri oluşurken de bulunduğumuz dönemdeki olaylardan çok etkilendik; ülkede ve dünyadaki insanın insana sırf düşüncesinden veya kültüründen dolayı yapmış olduğu ayrımcılık bizden değilsin kavramı bizi bu şekilde sözler yazmaya itti.
Kendinizi en çok kimlerden beslenirken buluyorsunuz? Yani Dünya’dan ve Türkiye’den örnek verebileceğiniz isimler kimler?
Gökhan: Aslında herkesin kendi sevdiği ve dolayısıyla beslenip etkilendiği müzik türleri ve isimler farklı. Ancak Pink Floyd, Cem Karaca gibi herkesin sevdiği isimleri söyleyebiliriz.
Özmen: Genelde rock ve klasik müzik dinleriz ama diğer farklı tarzları da dinleriz. Tek tek bakarsak çok da ortak etkilendiğimiz gruplardan ya da kişilerden bahsedemeyiz. Sadece Pink Floyd’un hepimiz üzerinde büyük etki bıraktığını söyleyebiliriz.
Batıkan: Aslında sayamayacağım kadar fazla müzisyen ve grup dinliyorum. Tarz fark etmiyor, ben duyguyu nasıl ifade ediyor ve ne anlatıyor diye bakmayı tercih ediyorum. Fakat özel gruplarım tabii ki var; Pink Floyd, Metallica, Tool gibi…
Özgür: Mozart, Pink Floyd, Metallica…
Yıllar sonra, aslında nasıl bir grup olma hayaliniz var? Kitlelere hitap eden bir grup olmak mı, yoksa kendi tarzını ne olursa olsun devam ettirip az da olsa bir dinleyiciye seslenmek arzusu mu bu hayaliniz?
Gökhan: Aslında ikisinin birleşimini istiyoruz diyebiliriz. Hem kitlelere hitap edip hem de kendi tarzımızı devam ettirmek istiyoruz. Su andaki hayalimiz bu yönde.
Özmen: Tabi ki çok daha fazla dinlenmek, tanınır olmak istiyoruz. Ancak bunu düşünerek müzik yapmanın -yani söz ve besteleri buna göre şekillendirmenin- çok da doğru olduğunu düşünmüyoruz. Biz yine şarkılarımızı içimizden geldiği gibi yapmaya devam edeceğiz. Tabi bu işin bir de tanıtım tarafı var. O tarafın da tanınırlık üzerinde çok büyük etkisi var.
Batıkan: İnsan tabii ki kitlelere ulaşmak ve onlarla duygularını paylaşmak istiyor. Ama bunu zaman gösterecektir. Üretimimiz ve insanların durumları bu süreçleri birazda belirliyor diye düşünüyorum.
Özgür: Kendi müziğimizi yaparak geniş kitlelere ulaşmak.
Müziğinizle bir şeyleri değiştirebileceğinizi düşünüyor musunuz?
Gökhan: Müzik insanlar üzerindeki en etkili araçlardan biri. Hem kendilerinden bir şeyler bulmak hem de duygularını ifade edebilmek açısından çok önemli bir araç. Umarız dinleyenler de şarkılarda kendilerinden bir şeyler bulurlar. Tabii ki bazı şeyleri olumlu yönde değiştirebilirsek ne mutlu bize.
Özmen: Hayır müziğimizin bir şeyleri değiştireceğini düşünmüyoruz. Belki sevenler, etkilenenler olacaktır ama bu da dünyada bir değişim anlamına hiçbir zaman gelmez.
Batıkan: Bu çok zor bir soru bence fakat müzikte bir ifade biçimi ve kitlelere ulaşabilme amacıdır vardır. Bir şeyi müzik değiştirmez sadece katalizör olabilir. Binlerce kişi aynı duyguları paylaşıyorsa ve bu zaten kendiliğinden olabilir. Müzikle uğraşan birinin bu misyonu varsa hiç durmasın siyasete atılsın beklentilerini daha iyi karşılayacaktır:)
Özgür: Bir şeyleri değiştirmek mi, bilmiyorum bunu hiç düşünmedim. Sadece müzik yapmak, içimizden geldiği gibi…
Son olarak, Türkiye’deki müzik ortamından ve yakın zamanlı planlarınızdan söz edebilir misiniz?
Gökhan: Türkiye’deki müzik ortamı tabii ki çok zorlu. Hem tarz itibari ile hem duruş itibari ile biraz daha engebeli bir yol seçtik diyebiliriz. Ancak özellikle son birkaç yıldır rock müzikte yükselen bir trend var, özellikle çok fazla festival düzenleniyor. Bu çok güzel açıkçası. Biz kendi açımızdan baktığımızda olabildiğince kendi sesimizi daha geniş kitlelere duyurmak amacındayız diyebiliriz.
Özmen: Rock müzik açısından bakacak olursak, Türkiye’de çok da geniş kitlelere ulaşabilen bir müzik tarzı olduğunu söylemek zor. Tabi bu durum albümü kaydetmek, albümü yayımlamak, tanıtım yapmak, konser vermek gibi tüm aşamaları etkiliyor, zorlaştırıyor. Bizim albüm çıkalı birkaç ay oldu. Şu an zaten birkaç yerde sahne aldık ve önümüzdeki en önemli planımız da grubun daha çok insan tarafından izlenmesini, tanınmasını sağlamak için vereceğimiz konserler.
Batıkan: Çokça konser vermek ve insanlarla bir araya gelebilmek ve tabii ki müzik üretmeye, duygularımızı söze ve melodilere dökerek insanların duygularıyla birleştirmeye devam etmek olacaktır.
Özgür: Mümkün olduğu kadar konser vermek.
Teşekkürler.