“BîDAR’LA MÜZİK, CAZ VE YAŞAMA DAİR…” – Karaköy Mono

                                   Fotoğraflar: Belkıs Zora Özdamar

Bîdar’ı ilk gördüğümde kesinlikle geleceği olan bir sanatçı hissi uyandı bende. Bir de caz müziği yapıyor ve bunun için çok çalıştığını belli ediyor. Kendisiyle buluşup fikirlerini öğrenmek, heyecanını doğrudan görmek istemiştim. İyi ki yapmışım. İstanbul Bilgi Üniversitesi santralistanbul Kampüsü’nde buluştuk, konuştuk ve Enerji Müzesi’nin o muhteşem ortamında çekimler yaptık. Enerji dolu ve çok akıllı bir kadın. Daha birkaç single ile bize bunları gösterdi, ülke çapında organizasyonlarda yer aldı, yurtdışına gidip geliyor ve caz müziğinin hem de elektronik müziğin tüm imkânlarından faydalanarak güzel işler yapmak istiyor. Yeni, kaliteli, orijinal soundlar bu zamanlarda en çok ihtiyaç duyduğumuz şeyler. Yolu açık olsun Bîdar’ın. Ayrıca şunu da belirtmek isterim: İlk röportajını bizden okuyacaksınız, umarım keyif ve ilham alırsınız… 



  1. Sondan başlayalım. First Trip ile ikinci single’nızı yaptınız ve bir de klip. Bu adımlar aslında doğru yolda olduğunuzu hem de cazın o büyülü dünyasında yer bulabileceğinizi düşündürtüyor mu size?

Evet. Aslında farklı bir şeyler yapmaya çalıştık. Normalde klasik cazda göremeyeceğiniz farklı tınılar yakalamaya çalıştık. İşin içine biraz daha elektronik sesler kattık. Bildiğimiz klasik anlamda caz, bazı insanlara göre sıkıcı ve anlaşılması daha zor oluyor, onu biraz kırıp bu aranjmanla, giriş -intro- ve devamındaki o sürükleyici bölümle beraber biraz daha insanları müziğin içine, cazın içine çekmeye çalıştık. Ve hatta klipte de biraz kolay izlenebilir, kolay takip edilebilir olmasını sağladık. Bu parçanın arkasındaki hikâye şu aslında; yeniliğe açık olmak ve geçmişteki anıları, kötü ya da iyi bütün şeyleri geride bırakıp yeniye cesaret edebilmek, cesur olmak; parçanın vermek istediği şey bu: Ben bir arabayla gidiyorum ve yolda karşıma bir defter çıkıyor. O defter bana eskiyi hatırlatıyor ve gittiğim bir ev var, orası aslında benim bilinçaltım. Eve girip bütün o eski anıları yaşıyorum, dolaşıyorum odalarda ve kayboluyorum. İşte böyle bir yaklaşımla oluşturduğumuzu söyleyebilirim…

Ayrıca caz benim için daha çok yeni şeyler keşfetmek, yeni yerlere gitmek, yeni soundlar keşfetmek. Büyülü de denilebilir belki ama daha çok farklı ve ilginç, yani ilgi çekici. Bu yüzden de bende oraya doğru sürekli bir çekilme var…

  1. Çok küçük yaşlarda müziğe ilgi duydunuz ve peşini bırakmayıp sürekli kendinizi geliştirdiniz. Bir müzik bölümüne birincilikle girip mezun olduktan sonra da hem müziğin oluşumu hem de felsefesiyle ilgili yoğun çabalar içine girdiniz. Bu işler olurken, ruh halinizin, akıl yetkinliğinizin ya da açıkça şöyle söyleyelim entelektüel durumunuzun ve ahlaki sorumluluklarınızın nasıl değiştiğine şahit oldunuz? Çok merak ettiğim şey, kendinizdeki gelişmelerin veya değişimlerin farkında mıydınız?

— Evet, Bilgi Müzik beni baştan aşağıya donattı ve orada Tolga Tüzün, Selen Gülün, Turgut Pöğün, Mine Erkaya ve Tolga Zafer Özdemir gibi çok değerli hocalarla çalışma fırsatı yakaladım. Aslında şu çok garip bir durum: Okuldaydım, bir şeyler öğrendikçe karalıyordum hani beste yapacağım diye hevesleniyordum ama bir yandan da çok korkuyordum, bir şey üretmek, ortaya bir şey çıkartmak bana çok iddialı geliyordu, içimi çok dışarıya vuruyormuşum gibi hissediyordum ve çekiniyordum, ama yavaş yavaş yaptıkça açıldım ve “Oyun” ortaya çıktı, yayınladık. 2018 senesi mart ayıydı. Ve bu parçayı yayınladıktan sonra bana bir rahatlama geldi. İnsanlardan da güzel “feedback” yani tepki alınca işte dedim, güzel bir şeyler yapıyorum sanırım. Bu benim gelişimimin somut bir göstergesiydi. Zaten sürekli bir şeyler değişiyor ya da gelişiyor. Bunlar oldukça da bakış açılarımız değişiyor. Kendimi biraz daha oturaklı hissediyorum diyebilirim. Yani giderek daha kendimden emin bir şekilde beste yapıyorum. Mesela artık ben şu soundu istiyorum, şurda bu ses olsun veya olmasın diyebiliyorum. Kendimde bir gelişim olduğuna şahit oluyorum. Ayrıca çevremdeki tanıdığım ve tanımadığım insanlar da çok güzel ilerliyorsun, her şey çok güzel görünüyor diyorlar, bunları duyunca daha da mutlu oluyorum. Zaten hiç durmadan ilerliyor, üretmek için çabalıyorum…

  1. Caz şöyle bir müzik midir: Bir var oluş çabası, sonsuz arayışlardan birisi veya onun önemli bir kolu…

— Cazın geldiği yer öyle derin bir yer aslında. Siyahiler; onların hayata tutunma çabası, özgürleşmesi ve kendilerini ifade etmesi vs. Ama günümüzde cazın tüm dünyaya yayılmış olması ve diğer müziklerle iç içe geçmesiyle ve hibritleşmesiyle beraber öyle bir arayış çok fazla yok gibi görünüyor. Bana göre caz bir kaçış ve bana hizmet ediyor. Cazı kullanmayı seviyorum, komplike bir düşünme şeklim var, hep daha basit bir şeyler yapmayı planlarken öyle olmuyor ve kendimi karmaşık seslerle uğraşırken buluyorum. Caz bana göre geldiği-çıktığı noktadan farklı bir yerde şu anda. 

  1. Şimdilerde elektronik müziğin hayatımıza girmesiyle birçok yeni kavram ya da ifade biçimi hatta tarzı gelişti. Sizin gibi sanatçıları anlatırken sanki bunlara başvurmadan bir şeyler eksik kalıyor. Bunlar mesela, progresif, füzyon, soul, funk ve rock, house, hip-hop, indie vs… bu kullanımların doğru olduğunu aslında imkanlar geliştikçe ve seyirci alıştıkça iyice yerleşeceğini düşünüyor musunuz?

— Aslında bunları biz kendi aramızda, müzisyen arkadaşlarımla da çok konuşuyoruz. Mesela bazı arkadaşlar şunu söylüyor; elektronik müziğe doğru gidiyoruz ve bunun geri dönüşü de olmayacak gibi ve her şey elektronik olacak vs… Ben şöyle düşünüyorum; pop mesela geçmişte daha basit bir altyapısı olan bir müzikti. Ama günümüzde gelişen teknolojiyle artık daha hibrit sesler ortaya çıkıyor ve pop müzik de değişiyor. Şu sıralar hip-hop dediğimiz tür aslında çok popüler. Gençler arasında bayağı dinlenmeye başlandı. Bu anlamda değişik bir gidişat var diyebilirim. Ama sadece elektronik olacak, çok sert bir yaklaşım. Bir yandan farklı tarzlara yönelim de artıyor. İnsanların daha çok caz dinlemek istediğini görüyoruz. Türkiye’de hâlâ yüzde on gibi bir kitle dinliyormuş-izliyormuş gibi görünse de insanların kulakları gelişiyor ve yeni seslere alışıyor. Elektroniklerle harmanlanmış caz müzik arttığı için gençleri de buradan yakalıyor olmalı. Bu tarz müziklerin kitlesi gittikçe artıyor, mutlu oluyorum.

  1. Bir 24 saatiniz nasıl geçiyor? Yani bir caz sanatçısının-müzisyenin 24 saati?

— Benimki çok klasik olmayabilir, hatta belki de öyledir, inanın ben de bilmiyorum (gülüyoruz). Sabah saatlerinde spora gitmeyi seviyorum, fakat bu ara gececi olmaya başladım, yani gece daha fazla çalışıyorum, müzikle uğraşıyorum. Düzenli spor yapmadan rahat edemiyorum, haftada minimum 3 kez gidiyorum gitmezsem psikolojim bozuluyor ve kendimi rahatsız hissediyorum. Bir spor ve hareket bağımlılığım var diyebilirim yani. Yemek ayırt etmem ama sağlıklı beslenmeye de dikkat ederim. Bunu da söyleyebilirim. Provalar yoksa genelde evde vakit geçiriyorum, mesela o ara uğraştığım bir parça varsa ona kafayı takmış oluyorum, onun üzerinde çalışıyorum. Hatta bu aralar yeni Türkçe parçalar var onların üzerine yoğunlaştım. Bu arada sadece performanstan para kazanmıyorum, başka bir sektörde iş yapmıyorum ama özel müzik dersleri veriyorum… Klasik piyano dersleri verdiğim birkaç öğrencim var… Bir anlamda “freelance” çalışıyorum diyebiliriz. Bunun dışında dediğim gibi konserler oluyor, özel etkinliklerde yer alıyorum. Her şeye rağmen dolu dolu yaşadığımı düşünüyorum, halimden memnunum… 

  1. Ne türden kitaplar okursunuz? Günümüzün yerli-yabancı takip ettiğiniz yazarları var mı?

— Sürekli takip ettiğim bir yazar olduğunu söyleyemem ama şunu seviyorum: aynı anda iki-üç kitap birden okumak. Mesela bir roman okurken yanında tarihi bir kitap ya da bir inceleme kitabı falan… Şuan hatta Yuval Noah Harari’nin 21. Yüzyıl için 21 Ders kitabını okuyorum. Bunun yanında işte Kurtlarla Koşan Kadınlar var ara ara okuduğum, başucu kitabım gibi. Yani genelde günde bir saate yakın kitap okumaya çalışıyorum, özellikle yatmadan önce. Hatta şu telefon denen başımızın belası aletten bir saat de olsa uzak kalayım diye kitap okumaya çalışıyorum (gülüyoruz). Bir taraftan da sosyal ve güncel olmak için çabalıyorum tabi. 

  1. Sinemayla aranız nasıl? Film-dizi izlemeye vakit bulabiliyor musunuz?

— Aslında sinemaya gitmeye çok vakit bulamıyorum ama son zamanlarda Netflix’e sarmış durumdayım… Rick and Morty falan izliyorum mesela, biraz eğlenmek ve kafa dağıtmak için. Çok uzun şeylere vakit ayıramıyorum, kısa olanları tercih ediyorum. Fakat geçenlerde eski bile kalmış olabilir ama Akıl Oyunları’nı izlemiştim. 

Ben açıkçası yolda olma fikrini seviyorum. Sadece yürümek değil otobüsle mesela müzik dinleyerek yolculuk yapmak bende birçok şeyi tetikleyebiliyor. Şarkı sözlerimin çoğu yollarda çıkıyor. Her şeyi bu bağlamda  algılamaya çabalıyorum…      

  1. Müziğin amacı nedir sizce? Duyguları harekete geçirmek mi, insanın psikolojik sorunlarına yardımcı olmak mı, yoksa sadece acının veya zevkin kendince bir ifade ediliş biçimi mi?

— Bunların hepsi olabilir açıkçası. Benim müzik yaparken amacım insanlara dokunabilmek, ilham olmak, onlarda bazı şeyleri harekete geçirmek. Alışık olduğumuz şeylerin dışına çıkmak bir de. Farklı bir şey yapmak beni harekete geçiriyor… Farklı sesler, farklı yerler; müzikle bunları zorlamak ve bu noktalarda arayış içinde olmak benim için çok önemli. Bunu tam olarak gerçekleştiremesem bile önemli değil, çünkü bu bir yolculuk zaten ve hiç bitmeyecek…  

  1. Nasıl bir gelecek bekliyor sizi? Bundan sonra neler yapmayı planlıyorsunuz?

— Güzel soru (gülüyoruz). Şu an kısa bir albüm, EP üzerinde çalışıyorum. Tamamı Türkçe olacak bir albüm. Biraz tematik gidiyorum bu sefer, parçalar birbiriyle bağlantılı olacak. Hatta şu an featuring yapacağım arkadaşlarım var mesela, yani yıllardır elektronik müzik yapan ve bu alanda oldukça ilerlemiş arkadaşlarımla bir araya geliyorum; caz soundunu elektronik bir altyapı ile hazırlayıp öyle sunmak için… Bu arada bitmiş “Uzak” diye bir parçamız var, Vodafone FreeZone videolarında çalmıştık, onun daha uzun versiyonu oldu, çok daha değişik oldu. Neredeyse bitti sayılır, ocak sonu gibi klibiyle beraber single olarak yayınlamayı düşünüyoruz… EP albümü de şubat-mart gibi hazır olacak muhtemelen. Bunlarda söz-müzik, aranjman ve altyapılar bana ait oluyor. “First Trip”de söz ve müziğin ilk taslağını alıp aranjmanı Özgün Tuncer yapmıştı. Özgün benim, Bilgi Üniversitesi’nden arkadaşım. Kayıtları ve mix masteringi de o yaptı. Yani bayağı bir emeği var First Trip’te. Parçada onun kafasının yansımasını hissedebiliyorsunuz zaten. Kendisi 2-3 yıldır benim prodüktörüm gibiydi ama artık kendim yalnız bir şeyler yapmak istiyorum. Bir süre kendi ayaklarım üzerinde durarak ilerlemek istiyorum. Yani bir kadın müzisyen, bir kadın prodüktör olarak bir şeyler üretmek istiyorum. Ülkemizde maalesef bunun bir eksikliği de var. Tamam kadın şarkıcı, müzisyen çok ama hem söz hem müzik hem aranjmanını yapan kadın yok açıkçası, ya da çok az. Ama mesela Bilgi Müzik’ten çıkanlar oldu. Aklıma Lora Deniz geldi şimdi benim dönemden. O da çok aktif. Hollanda’da yaşıyor. Kendi müziğini yapıyor, her şeyini kendi yapıyor. Neredeyse kimseden yardım almadan yapıyor ve bu çok değerli bir şey. Çünkü kadınlar genel olarak Dünya’da bir yerlere gelme konusunda hep zorlanmışlar, öncelikleri kariyer olamamış. Ama bu yavaş yavaş aşılıyor. Bu da çok güzel bir şey gerçekten… 

  1. Sizi geçen dönemde Zorlu PSM’de caz festivalinde gördük. Bu tür festival veya organizasyonlarda görmeye devam edecek miyiz?

Evet, geçen mayıs ayında Zorlu’da PSM Caz Festivali’nde çıkmıştık. Yazın da Bozcaada Caz Festivali’nde sahne alma fırsatı yakaladık, çok özel bir deneyim oldu. Benim asıl amacım yurtdışında festivallere de gitmek. Avrupa’daki festivaller mesela, hatta şu anda Avustralya’da bile bir festivale gitme durumumuz var. Ama açıkçası ekip çok büyük ve bu planlar çok gerçekçi değil şu anda. Kalabalık bir ekiple bu ülkelere gitmek-gelmek çok masraflı bir şey. Geçen ay mesela Özgün’le Almanya’ya gitmiştik, Köln’de bir kültür merkezi sponsorluğuyla Alman müzisyenlerle bir araya gelerek ortak proje yaptık. Birlikte iki tane konser çaldık. Çok güzel oldu ordaki müzisyenlerle yaptığımız o alışveriş. Benim müziğimi çalmış olmaları benim için çok farklı ve özel bir deneyim oldu. 

İstanbul’da salonlarda çıkmaya devam ediyoruz kendi grubumuzla… Hatta 12 Aralık perşembe akşamı Kadıköy’de Noasis Jazz Club’ta çıkıyoruz. Buradan duyurusunu da yapmış olalım. Konserler devam edecek, ocakta Ankara konseri olabilir. Konserler seyirciyle kaynaşmak, tepkilerini görmek açısından bizim için önemli açıkçası. Dinleyiciye rica ediyorum, lütfen konserlere gidin, yerel müzisyenleri destekleyin ve paylaşın ki böyle işler yapılmaya devam etsin!

Bununla birlikte dünyada farklı yerlerde çalmak hem bana çok şey katacak, hem de bir Türk müzisyenin —sonuçta bu caz müzik bize ait bir şey değil— bunu harmanlayıp nasıl ortaya sunduğunu göstermek de önemli. Açıkçası ülkemi bu anlamda yurtdışında iyi bir şekilde temsil etmek istiyorum…

Bu keyifli sohbet için çok teşekkür ederiz…