BURÇE KARACA: ÜRETİRKEN HER ZAMAN MELANKOLİDEN BESLENDİM – Karaköy Mono

Anadolu biziz. İnsanlık adına ne ararsanız bu topraklarda. O yüzden hep keşif ve merakla ona dokunmak, ondan ilhamla üretmek ne büyük zevk. Burçe Karaca zor bir dönemden geçtiğimiz şu günlerde depremle oluşan travmaları, üzüntüleri bir nebze hafifletmek için bir sorumluluk alıp Anadolu ezgileri ile buluşturdu bizi. Anadolu’dan Miras hepimizi çok ilgilendiren, fazlasıyla etkileyen bir çalışma. Kendisiyle yeni eseri üzerine ve kültürümüz üzerine konuştuk. Şimdiden keyifli okumalar…



1. Daha önce çok keyifli bir söyleşimiz olmuştu. Şimdi yeni bir albümle karşımızdasınız? Üretmeye devam ediyorsunuz. Anadolu’dan Miras nasıl oluştu, biraz hikâyesinden bahseder misiniz?

Anadolu’dan Miras 28 Nisan’da Ada Müzik etiketiyle yayınladığımız yeni bir albüm. Albüm çalışmalarına başlamam Şubat ayı ile birlikte oldu. Yaşadığımız deprem felaketi dolayısıyla iptal olan turnelerim sonucu bir üretim sürecine girdim. Hepimiz için zor bir süreçti. Duyguların en tepeye tırmandığı o dönemde, ilk kez enstrümantal müziğin dışına çıkıp parçalara sözler eklemeye başladım. Sözleri Arın Yılmaz’a ait olan parçalar piyanomla, daha sonra piyanoyla bestelediğim tüm şarkılar perküsyoda Eralp Güven ve synthesizerda Murat Köselioğlu ile buluştu. Viyolonselde Mehmet Gökhan Bağcı farklı teknikler kullanarak kafamdaki soundu yakaladı. Kayıtları Ankara Davul Odası Stüdyoları’nda Tom Madge ile yaptık. Anadolu’nun çeşitli yerlerine yaptığım turnelerde gördüklerim, biriktirdiklerim bana ilham oldu. Gelecekten özümüzde var olan kıymetleri yeni bir müzik türküyle yeni nesillere aktarabildiğimiz bir proje olduğunu düşünüyorum.

2.   Anadolu ne ifade ediyor sizin için?

Köklerime olan bağlılığım diyebilirim. Çok değerli bir kültürümüz var. Bu kültürün kaybolmaması, gelecek nesillere aktarılması en çok da biz sanatçıların görevi. Anadolu’dan Miras albümünde dinleyiciye sunduğumuz yeni tarzla birlikte, hem geçmiş hem de gelecek birbirine tutunmuş hale geldi. Özümüzde var olan tınıları günümüz teknolojisiyle sunduk. Anadolu’nun hoşgörüsü ve kadim öğretileri albüme yansıdı.

3.  Bir arayış içinde misiniz? Yani dünya müzikleri, çeşitli ezgiler dışında, kendimizi daha iyi anlamak ya da anlatabilmek adına…?

Bana kalırsa merakı hep taze tutmak lazım. Bilinmeyene ve yeniye açık, öğrenmeye aç olmanın olduğu yerde üretim bitmiyor. O an üretim olmasa bile bilginiz birikim haline geliyor. O birikenler üretim esnasında bir bir ortaya çıkıyor. Var olduğum yerden memnun olmamaktan dolayı bir arayış değil bu. Yeniye olan merakım üretim hattımı da aktif tutuyor. Tekdüzelikten de çıkarıyor bu durum haliyle. Hem dinleyicinin hoşuna gidiyor hem de beni besliyor ve öğretiyor bu durum. Konserlerde çok yaşıyorum bunu özellikle. İlk iki albümümde benim de en benimsediğim ve kendimi yakın hissettiğim tarz olan modern klasik eserlerle başlıyorum. Daha sonra Anadolu ezgileri başlıyor. Hoş bir sentez. Kültürümüzü yok sayamayız…

4.  Türkülerimiz genellikle acıklı hikâyelerden oluşuyor. Hangi yöreye gitsek bu halk neler çekmiş dedirtiyor gerçekten. Tabii bir taraftan da neşesini, yaşama arzusunu kaybetmeyen bir halkız. Türkülerimizi yeniden yorumlarken, piyano başına geçtiğinizde neler hissediyorsunuz?

Üretirken her zaman melankoliden beslenen taraf oldum. Yaşanan acılar, çevremle yaptığım empati, gözlediklerim, hepsi benim duygu süzgecinden geçirerek üretim haline dönüştürdüğüm ve ortaya bir eser çıkarmama destek veren durumlar. Anadolu’dan Miras için piyano başına oturduğumda Türkiye’de büyük bir deprem felaketi yaşamıştık. Çok acı ve zor zamanlardı. O dönemde canım çok yandı. Hatay’dan barınağı yıkılan bir köpek sahiplendim. Geceleri uyuyamadığım için piyano başında vakit geçiriyordum. Acının bu kadar tepeye tırmandığı bir dönemde mutlu bir şey çıkması zaten imkansızdı. Yine duygular kanalını kullanarak ürettiğim bir albüm oldu Anadolu’dan Miras.

5.  Bu albümle nasıl tepkiler aldınız? Sizden beklenen bir çalışma mı oldu? Yoksa sürpriz mi?

Albümün sinyallerini albümden önce yayınladığım “Kıyısında” teklimle vermeye başlamıştım. Güzel Ordu Kısa Film Festivali için yazmış olduğum bu eser, film festivalinin de teması ile aynı ismi taşıyan ve hayatta bir şeylerin kıyısında olmayı konu alıyor. Bana bir kıyıdan diğer kıyıya olan hayat yolculuğumuzu düşündürdü. Mutlaka Karadeniz tınıları olmalıydı. Parçayı tulumda Özgür Baltacı ile açtık. Bu parçayla birlikte Anadolu motiflerinin ne kadar zengin ve kıymetli olduğunu gördüm ve köklerimize inmeyi gözden geçirdim. Ortaya Anadolu’dan Miras çıktı.

6.  Son olarak geleceğe ve çalışmalarınıza dair neler söylemek istersiniz?

Türkiye’nin farklı noktalarına giderek Güzel Sanatlar Liseleri / Üniversiteleri’nde okuyan öğrencilerle tanışıp konser verme projem devam ediyor. Bu sene sırasıyla Samsun, Ordu, Bartın ve Çorum yaptık. Beni fazlasıyla besleyen, her şehirden farklı anılar ve ilhamlarla döndüğüm uzun soluklu bir proje. Önümüzdeki eğitim dönemlerinde devam edecek. 4 Haziran’da Marmaris Uluslararası Kültür ve Sanat Festivali’nde Anadolu’dan Miras albümümdeki parçaları Maksad Orkestrası ile birlikte seslendireceğiz. Albüm çalışması olarak ise önümde beğenerek takip ettiğim Beyza Doğuç ile bir proje görünüyor. Temmuz ayında çıkarmayı düşündüğümüz Beyza’nın klasik eserlere söz yazarak eserleri seslendirme projesi olan bu albümde ben de iki parçaya piyano ile eşlik edeceğim.

Solo piyano için yazmayı da özlediğimi fark ediyorum. Kafamda tüm bu projeleri bitirdikten sonra tekrar beni en çok anlatan tarzda, modern klasik bir solo piyano albümü yapmak var.