“…
Belki de kim diye sorsalar beniGüneşe, çarşıya, kadehe uzatacağım ellerimi
Belki de alıp başımı gideceğim
Biliyorsunuz ya bir ağrısı vardır gitmenin
Nereye, ama nereye olursa gitmeninHüzünle karışık bir ağrısı.
…”
1928 Ağustos’unun, 8’inde dünyaya geldi Edip. Bugün 89 yaşına girdi. Oturdu bir masaya, döktü yarattığı tüm karakterleri ortaya, şiirlerine yerleştirdi hepsini bir bir. Çağrılmayan Yakup’u, Ruhi Bey’i, Seniha’yı, Manastırlı Hilmi Bey’i, Cemal’i… Bambaşka bir dil yarattı. Bize de “Masa da masaymış ha” demek kaldı. İyi ki doğdu da serpti güzelce tüm dizelerini edebiyat hayatımıza. Bizi, hayatın içinden, şiirlerinin içine taşıdığı birçok insanla tanıştırdı. Ve okuduğumuz her mısra, bizi o karakterlere daha da yakınlaştırdı. Kendimizi buldurduğu gibi kaybettirdi de onların içinde…
Neden gülemediğimizin cevabını verdi, Mendilimde Kan Sesleri’nde:
“…
Gülemiyorsun ya
gülmek bir halk gülüyorsa gülmektir
…”
Aynı şiirinde, Ahmet abiye dedi ki:
“…
Ah güzel Ahmet abim benim
İnsan yaşadığı yere benzer
O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer
…”
MFÖ, “Bir Otel de Sizin Adınız” , Yeni Türkü, “Umuş”, Kargo “Gözleri”, Fazıl Say ve Serenad Bağcan “Şey Şey Şey ve Şeylerden” adlı şiirlerini şarkılaştırdı Edip’in. Şiirleri dilden dile dolaşsın,” …karanfil elden ele” diyerek bu şarkılarla birlikte saygıyla anıyoruz Cansever’i.