Bucovina, Disko Partizani ve Disco Boy şarkılarının yanı sıra Fatih Akın’ın yönetmenliğini yaptığı Yaşamın Kıyısında filminin müzikleri ile de Türkiyeli müzikseverlerin hafızasında önemli bir yer edinen Shantel, Cümbüş Cemaat ile birlikte kaydettiği yeni EP’si “Suda Balık” ile bir kez daha Türkiyeli seyircilerin karşısında.
Gloss Müzik etiketiyle yayınlanacak EP, 3 Mart’ta tüm dijital satış platformlarında yer alacak.
“Suda Balık Oynuyor”, “Atım Araptır Benim”, “Karakolda Ayna Var” gibi sevilen eserlerin yeniden yorumlandığı EP, Shantel’in Mayıs ayında yayınlanacak yeni albümü “İstanbul”un da habercisi.
Bu aşk olmalı!
Shantel ve Cümbüş Cemaat, “İstanbul” albümünü, “distopik zamanlarda bir ütopya” olarak tanımlıyor. Albüm, Frankfurt ile İstanbul Boğazı arasında ütopik bir alan açıyor ve bu alanda, pop kültürleri arasında yeni bir diyalog girişiminde bulunuluyor.
“Kültürler diyaloğu” kulağa biraz basmakalıp geliyor, değil mi? Ama çok aceleci bir yargıya varmayalım. Aksine, Shantel ile zamanda geçmişe gidelim. 2000’lerin başına… Shantel’in önde gelen bir Avrupalı elektronik, trip-hop ve downbeat yapımcısı olarak kendisini yeniden keşfettiği zamanlara…
O günlerde atalarının evine yaptığı bir yolculuk, eskiden beri Yunan ve Arabesk müziğine duyduğu sevgiyle birleşince onu, farklı müzikal arayışlar içine girmeye cesaretlendirdi. Böylece Bucovina Club doğdu. Çeşitli Güneydoğu Avrupa seslerinin ve ritimlerinin çılgın bir karışımı olan “Bucovina Club”, kulüp geceleri hissini evlere taşıyordu.
“Bucovina Club 2”, müzisyenin bir sonraki adımını ortaya koydu: Orjinal eserler kaydetmek için sanatçılarla stüdyoya gitti; en popüler gruplardan bazıları için remiksler ve yeni şarkılar tasarladı. Bu arada bir arkadaşı, efsanevi klüp Babylon’un imparatoru Ahmet Uluğ’a yazıp Shantel’i İstanbul’a davet etmek isteyip istemeyeceğini sordu. Bu mesajında Shantel’i, “ilginç bir yaklaşımı olan ve İstanbul’a hitap edebilecek, akla gelebilecek tek Alman müzisyen” olarak nitelendiriyordu.
Ve sonra sihir gerçekleşti: Avrupalı izleyicilerle zor zamanlar geçirirken Shantel, kozmopolit Babylon’da yoğun bir yaratıcı potansiyelle karşılaştı: Kutlamaya istekli yeraltı müzisyenleri, avangard sanatçılar, moda tasarımcıları, entelektüeller, parti çocukları ve bohemlerden oluşan bir kalabalık.
Geceler uzundu; danstan sonra eğlenmeye devam etmek, içmek, tartışmak, yemek yemek – sabahın erken saatlerinde Boğaz’ın ilk ışıklarının tadını kahve veya çayla çıkarmak için Galata ya da Kadıköy meyhanelerine taşındı. Shantel’in 2006 tarihli hit albümünün efsanevi “Disko Partizani” videosu işte bu atmosferde doğdu.
İstanbul Shantel’i benimsemişti. Albüm, Babylon’un kardeş şirketi Doublemoon’un etiketiyle yayınlandı. Yabancı albüm kategorisinde çok satanlar listesine girerek büyük başarı kazandı. Disko Partizani, ülkenin en büyük futbol kanalında futbol maçlardan önce yıllar boyunca jingle olarak kullanıldı, ululsrarası bir gazlı içeçecek markasının reklam müziği oldu.
Babylon’un düzenli ziyaretçilerinden Fatih Akın, bu günlerde Shantel’e filmleri için müzik yapmasını teklif etti. Paris, Tel Aviv ve Atina’dan sonra Shantel, İstanbul’un Kadıköy ilçesinde bir ev tuttu. İstanbul Shantel’e her zaman memleketi Frankfurt’tan daha fazla sevgi verdi.
Shantel için İstanbul her zaman bir şov mekanından fazlası oldu. O kendisini yerel kültür içinde biçimlendirmeyi seviyor ve yerel müzik sahnesine gereken saygıyı göstermek istiyordu.Cümbüş Cemaat’le işbirliği
Ünlü TomTom mahallesinin kalbinde, o zamanlar İstanbul’un en önemli yeraltı kulüplerinden olan “Anahit Sahne” ve hemen yanında Cümbüş Cemaat’ın takıldığı “Ziba Bar” bulunuyordu. On üç yıldır aktif olan grup, efsanevi partilerde ve düğünlerde çalıyor, Beyoğlu’ndaki kulüpleri sallıyordu.
Tipik bir Taksim grubu olan Cümbüş Cemaat’ın repertuarında beş yüz şarkı var, ancak Tony Gatlif’in “Djam” filmine yaptığı katkıların dışında hiçbir zaman tek bir şarkı bile kaydetmedi.
Ziba Bar’da rakı ve meze eşliğinde kulak zarınızın, Anadolu saykodelik müziği tınıları ile birleşmiş disko beatleri ve makamsal süslemeler eşliğinde Arabesk ve Rembetiko müziği ile doyuma ulaştığını hissedebiliyorsunuz.
Yunan müziği ve buzuki, İstanbul’da çok popüler. Tanınmış İrlandalı-Yunan ses sihirbazı Ross Daly’a göre, Smyrna’da doğan ve Pire’de sürgüne giden Rembetiko, İstanbul’da daima çok canlı bir ruhla yaşanı. Shantel de müzik kariyerine Almanya’daki ilk Neo-Rembetiko gruplarından birinde başlamıştı.
Cümbüş Cemaat’ın yaratıcı anarşisi ile Shantel’in yapımcı olarak fikir ve becerilerini birleştirmek için birlikte çalışmaya başladılar. Shantel, Cümbüş Cemaat’i albüm kaydı için Frankfurt’a davet etti. Hedefleri ortak bir dil bulmak, her şarkının özünü damıtmak ve her parça için bir imaj yaratmaktı.
Prodüksiyon sürecinde, Shantel akustik olarak ve analog-elektrik hissiyata uygun bir zemin tercih etti. Genel yapıda geleneksel Anadolu Saykodelik rock örneklerinden yola çıkarak Re majör ve Mi majör tonları tercih edildi. Saykodelik müzik etkisini farklı bir katmana taşımak adına blues müzik hissiyatını kaybetmemeye çalışarak 70’lerin disko vuruşlarıyla beraber bir bütünlük oluşturmayı amaçladı.
Bu bütünlük sonuçta elektro bağlama müziğinin ya da Anadolu rock’ın sonudunda vardı (Barış Manço, Erkin Koray ve Selda Bağcan). Kayıtlarda çoğunlukla 1966’dan kalma Fender Princeton Reverb Silverface amfi ve tüplü ribbon mikrofonlar kullanıldı. Albüm, 90’lı yıllara damgasını vuran Snap! The Powe şarkısının mixlendiği analog dünyaca ünlü bir analog masada mikslendi.
Bütün bu çalışmanın sonunda elimizde, sadece diasporada gelişebilecek, müzikal anlamda melez bir çalışma tutuyoruz. Çünkü şu anda Türkiye’de estetik bir duraklama var. Genç neslin içinde bulunduğu kimlik krizi, onu gerçekçi bir perspektiften uzaklaştırıyor. Beyin göçü yerel sahneyi daha da zayıflattı, çünkü birçok sanatçının eserlerini ülke dışında sergilemekten başka bir umudu yok.
Belki de bu albüm, iki yönlü olarak iş görebilir: Bizim yönümüzden bu albüm, “Bak, keşfedilecek büyüleyici sesler var. Burada hala yaşayan bir ses var. Bu ütopya umut veriyor” diyor. Diğer yönden bu albümün söylediği şeyse şu: “Devam et. Bizi şaşırt. Yaptıkların için teşekkür ederim.”
Bu aşk olmalı!