-VEBANIN ARDINDAN GELEN TOPLUMSAL DEĞİŞİMLER-
Veba Nasıl Yayıldı?
Vebanın nedeni, 1890’da, Hon Kong’da patlak veren bir salgın üzerine, Fransız bilim insanı Alexandre Yersin tarafından bulununcaya kadar öğrenilemedi. Kara Ölüm’in bütün türlerine, kimi yabini kemirgenlerde az miktarda bulunan, Yersina Pestis adlı bir bakteri yol açıyor. Bakterilerin bulaş olması, farelerde bulunan bir pire aracılığıyla oluyor.
Pire, veba bakterisi taşıyan bir hayvanı ısırınca hastalık ona bulaşıyor. Bakteriler çoğalıyor ve pirenin yemek borusuna yapışıyor. Pire artık yutamaz olduğundan süratle çoğalan bakterileri, ısırdığı hayvanın kan dolaşımına aşılıyor. Kemirgenlerin bakterilere karşı bir dereceye kadar bağışıklıkları var ama pire sokmasından hastalık onlara üst üste bulaşırsa ölüyorlar ve pireler de üstünde yaşayacakları başka bir kemirgen bulmak zorunda kalıyorlar.
Kara Ölüm büyük bir olasılıkla Orta Asya’da başladı ve oradan ticaret yollarıyla ta Kafe limanına kadar geldi. Burada kalabalık bir kara sıçan sürüsü veba için bulunmaz bir üreme zemini oluşturdu. Bu sıçanların çoğu gemilerde yaşıyordu ve gemiler de sürekli Avrupa limanlarına mal taşıyordu. Bir kez kıtaya ulaşınca sıçanlar ve pireler hastalığın hızla yayılmasını sağladılar.
Akciğer vebası kan damlacıkları ve sümükle bulaştığından daha kolay yayılabiliyordu; bir hastanın öksürürken çıkardığı tükürük zerrelerini başkaları soluyunca hastalık onlara da geçiyordu.
Veba Avrupa’yı neden böylesine şiddetle vurdu?
Avrupa’da yaklaşık 1000 yıllarında başlamış olan büyüme, XIII. Yüzyıl boyunca da sürmüştü. Çiftçiler, giderek ılımanlaşan iklim ve gelişen tekniklerin de yardımıyla bol ürün aldılar ve nüfuz arttı. XIV. yüzyılın ortalarına gelindiğinde, kıtada toplam 70 milyon insan yaşıyordu.
Bu gelişmelerin bir sonucu da kent halkındaki artış oldu. XI. yüzyılda nüfusu 5000’i aşan şehir sayısı çok azdı. Buna karşılık XIV. yüzyıla gelindiğinde yalnız Almanya’da nüfusu 10 000’den fazla 15 şehir bulunuyordu ve birkaç Avrupa şehrinin nüfusu 100 000’den fazlaydı.
İnsanların şehirde yaşaması, toplum ve kültür alanında değişiklikler getirdi, ama aynı zamanda da birçok pratik sorun doğdu. Ortaçağ kentlerinde soylu katedrallerin dibine berbat gecekondular sığınıyordu. Taş döşeli olmayan şehir içi yollarda lağım ve çöp sorunları, fareler ve sinekler için bulunmaz üreme alanları oluşturuyordu.
Veba bir kez yerleşince, ticaret yolları boyunca kolayca yayılabildi. Katır kervanları, atlar ve gemiler Asya’dan baharat, İngiltere’den yün, Rusya’dan balmumu ve kürk, Flandre’dan kumaş ve Burgonya’dan şarap getiriyordu. Her vagon dolusu kumaş ve gemi dolusu yün, hastalık taşıyan fare ve pireleri de taşıyabiliyordu.
Bu ekonomik büyümeye karşın kıtanın yaşamak için geniş ölçüde tarıma ihtiyacı vardı. Ve hasatta azalma ekonomide genel bir gerilemeyle sonuçlanacaktı. Yüzyılın başından beri iklim kötüleştiği için daha soğuk kışlar ve daha kısa yazlar, tahıl ürününde azalmaya yol açmıştı. Bu durum, Fransa ve İngiltere arasında 1337 yılında başlayan Yüz Yıl Savaşları’yla daha da kötüye gitti. Askerler şehirleri yağmalıyor, tarım bölgelerini yakıp yıkıyordu. Sık sık başgösteren kıtlıklar da, özellikle 1315 ile 1318 arasındaki, halkın hastalığa direncini büsbütün kırdı.
Vebanın toplumsal sonuçları neler oldu?
Kara Ölüm’ün en dikkate değer sonuçlarından biri, yaşamı özellikle tarıma dayalı bir kıtada ansızın tarım işçisi sıkıntısı çekilmesi oldu. İngiltere’de tüm tarım topraklarının üçte biri ekilemedi.
Bu yüzden, bu sınıftan hayatta kalanlar, birden bire vazgeçilmez olduklarının bilincine vardılar ve çaresiz kalmış toprak sahiplerinden, ücretlerinin yükseltilmesini ve kiralarının indirilmesini istediler. Toprak sahiplerinden biri para vermek istemese veya veremese, nasıl olsa komşusu o parayı veriyordu. 1340’ların başında Oxfordshire’da bir malikane de günde iki şiline çalışan bir tarım işçisi, 1350’lerde çalışmasına karşılık on şilin altı peni alır olmuştu.
Güç dengesindeki bu kayma, derebeylik sisteminin, toprak sahibi ile toprağı işleyenin birbirlerine hizmet ve sorumluluklarıyla bağlı olduğu düzenin çökmesine yol açtı. Şehirlerin büyümesi, uzmanlaşmış el sanatlarının gelişmesiyle ve nakit paraya dayalı ekonominin kalkınmasıyla, zaten derebeylik düzeni değişmeye başlamıştı. Bu tarihten itibaren köylüler emirlerinde çalıştıkları efendilerinden giderek artan özgürlükler elde ettiler.
Hükümdarlar, değişim dalgasını durdurmak için savaşım verdiler. İngiltere Kralı III. Edward işçilere para cezaları ve hapis cezaları koyarak, veba salgını öncesinde aldıkları ücretleri zorla uygulamaya kalkıştı. Bu tür önlemler bir çok halk ayaklanmasına yol açtı. 1358’de Fransa’daki bir işçi ayaklanması 20 000 kişinin ölümü ile sonuçlandı. 23 yıl sonra İngiltere’de Wat Tyler’ın başını çektiği asiler, kısa bir süre sonra Londra’yı ele geçirmenin yolunu bile buldular.
Onulmaz ve nedeni açıklanamaz bir hastalıkla karşı karşıya kalan bir çok insan da canlarını kurtarabilme umuduyla Kilise’ye yanaştı. Ayrıca binlerce zengin veba kurbanı da mülklerini Kilise’ye bırakarak Kilisenin servetine servet katmış oldular.
Ama gene de herkes kurtuluşu Hiristiyanlıkta aramadı. Kimi kuşkucular Kilise’nin veba karşısında çaresiz kaldığının ve herkes gibi hatta herkesten fazla kilise görevlilerinin de öldüğünün farkındaydılar; çünkü din adamları kurbanlarla ilgilenmeyi görev sayıyorlardı. Din adamlarının bu özverisi bile çok kimsenin Kilise’ye yozlaşmış ve umursamaz bir kurum gözüyle bakmasını ve giderek Hiristiyanlık değerlerini ve törelerini kuşkuyla karşılmasını engellemedi. Bu hoşnutsuzlık, daha dünyevi ideallere yönelik düşünce akımlarının Kara Ölüm’ü izleyen yüzyıllarda giderek ön plana çıkmasına büyük katkıda bulunmuş bir etkendi.
-devam edecek-
Hazırlayan: Şennur Arslan