Nathan Never: Çizgi Romanları Siyah Beyaz Okumayı Sevenler İçin – Karaköy Mono

Yıl 2024…

Dünya giderek kalabalıklaşmış, lakin enerji kaynakları azalmış durumdadır.

Duruma bir çare bulmaya çalışan bilimciler, politikacılar ve diğer güç tutkunları bir anda kesin sonuca gitme arzusuna kapılırlar ve geri dönüşü olmayan bir akıl tutulması yaşanır, tek tük karşı çıkışları dikkate alınmaksızın çılgınca bir proje yürürlüğe konur:

Gezegenimizin çekirdeğine doğru güçlü bir patlayıcı roket gönderilerek oradaki jeotermal enerji açığa çıkarılacak ve yüzeydeki enerji açığı bu şekilde kapatılacaktır. Ama işler hiç de umulduğu gibi gitmez ve bu roketin ardından dünyanın ekseninde bir kayma yaşanır ve magma tabakasında, daha doğrusu kıtaların tabanlarında peş peşe çok şiddetli depremler olur. Yanardağ patlamaları, sayısız doğal afetlerin yanında iklimlerin de değişmesiyle birlikte birlikte gezegenin altı üstüne gelir. Ormanlar çölleşir, Hindistan gibi pek çok yer olduğu gibi sulara gömülür, kıtaların şekli şemali değişir. Bu arada gizli gizli toprağa gömülen birtakım nükleer atıkların da ortaya çıkmasıyla birlikte büyük miktarda radyasyonun gezegene salınması da işin cabası olacaktır. Yaklaşık on gün süren bu kaosun ardından hayatta kalmayı başaran insanlar uygarlığı yeniden kurmanın peşine düşerler. Bali adasında doğan Papa XVIII. Gregorius’un da teklifiyle dünyadaki yöneticiler, bu karanlık yılın unutulması ve hayatta kalanlara yepyeni bir umut verilmesi amacıyla tüm gezegende yeni bir takvime geçilir ve sembolik olarak o yıl yeniden 1946 olarak kabul edilir. Yani artık dünya 2024 yılında değil, tekrar 1946 yılındadır. Bir başka deyişle dünya zamanı 78 yıl geri alınmıştır.

Aradan yaklaşık 200 yıl daha geçer. Yaşlı dünya yaralarını sarmaya uğraşmaktadır. Bu arada dünyadaki doğal kaynakların iyice azalmasıyla birlikte astreoid madenciliği endüstrisi yaygınlaşır. İnsanoğlu yavaş yavaş güneş sistemine doğru yayılmaya başlamıştır. Bu arada devasa uluslararası şirketler en az devletler kadar güçlenmiş durumdadırlar. Ağaçların kesilmesi önleme adı altında kitapları basımı yasaklanır, zaman içinde tekrar serbest bırakılacaktır, ama her şey için artık çok geç kalınmıştır: Çünkü ki- taplar çok pahalılaşmış, insanlar büyük bir kültürel karmaşa içine girmişlerdir. Nüfus sorunu delirme noktasına gelince dünya yörüngesinde birtakım uzay istasyonları kurulmuş, ki bu istasyonlarda yaşayanlar zaman içinde bağımsızlık derdi- ne düşüp Dünya’ya savaş açma konumuna dahi gelmişlerdi. Bir yandan da robot endüstrisi delice gelişmişti, hatta artık kendi sosyal haklarını koruyacak, çalışma saatlerini ve koşullarını belirleyecek sendikaları bile vardı.

Yıl 2135: Kahramanımız Nathan Never, Gadalas adlı artık yeryüzünde tek tük kalmış cennet benzeri yerlerden birinde doğar. O büyürken dünya daha da karışıp olaylar daha da hızlanacaktır. Bu arada ailesi bir Yakuza saldırısı sonucunda katledilen Nathan biraz daha büyüyüp palazlandığında Uzay Piyadeleri’ne katılır, bir süre sonra Dünya’ya geri döner, polislik mesleğini seçer ve Laura Lorring ile evlenir.

Yıl 2159: Nathan ve Laura’nın kızları Ann doğar.

Yıl 2162: Büyükşehirlerde polis gücünün yetersiz kalması sonucunda çıkarılan Callaghan Yasası, özel güvenlik ajanslarının kurulmasını sağlar. Alfa Ajansı da onlardan biri olacaktır.

Yıl 2163: Ned Mace adlı psikopat bir katil, yakalanmasını sağlayan Nathan’dan intikam almak

için karısı Laura’yı öldürür ve kızını kaçırır. İşin en acı yanlarından biri de Nathan o geceyi genç ve güzel bir kadının, işinde oldukça başarılı bir savcının kolları arasında geçirmektedir. Duyduğu büyük pişmanlık ve utanç karışımıyla kahramanımızın saçları bir gecede ağarıverir ve darmadağınık olmuş ruhunu bir türlü huzura kavuşturamaz. Polislikte ayrılır ve bir Shaolin tapınağında inzivaya çekilir. Orada bir yandan da dövüş sanatları konusunda eğitim alacaktır. Zaman ki her şeyi iyileştirir derler, Nathan da geçen yılların ardından tekrar ayakta durabilecek hale gelmiştir.

Yıl 2169: Edward Reiser , Alfa Ajansı kurar ve günlerde hapis yatmakta olan Legs Weaver’ı içerden çıkararak ilk Alfa Ajanı yapar. İkinci önemli adım

ise Nathan’ı ajansa katılmaya ikna etmek olacaktır. O yıl Alfa Ajansı Ned Mace’in izini bulur ve Ann’i kurtarır. Annesi gözlerinin önünde katledilen ve altı yıl boyunca bir katilin elinde bitip tükenmeyen bir kâbusun içinde yaşayan küçük kız girdiği şok yüzünden dış dünyayla tüm bağını kesmiştir, artık hiç kiseyle konuşmamaktadır. Bu yüzden de sürekli olarak özel bir hastanede bir gün iyileşeceği umuduyla tedavi görmesi gerekmektedir ve kahramanımızın da hastane masraflarını ödemek için Özel Alfa Ajanı olmaktan başka bir çaresi de yoktur.

Nathan Never’in Özel Alfa Ajanı olarak maceraları işte böyle başlıyor.

Karşınızda aslında kafasındaki sıkıntıları unutmak için çok çalışan, geçmişe özlem duyan, kitaplar okuyup müzik dinleyen, düzgün bir adam olmaya çabalayan bir kahraman var; sözün burasında anti-kahraman falan gibi tanımlamalar gerek yok, o bildiğiniz eski usul kahramanlardan biri aslında. İnançlarını büyük oranda yitirmiş, ama bunda çok da haksız sayılmaz. Sürekli olarak her türlü kirlilik ve kitlesel tüketim gibi problemlerle boğuşan ve teknolojinin egemenliği altında bir toplumda yaşamaya uğraşırken, çevresindeki duyarsızlıklara ve büyük oranda küçücük evlerde tek kişilik yaşamlara sıkışmış şekilde başka nasıl dayanabilir ki insan. Düşünün yaşadığınız yerin bir adı yok: Herkes oradan kısaca “Şehir” diye bahsediyor… Bu şehir ki 22. yüzyılın mega-kentlerinden sadece biri ve teknolojik bir cehennemdir belki de. Nathan’ın pek çok macerasına ev sahipliği yapan bu şehirde yaşam alanları birbirinin üstüne inşa edilmiş, bir başka deyişle şehir birbirinin üstünde yükselen (elbette ki en zenginlerin ve en fazla refah içinde olanların en üst seviyede yaşadığı) çeşitli seviyelerden oluşuyor; veya siz buna katlar da diyebilirsiniz. En alt seviye yıllardan beri terk edilmiş bir halde ve artık kimsenin yaşamadığı bir tür ıssız şehir halini almış. Her türden umutsuz mültecinin, sürgünün, hırsızın, yasalardan kaçan insanların sığındığı bir tür bataklık gibi. Hepsinin ötesinde bir de mutasyonla üretilmiş bir canlılar sınıfı (mutantlar) var, ki bunlar en ağır, en pis işlerde kullanılmak amacıyla yetiştirilmiş, daha doğrusu üretilmiş insanlar ve robotların gelişmesinin ardından çoğunlukla artık kullanım dışı kalmış bir kalabalığı oluşturmaktadırlar. Üstüne bir de toplum tarafından dışlanmalarının ardından bu zavallıların durumları tamamen felaket olmuştu. Kendileri çin bağımsız bir yerleşim oluşturma çabaları da “Şehir”in yakınlarındaki “Cehennem Adası” denilen bir adaya sıkıştırılıp tamamen yok edilmeyle yüz yüzedir. Bir başka deyişle 22. yüzyıl robotların çağı olmuştur sanki, her yerde onlar vardır, en basitinden en karmaşığına, robot işçilerden hizmetkârlara, hatta robot devlet görevililerine kadar…

İşte kahramanımız Nathan Never böyle bir gelecekte yaşıyor, daha doğrusu yaşamaya çalışıyordu. Üstelik sonuç olarak fazladan herhangi bir insan üstü özelliği, hiçbir ekstra gücü veya bedeninde biyonik katkılar vs de yok. Fiziksel dayanıklılığı ve atletik yapısı tamamen aldığı eğitimden geliyor. Ayrıca yanında taşıdığı silahını da yalnızca başka bir alternatif kalmadığında kullanıyor. Bir özel ajan maaşıyla yaşamını sürdürür, zengin sayılmaz, ama uzun yıllar boyunca kızının hastane masraflarını umutsuzca karşı- lamaya yetmiştir. Şu noktayı da belirtelim ki, Nathan’ın dünyasında tanıştığımız karakterlerin büyük bölümü iyi ya da kötü insanlar değillerdir; çünkü ortada insanların iyiliği ya da kötülüğü değil, sadece iyi veya kötü eylemler vardır, hepsi bu kadar…

Nathan’ın Türkiye Macerası

Kahramanımızın Türkiye’de yayımlanış macerası 1996 yılında başladı, üstelik ülkemizde pek de uygulanmayan bir şekilde. AD Yayıncılık tarafından İtalya’daki özgün basılma sırasını izleyerek, ilk on sayısı 1997’ye dek yayımlandı, ama 10. sayıda ilk darbeyi aldı ve yayınevi seriyi bıraktı. Aradan tam yedi yıl geçti ve 2004 yılında bu kez Lâl Kitap, kaldığı yerden (yani 11. sayıdan) basmaya başladı. Bu şekilde 38 sayı daha basıldı ve satış azlığı yüzünden 2007 yılında ikinci kez basımı durduruldu ya da bir başka deyişle tekrar el değiştirdi. Bu kez sadece beş sene beklenecek ve Nathan’ı basmayı üçüncü kez üstlenen yayınevi de Çizgi Düşler olacaktı. Çizgi Düşler de üstüne düşen görevi elinden geldiğince yapmaya çalışarak 2012’den günümüze dek geçen dört sene içinde Nathan Never basmayı sürdürdü; yalnız önemli bir farkla; artık tek tek sayılar değil, üç sayı bir arada ciltler halinde çıkıyordu.

Sözün özü beyler, bayanlar bu sayıları hâlâ sahaflarda ve internet sitelerinde bulunuyorlarken alın, mutlaka alın. Hepsini birden almanıza gerek yok, tek tek de toplayabilirsiniz. Bir kere okumanız yetmez, ara ara çeşitli ruh durumlarınıza göre farklı zamanlarda okuyun, sakın elinizden çıkarmayın. Çünkü ülkede bir çizgi roman veya kitap koleksiyonculuğu olacaksa, bu koleksiyonların en nadide parçalarından biri de Nathan Never’lar olacaktır. Yıllar sonra çocuklarınız, bu kitapları eline aldığında, hatta okuduğunda, sizi artık daha farklı bir gözle, “Bir Yabancının Gözleriyle” hatırlayacaklar. Size babasından kendisine bir sürü Cem Karaca 45’liği kalmış bir çocuğun, “oğlum geçen gidip dayımın Pink Floyd plaklarını toparlayıp eve getirdim diyen” gencin gözlerindeki o tuhaf hayranlıkla bakacaklar. Siz de o gün geldiğinde ya da gelmediğinde beni, yani bu satırları hatırlayacak ve iyi ki o dergide yazan adamın sözünü tutup bunları evimin bir köşesine, elimin altına bir yerlere koymuşum diyeceksiniz.

Alınacaklar listesi

(elden geldiğince eksiksiz bir şekilde alıp, temiz temiz, yıpratmadan okuyun)

A) AD Yayıncılık: 1996-97, 10 sayı

B) Lâl Kitap: 2004-2007: 38 sayı (sonradan 3 sayı bir arada ciltler halinde tekrar piyasaya sunuldu, bu ciltlere mümkün olduğunca dokunmayın, tek tek sayı alın)

C) Oğlak Yayınları: Dev albümler 7 cilt

D) 1001 Roman: Nathan Never ve Martin Mystere ortak macera, Başka Yer’in Sırrı, 2 cilt halinde

C) Çizgi Düşler: 2012’den bugüne devam ediyor. Ana seri 23 cilt, Özel seri 5 cilt, Almanak 4 cilt, Alfa Ajansı 5 sayı ve Dev Albüm 2 sayı.