JAY-JAY JOHANSON: “HERKESTE NE KADAR MELANKOLİ VARSA, BENDE DE O KADAR VAR” – Karaköy Mono

 

“Eğer zamanda geriye dönebilseydim,
Genç halime bir tavsiye verirdim
Derdim ki, her şeye ağla, en azından bir ya da iki kez
Derdim ki, haydi bütün gece dışarıda kalalım
Ve yıldızlı gökyüzünün altında uyuyalım” 

(Johanson, Bury the Hatchet, Advice to My Younger Self)

 


Jay-Jay Johanson, 23 Eylül Cumartesi gecesi Dorock XL’ta yeni albümü Bury the Hatchet albümü ile seyirciyle buluştu. Daha önce daha çok sample kullanımları ile çalışan Johanson yeni albümü ile daha Jazz, daha akustik bir ses ile dinleyici karşısındaydı.

1996 yılında çıkardığı debut albümü “Whiskey” ile müzik çalışmalarına başlayan, 47 yaşındaki İsveçli Jay-Jay Johanson, sakin ve melankolik jazz melodileri ile film-noir düzenlemelerini harmanlayarak kendine ait bir doku oluşturdu. Üretmeye ve gerek Türkiye gerek diğer ülkelerde verdiği konserlerine sürekli devam etti. 2017 yılına geldiğimizde ise, Jay-Jay on birinci albümü Bury the Hatchet ile tekrar aramızdaydı.

Yaklaşık bir buçuk saat süren performansında, eski-yeni birçok şarkısına yer veren müzisyenin tatlı-sert enerjisi giriş şarkısı, “So Tell the Girls I am Back in Town”  ile bütün mekânı kaplamıştı. Bu enerji ile birlikte, Dorock XL’da romantik anlara şahit olmak da mümkündü.

 

Johanson ile konser sonrası, kısa bir sohbet ettik. Konser videosunu ise buraya tıklayarak izleyebilirsiniz.

 

Öncelikle konser gerçekten mükemmeldi. Güzel performansınız için çok teşekkürler. Ama konser sırasında aklımdan çıkmayan tek bir soru vardı; Eğer Jay-Jay şarkıları ve müziği kadar melankolik ise, bu melankoliyle nasıl yaşıyor?

Keyif almana sevindim, teşekkürler. Aslında her insanda ne kadar melankoli varsa, bende de o kadar var sanırım. Ama böyle zamanlarda bolca yazıyor ve bu durumdan beslenerek nasıl güzel şeyler üretebilirim diye bakıyorum. Diğer insanlardan daha üzgün veya daha melankolik olduğumu da söyleyemem. Sadece benim için anlamlı zamanlar olduğu için bunları kullanmayı deneyip yaratıcı bir şeye dönüştürmeye çalışıyorum.

Yani bu, sanatını yönlendirmekle ilgili olan zaman. Peki bunun müziğini daha samimi hale getirdiğini düşünüyor musun?

Öncelikle melankolinin diğer duygulardan daha samimi olduğunu düşünmediğimi söylemem gerek. Biliyorsun, pozitif duyguları kaynak alarak bir şeyler üreten sanatçılar da var. Ama bence, özellikle şarkı sözlerimin basitliği birçok dinleyiciye onlarla aynı şeyleri yaşadığımı hissettirebilir. Başka insanların, hislerini başka bir insanın da anlayıp kelimelere dökebildiğini görmek böyle zamanlarda çok yardımcı olabiliyor. Bana da 80’lerdeki müzisyenlerin veya yazarların ürettikleri şeyler bir terapi gibi geliyordu.

 

Peki, bu anlamda insanlara ulaşabildiğini düşünüyor musun?

Evet. Bugünlerde radyolarda veya listelerden dinlediğimiz müziklerin, zor zamanlarda yaşadığımız hikâyeleri anlatacak kadar güçlü olduğunu düşünmüyorum. Tabii ki çok zekice müzik yapan insanlar da var ama ne demek istediğimi biliyorsun. Takipçilerimin, müziğimin onlar için ne kadar önemli olduğunu anlatan mektuplarını aldıkça ben de çok mutlu oluyorum.