Bir kadın, kamerası ve hikâyeleri: Sarah Ann Loreth – Karaköy Mono

Daha önce dünyaca ünlü markaların sponsorluğunda dünya gezilerini sürdüren 2013 yılında Boston Fashion Awards ödülünü alan, National Geographic fotoğraf yarışması finalistlerinden Sarah Ann Loreth, hikâyesini anlattı.

*scroll down for English


İşleriniz genellikle hareketsiz imgeler üzerine, bu tercihinizin sebebi nedir ve fotoğrafçılığa başlamaya nasıl karar verdiniz?

Çocukluğumdan itibaren kendimi yaratıcı bir biçimde ifade etme dürtüm hep oldu ama birçok şeyi denememe rağmen bana uyan ifade yöntemini bir türlü bulamıyordum. Bir Noel günü giriş seviyesinde bir DSLR kamera hediye edilmesiyle aradığım sanat dalının fotoğraf olduğunu anladım. Kameramla uzun yürüyüşlere çıkıp yaşadığım yerin bitki örtüsünü ve hayvanlarını fotoğraflamaya başladım. Bir yandan da çok stresli bir işim ve korkunç bir anksiyete sorunum vardı; bu ikisi ara ara depresyon dönemlerine girmeme sebep oluyordu. Bir tripot aldım ve mutfağımdaki boş, beyaz bir duvarının önünde utangaç oto-portreler çekmeye başladım. Bu denemelerimin düzenlediğim hallerini de internette paylaşıyordum. Fotoğraf, yaşadığım duyguları yapıcı bir şekilde yönlendirebileceğim bir kanal oldu. Zamanla sosyal medya hesaplarımın tanınırlığı arttı ve önüme fırsatlar çıkmaya başladı. Kısa süre sonra işimden ayrıldım ve aylar süren yol maceralarıyla Kuzey Amerika’yı dolaşarak atölyeler vermeye başladım. Fotoğraf sıkıntılarımın üstesinden gelebilmeyi öğrenmemi kolaylaştırdı. Hayatta bir amacımın olmasını sağladı ve sabahları yataktan çıkmak için bana bir sebep vermiş oldu.

Eserlenizin en sevdiğim yanı çok dengeli olmaları. Doğanın ve insanın gerçekliğiyle sürreal dokunuşlar iç içe. Gerçeklik ile sürrealite arasındaki dengeyi nasıl kuruyorsunuz? Bunun önemli olduğunu düşünüyor musunuz?

Çalışmalarımın sihirli dokunuşlar içermekle birlikte olabildiğince gerekçi olmasını tercih ediyorum, sanki doğayı keşfe çıkmışken o sahneyle karşılaşmışsınız gibi. İmkansız olan şeyleri mümkün kılmak ve bunu yaparken de insanlara beni fotoğrafa yönlendirmiş olan o kaçma ya da bağ kurma yollarını sunmak istiyorum.

İşlerinizde insanlara neyi göstermeyi hedefliyorsunuz?

İnsanlara hem doğayla hem de beşeri deneyimlerle bir bağ kurduklarını hissettirmek istiyorum.

Temel ilham kaynağınız nedir?

Genelde doğa, seyahat ve duygular. Fotoğrafa tıp alanında stresli bir iş yapmaktayken yaşadığım yoğun duygularla baş edebilmek için yöneldim. Fotoğraf benim yaratıcı dışavurumum oldu diyebilirim. Önceden evimin yakınındaki ormanları keşfe çıkıp oralarda fotoğraf çekerdim, zamanla kendimi ve arkadaşlarımı fotoğraflamaya başladım.

Bildiğim kadarıyla tarzınız Fine-Art fotoğrafçılığa oldukça yakın. Fine-Art fotoğrafçılığın bu aralar şişirilmiş bir şey düşünüyor musunuz?

Özellikle son yıllarda kesinlikle popülerleşti ama ben bir tek kendi fotoğrafçılığıma ve kariyerime odaklanmaya çalışıyorum.

Takip edebildiğim kadarıyla üretmeye hiç ara vermiyorsunuz. Bir sanatçı devamlı üretmeli mi sizce?

Eğer sanat alanında bir kariyer edinmek istiyorsanız, hele ki dikkat süresinin kısaldığı ve sosyal medya algoritmalarının devreye girdiği bu günlerde, sürekli üretmek ve üretiminizin de reklamını yapmak çok önemli bir hal alıyor. İşlerim çok yoğun olduğunda, seyahat edemediğimden veya ilham perim gelmediğinden tıkandığım zamanlarda bile eski fotoğraflarımdan bazılarını paylaşmaya devam ediyorum ki kopukluk olmasın.

İşlerinizin çoğu terk edilmiş yerleri konu alıyor, bu tercihinizin sebebi nedir sizce, bu alanlarda tuhaf/komik bir anınız oldu?

Kesilmiş ormanlar, kullanılmayan binalar gibi terk edilmiş ya da kasvetli bir hissi olan yerleri seviyorum. Bu mekânlar hem çok etkileyici oluyor, hem de çok fazla hikâye barındırıyor. İster insan kaynaklı olsun, ister doğanın terk edilmiş alanlarda yeniden kendini göstermesiyle olsun, mekanların geçirdiği radikal değişimleri seviyorum.

Takip edebildiğim kadarıyla çok sık seyahat ediyorsunuz, hatta birkaç ay önce İstanbul’daydınız. İstanbul’la ilgili ne düşünüyorsunuz?

Amacım kesintisiz seyahatler üstünden bir kariyer oluşturmak, yavaş yavaş da bu hayalime yaklaşıyorum. İstanbul’u çok sevdim, bu ikinci gelişim oldu ve üçüncüsü için sabırsızlanıyorum. İki kıta üzerine kurulmuş bu şehrin çok özel bir durumu var. Zengin kültürü ve köklü tarihi sayesinde İstanbul’da yıllarca dolaşmış olsanız bile hala görecek yeni yerler bulabilirsiniz. Türkiye’deyken Antalya ve Kapadokya’yı da ziyaret etme fırsatım oldu, ikisi de nefes kesiciydi. Türkiye’de nereye baksanız tarihsel ve büyüleyici bir şeyler görüyorsunuz.

İdol aldığınız birileri, favorim diyebileceğiniz sanatçılar var mı?

Sally Mann’ın hikâyeleri sunma becerisi ve Gregory Crewdson’un hikaye oluşturma becerisi her zaman hoşuma gitmiştir.

Okuyucularımıza söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Fotoğraf hem hayatımı kurtardı hem de bana hayat verdi. Umarım okuyan herkes kalplerinin onları götürdüğü yerlerde yaşam amaçlarını bulurlar.

 

 






Your artworks are generally based on still-image, why do you prefer still image and how did you decide to start photography?
For as long as I can remember, I was drawn to the urge to express myself creatively but in spite of trying, no medium felt like the right fit for me. When I was given a low-level DSLR for Christmas one year, I knew this was the art form for me. I started taking long walks with my camera photographing the local flora and fauna. At the time I was working a very stressful job in an operating room, on top of battling horrible anxiety, a combination that was leading to periods of depression. I purchased a tripod and starting taking shy self-portraits in front of a blank white wall in my kitchen, posting the edited experiments online. Photography became a way to channel the emotions I was feeling in a constructive way. Eventually, my social media channels grew and opportunities started coming in. Soon I was quitting my job and hitting the road to teach workshops across North America during months of road trip adventures. Photography was the catalyst for learning the courage to overcome. It gives me purpose and a reason to get out of bed every day.

The reason why I love your images is they are so balanced. I mean there is the reality of nature and human but also there are some surreal touches. How do you keep reality and surreality in a balance? Do you think is it important?
I prefer my work to seem as realistic as possible with a small touch of magic as if you have stumbled upon the scene while out exploring in nature. I want to make to make the impossible, possible while giving my audience the same means of escape or connection that sparked my interest in photography.

What do you aim to show people in your artworks?
I want my audience to feel a sense of connection with both nature and the human experience.

What is your main inspiration?
Nature, travel, and emotion mostly. I started photography as a way cope with intense emotions I was feeling while working in a stressful environment in the medical field. Photography became my creative outlet. I would find quiet little forests near my home and explore the paths while taking photos, eventually evolving into self-portraits and portraits of my friends.

As much as I know, we can say that your work of style is pretty close to the Fine-Art Photography. Do you think that fine-art photography is something hype right now?
I’d say it has definitely picked up popularity, especially in the last few years, but I try to only focus attention on what’s happening with my photography and career.

As much as I can follow, you never stop producing. Why do you think an artist should keep producing?
If you want to make a career of art, especially in the days of small attention spans and social media algorithms, it’s important to keep producing and keep marketing your work. When I have busy times at work or dry spell without travel or inspiration, I like to keep a backlog of photos and post slowly, having consistent content.

Most of your artworks are take place in the desolated areas, why do you think do you prefer like that and did you have any weird/funny story in any desolated areas?

I love the feel of dark or deserted places, like abandoned buildings, or cut forests. There is a lot of power and story in these areas. I love the radical changes a place can make, it can be a man-made or nature reclamined.

As much as I can follow, you try to travel a lot and even you were in İstanbul a couple of months ago, what are your opinions about the city?

My goal is to make a career out of perpetual travel, I’m slowly inching my way towards that dream. I absolutely loved Istanbul, I’ve been there twice now and I can’t wait to return someday. There is something so special about the city settled on two continents. With the rich culture and deep-rooted history, you could walk the streets for years and still have so many special places to see. While in Turkey I had the opportunity to visit Antalya and Cappadocia as well, both breathtaking and beautiful. Everywhere you look in Turkey, there are history and magic.

Do you have any idols? Do you have any favorite artists?

I’ve always enjoyed Sally Mann for her ability to capture a story and Gregory Crewdson for his ability to create a story.

Do you want to say anything to our reader?

Photography both saved my life and gave me a reason to exist. I hope anyone who reads this finds the same sense of purpose wherever their heart leads them.