Sivri Dilli Hedwig Toplumun Ahlak Anlayışını Sorguluyor – Karaköy Mono

16 ülke, 13 dil, binlerce izleyici… Yıllardır popülaritesinden bir şey kaybetmeyen bir gösteri… Dünyanın en ünlü glam rock müzikallerinden biri olan Hedwig and the Angry Inch nihayet Türkiye’de ve bizlere, “Kız gibi bir oğlan çocuğu nasıl da komünist Doğu Berlin’den kaçıp uluslararası boyutta hiçe sayılmış bir şarkı yazarı olarak zar zor karşınızda durabiliyor? İşte bu akşam tam da bundan bahsedeceğim size…” diyor.

Oyunun yazarı John Cameron Mitchell’in 1998’de yarattığı Hedwig’i kimler canlandırmadı ki! Michael C. Hall, namıdiğer Dexter ve How I Met Your Mother dizisinin iflah olmaz çapkını Barney, yani Patrick Neil Harris demek yeterli olur sanırım.

Brodway’den Türkiye’ye gelmesi kolay olmayan Hedwig and the Angry Inch’i gün geçtikçe daha sık duyuyoruz. Yılmaz Sütçü Hedwig performansıyla Hollywood oyuncularından aşağı kalmıyor. Kostümleri, makyajı, şarkıları ve sahne tasarımıyla herkesten geçer not alan bu şaşaalı müzikali Yılmaz Sütçü’den dinliyoruz.

 

Bu aralar sıkça duyduğumuz bir isim Yılmaz Sütçü. Hedwig and Angry Inch müzikalinde başrolü oynayan Yılmaz Sütçü kimdir?

1978 İzmir doğumluyum. Lise yıllarımda özel radyolarda çalışıyordum. Yeni yeni açılmaya başlayan radyolar özellikle gençler arasında çok popülerdi. Ben de merak salmıştım dj’liğe. Biraz da kıskançlıktan oldu sanırım. Bir akrabamız dj’lik yapmaya başlayınca o yapıyorsa ben de yaparım dedim. Öyle bir işin içine girdim, ama ortaokulda da tiyatroyla ilgileniyordum aslında. O dönemde şarkı söyleyebildiğimi fark ettim. Daha öncesinde ne böyle bir durum olabildi, ne kimse bir şeyle söyle dedi. Derken sanırım ben şarkı söyleyebiliyorum dedim kendi kendime.

İlk kimlerin şarkılarını söylemiştiniz hatırlıyor musunuz?

Radyoda çalıştığım için her şeyi söyleyebiliyordum, çok geniş bir skalası vardı. Türk Sanat Müziği de söylüyordum, o dönemin meşhur pop şarkılarını da. Repertuarım geniştir yani. Sonra dedim ki ben okulu, işi gücü bırakıyorum, şarkı söyleyeceğim. Yıllarca her yerde şarkı söyledim. Eğitimimin yarım kaldığını görüp tekrar başa döndüm. Tiyatro okumak istiyorum deyip 25 yaşımda İstanbul’a geldim ve Müjdat Gezen Sanat Merkezi’ne girdim. Daha sonra doğaçlama tiyatro geldi. Doğaçlama A.Ş.’yle komedi kulüplerinde sahne aldım. Çok özgürce, dilin kemiği olmadan oynuyorduk. O özgürlüğü hiçbir şeye değişmem. Birçok ünlü komedyen de özellikle yurtdışında komedi kulüplerinde çıkmıştır. Ülkemizde de yapılmaya başlandı, güzel işler de yapılıyor, keşke daha fazla olsa. Bu beni oldukça geliştirdi.

Doğaçlama A.Ş. devam ediyor mu?

Biraz dinlenelim dedik. Bir arkadaşımız Hindistan’da şu an, başka bir arkadaşımız başka bir şey yapacağım dedi, ben Hedwig oynayacağım dedim. Ama ileride tekrar bir araya gelebiliriz, arkadaşlık baki.

 

Başkasının Hedwig’i bozmasından korktum

Hedwig and the Angry Inch’i Türkiye’de sahnelemeye nasıl karar verdiniz?

Amerika’ya gittiğimizde birçok oyun izleme şansımız oldu. Bu oyunu da özellikle How I Met Your Mother’la tanıdığımız Neil Patrick Harris oynuyor, biliyordum. Tony ödülünü aldığı için matine ve suare oynuyor o dönem. Bir saat sürüyor dediler, ağır klasikleri izlerken Hedwig’e gitsem mi gitmesem mi diye düşündüm. Ayakta biletler 400-500 dolardı ve yer yoktu. “Rush hour” denilen bir uygulama var orada, sabah erkenden gidip kuyruğa giriyorsun. 10.00 ile 10.15 arasında çekiliş var ucuz bilet alabilmek için. Hal böyle olunca biz oyunu izleyemeden döndük Türkiye’ye. Ama gelirken oyunun tekstini almıştım yanıma.

Ve çevirisini de kendiniz yaptınız. Daha önce çeviri yapmış mıydınız? Kıyamama durumu mu oldu?

Şarkılarını dinlemeye başlayınca mitolojiden felsefe çok farklı ve yelpazesi geniş şeylerden bahsettiğini gördüm. Bir buçuk boyunca bu şarkıları dinledim. Metni okudum, filmini izledim… Her şeyini araştırmaya başladım. Metin bence o kadar güzel bir metin ki bunu başkası çevirmesin istedim. Ben çevirmen değilim, öyle bir iddiam da yok ama ben buna kıyamam dedim. Bir buçuk iki senedir dinlediğim bir şeyi başkasının bozma ihtimalinden korktum.

Sanırım oyuncunun teksti sevmesi onu bu kadar parlattı. Aldığım olumlu tepkilerden o aşkın yansıdığını düşünüyorum.

Amerika’dan başka ülkelerde de sahneleniyor değil mi?

Evet, Kore’de 10 senedir devam ediyormuş. Amerika’da şu an turneye çıktılar ve Neil Harris Patrick tekrar rol alma kararı vermiş. Avusturya, Almanya… 16 ülkede 13 dilde oynanıyor diye biliyorum.

Hedwig’in bestecisi Steven Trask videolarımızı izledikten sonra bizi çok beğenmiş. Twitter’da hakkımızda güzel yorumlar yaptı. Hedwig fandom’ları (bir kişi, kitap, dizi, karakter vb. hayran grupları) meğer bu videoları ona gönderiyorlarmış.

Hedwig’e hayat veren yazarı John Cameron Mitchell’ın da Steven Task gibi yorumda bulundu mu? Kimin oynayacağını görmek istedi mi?

Telifini vermeden önce beni gördü tabii ki. Çok titizler bu konuda. Kim oynayacak, kaç yaşında, hangi eğitimleri var diye sormuş ve yüksek çözürnülüklü fotoğraflarımı istemiş. Bu aslında ikinci aşamaydı. Türkiye’de sahnelemek istiyoruz dediğimizde ilk olarak direkt ret cevabı aldık. Dünya haklarını vermiyoruz dediler, biz de vermelisiniz dedik. Burada ne yaptığımızı bilmiyorlar ki… Onlar burada sahnelenmesi gişelerini etkiler mi, dünya turnesine çıkıyoruz zaten ne gerek var başkasına satayım gibi şeyler düşünüyorlar. Halbuki bilmiyorlar ki biz burada neyin içinde neyin savaşını veriyoruz. Oturduk bunları yazdık onlara, hemen cevap geldi. Ve onayımızı aldık.

 

Bıraksanız iki saat doğaçlama yaparım

Haklarını verdikten sonra sözleşmede hiçbir yerini değiştiremezsiniz gibi maddeler var mıydı?

Tam tersi John Mitchell doğaçlama yapabilirler, çeşitli yerlerini değiştirmede özgürlerdir, şunlar şunlar oynarsa diye başına not koymuş. Ben de bütün yeteneklerimi sergilediğim bir cv hazırlayıp gönderdim ve benim oynamam onaylandı.

John Cameron Mitchell gönderdiği mektupta doğaçlama yapılabilir yazmış. Sen ne kadar müdahale ettin bu anlamda metne?

Doğaçlama yapılan yerler bence çok belli oluyor. Yaptığım doğaçlamaları yazdım. Şu an tamamen bir tekst oynuyorum. Arada seyirciden hoşuma giden bir reaksiyon olursa onu biraz köpürtüyorum sahnede çünkü tutamıyorum kendimi. Çok uzatmak da istemiyorum süremiz kısıtlı olduğu için. Bana bıraksanız ben iki saat sahnede doğaçlama yaparım.

Kültür farkından dolayı bazen yabancı bir ülkede yapılan bir espri bize bir şey anlam ifade etmiyor. Hedwig’de de çok “Amerikan” yerler var mıydı?

Birtakım esprileri ya da hikâyedeki bazı yerleri yenileriyle değiştirmek zorunda kaldık çünkü Türklere geçtiğinde havada kalacaktı bu yerler.

Yakın tarihe bakıyor. 2. Dünya Savaşı, Hitler dönemi ve sonrasında yaşananları anlatıyor. Onların 6-7 Eylül olaylarına gönderme yapan bir şaka var, Yitzhak üzerinden yapıyor bu şakayı. Kristallnacht, Kristal Gece demekmiş. Kristallnacht adıyla drug queen’lik yapıyordu diyor Yitzhak için. Yurtdışında seyirci buna inanılmaz gülüyor çünkü bu onların kültüründe var. Bize geçmiyor tabii bu espri. Madem Musevilerle ilgili böyle bir espri var, biz de onu Adolfhina olarak şov yapıyormuş diye değiştirdik.

Amerika vizesini aldıktan sonra burada ekibi nasıl kurdunuz?

Kafamda kimlerle çalışacağım vardı zaten. Tiyatromuzun sanat direktörü Barış Arman yönetecekti, çevremizdeki herkes ceplerindeki taşları ortaya döküp elinden geleni yapacaktı. Ne para ne imkân ne de prova salonu vardı elimizde. Hiçbir şeyimiz olmadığı için çevremizdeki herkesten yardım istedik. Gerçekten sıfırdan yarattık. Kardeşim atölyesini kapatıp bize dekor yaptı. Tanju Babacan atölyesini kapatıp sabah akşam bize kostüm yaptı.

Gerçekten çok iddialı kostümler. Kaç kostüm değiştiriyorsunuz bir gösteride?

Altı yedi parça değiştiriyorum ve iç çamaşırına kadar içeride çok detaylar var. Üst üste giydiğim kostümleri soyuna soyuna finale geliyorum.

Makyaj da çok dikkat çekici. Ne kadar sürüyor yapılması?

İki saat sürüyor. Herkes nerede ne yapacağını çok iyi biliyor. Makyözlerimiz çok deneyimli. Fiks bir makyaj var, dünyanın her yerinde aynısı yapılıyor.

Karakter olarak Hedwig’i seviyor musunuz?

Çok seviyorum.

Ne kadar sürüyor?

1 saat 45 dakika ve tek perde.

 

Müzikal yapmak cesaret işi

Hedwig and the Angry Inch’i çevirdikten ve başarısını gördükten sonra ben de bir müzikal yazsam dedin mi?

Böyle bir isteğim hep var ama cesaret de edemiyorum bir taraftan. Kafamda bir sürü proje dönüyor. Hedwig’den sonra ne yapacağımı da daha tam bilmiyorum.

Hedwig and the Angry Inch Türkiye’de ilk defa ne zaman sahnelendi?

Geçen sezonunun sonunda, nisan mayıs gibi sahneledik.

Bir kartopu etkisi var değil mi? Gün geçtikçe daha çok kişi tarafından izlenip hakkında konuşuluyor.

Evet, öyle bir durum var. Hemen her gün bir gazeteye çıkıyoruz, hakkımızda çok güzel yorumlar yapılıyor. Çok mutlu oluyoruz tabii böyle şeyleri duyup okuyunca.

Hedwig’e baktığımda biraz David Bowie, Lou Reed ve Iggy Pop esintileri görüyorum. John Cameron Mitchell yazarken etkilendiği birileri olmuş mu?

Şöyle bir hikâye biliyorum; Mitchell’in evlerinde çalışan Hedwig adında bir dadı varmış. Ondan esinlenerek yazmış. Hikâyeyi şarkılar olmadan oluşturmuşlar ilk önce ve komedi kulüplerde sahnelemeye başlamışlar. Daha metinsiz bir haldeyken zamanla oturtmuşlar ve şarkılar da yapılmaya başlamış. John Cameron Mitchell Steven Task’e mitolojiyle ilgili bir şarkı yapmanı istiyorum demiş. O da bunun üzerine “Origin of Love”ı (Aşkın Kökeni) yazıyor. Böyle böyle kompakt bir hale getiriyorlar oyunu. Biraz kervan yolda düzülür durumu olmuş.

Hedwig and Angry Inch tek kişilik bir gösteri mi?

Aslında hayır. Ayşe Günyüz Yitzhak’ı oynuyor ve dört kişilik de bir orkestramız var. Sürekli Hedwig konuştuğu için tek kişilikmiş gibi bir algı oluyor.

Türkiye’de çok fazla müzikal sahnelenmiyor.

Müzikal yapmak cesaret işi. Hem çok pahalı hem de mekân bulabilmek zor. Hele de böyle bir müzikal… Bana ne yapıyorsun, deli misin sen diyen yapımcılar oldu başlarken. Kimse cesaret edemedi Hedwig’i sahnelemeye.

 

Kitaplarıyla büyüdüğüm yazarlar teşekkür mesajı atıyorlar

Bir de Kazan Dairesi var hayatınızda? Kimdir bu kişiler?

Bu adamlar gerçekten çok yetenekliler. Tanışmadan önce Sidikli Kasabası müzikalini duyuyordum. Oğuz Utku Güneş’in yönettiği müzikal İstanbul Devlet Tiyatrosu tarafından sahnelendiğinde çok beğenilmişti. Barış Arman ve bizim ekipten birçok kişi de yer aldı o müzikalde. O zamanlar çok genç oldukları için başka yönlere gitmişler. Daha sonra Kazan Dairesi adı altında tekrar bir araya geldiler. Ben de ekibe dahil oldum ve şimdi 20 kişilik bir ekibiz ve herkes müzikal mezunu.

Dans ediyorsunuz, şarkı söylüyorsunuz. Sahneden indiğinizde bitmiş oluyor musunuz?

Bunu çok soruyorlar. Vücuduma bir adrenalin yüklemesi oluyor, o anda bir şey hissetmiyorum ama eve gidince bir yorgunluk çöküyor. Tatlı bir yorgunluk. Çok keyif alıyorum Hedwig’i canlandırırken.

Başarının ardından gelen ilgi Yılmaz Sütçü’de değişiklik yarattı mı?

Ruhen çok değiştirdi. Hayatım boyunca almadığım övgüleri aldım. Çok değerli insanların olumlu yorumlarının olması çok hoşuma gitti. Kitaplarıyla büyüdüğüm yazarlar bana teşekkür mesajı atıyorlar. Bu benim için çok onu verici. Ulaşamayacağım, hayatta karşılaşamayacağım insanlardan tebrik telefonları alıyorum. İnsan buna mutlu olmasın da ne olsun!

Ülkemizde maalesef okumayı sever misin gibi bir soru sormak durumunda kalabiliyoruz. Sizin nasıl kitaplarla aranız? Başucu kitabım diyebilecekleriniz var mı?

Tabii ki seviyorum okumayı. O kadar çok var ki sevdiğim kitap, hangisini söylesem… Özellikle Rus yazarlara bayılıyorum. Çehov’a bayılıyorum, Puşkin’i de çok seviyorum. Dilini çok iyi buluyorum. Tabii bunların iyi bir çeviriyle de alakası var. Tolstoy, Dostoyevski… Benim için edebiyat denildiğinde biraz görümüzün önünde Rusya canlanıyor.

 

Hikâye sadece bir trans hikâyesi değil

Hedwig bir trans. Türkiye’de maalesef sıkça acı hikâyelerini duyuyoruz. Aralarında oyunu izleyenler olmuştur. Nasıl bulunuyor? Bu ne yahu diyenler oldu mu?

Hayır, çok beğeniyorlar. Biz başından beri komüniteyle beraber çalışıyoruz. Hepsi gelip izledi. İzmir ve Ankara’daki komünite davet ediyor. Fırsat bulup onlara da gideceğiz. Basın sponsorlarımızdan biri LGBTİ komüniteden … Gelmiş geçmiş en queer müzikal yapılıyor Türkiye’de kaçırmayın demişler.

Hikâyemiz trans hikâyesi ama tam da bir trans hikâyesi değil. Birtakım mevzular köşebent olarak değerlendirilip üzerinden geçiriliyor. Omurganın üst üste konulan omurlarını düşünün. Bir tanesi eksilince sistem çöküyor. Kimlik sorununu da yazmış, ahlak sorununu da yazmış… Bence bu hikâye LGBTİ mevzusundan daha çok toplumun ahlak anlayışını, cinsiyet durumunu sorguluyor. Herkese ekmek var aslında burada. Ah biz transları öldürdüler, Beyoğlu’nda dövdüler, kahrolsun bu dünya vb. diye bakıyor. Kendi ensest pedofili hikâyesini anlatırken bile orayı çok hızlı geçiyor. Bence böyle olunca çok daha etkili oluyor. Biz de tekstin buralarına vurulduk zaten. Arabesk olmayışına vurulduk.

Hedwig and the Angry Inch’i izlerken gülüyor mu, ağlıyor mu izleyiciler. Nasıl duygular yaşatıyor?

Hepsini bir arada yaşadıklarını söylüyorlar. Yeni tanıştığımız çok değerli bir oyuncu arkadaşımız uzun zamandır bir gösteriye gittiğimde gülmüyordum dedi. Hem gülmüyor hem de ağlamıyormuş. Sen ikisini de yaptın, ne yaptın dedi. İnsanlar çeşitli duyguları bir arada yaşıyorlar, metnin matematiği çok güzel çünkü.

Bir oyuncu olarak hâlâ öğrendiğim şeyler var diyor musunuz?

Daha önceki tüm rollerimde bir şeyler öğrendim ama Doğaçlama A.Ş.’yi ayrı bir yere koyabilirim. Orada sahne hâkimiyetini, doğaçlama şarkı söylemeyi, komedi timing’i öğrendim. Uçurumdan atlamak gibi bir deneyimdi benim için doğaçlama.

 

Pek kıymetlidir hergele

Hedwig’e kostüm hazırlamam bir ay zamanımı aldı. Zira iki atölye arasında mekik dokuyan bir tasarım süreci yaşayan Hedwig’e kostümü Cemal Yiğit Sütçü ve 28 senelik couture tecrübemle yoruldu. İllüstirasyonda Yiğit hünerini ortaya koyarken ben Hedwig’in ışıltılı ruh halini kristallerle kostümde yansıttım. Bir iki jean kupu ve gepiyeri ile fiziğini daha dişilleştirdim.

Yılmaz’a gelince…

Çok dostum ve çoook eski dostum. Başarılarımıza “hey gidi günler” diyecek kadar… İyi adamdır, aile dostumdur ve “koş” demesi kafi olanımdır. Pek kıymetlidir hergele. Temiz adamdır ama en kötü huyu gırtlağına düşkünlüğüdür. Anılarımızı anlatsak kitap olur.