GENÇ TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN HAYRANI SOSYALİST MİMAR: BRUNO TAUT – Karaköy Mono

Sosyalist fikirleri benimsemiş olan Taut, 1917’de savaş karşıtı bir manifesto kaleme almış ve barış anıtları tasarlamıştır.


Alman mimar ve şehir plancısı Bruno Taut 1880 yılında o zamanlar Prusya’nın Königsberg,(günümüz Rusya’sının Kaliningrad) şehrinde doğdu. “Neues Bauen (Yeni İnşaat)” hareketinin önemli isimlerinden biridir. 1902 yılında başladığı mimarlık hayatında çeşitli firmalarda ve ünlü mimarların yanında çalıştıktan sonra, 1908 yılında Berlin’de kendi firmasını kurmuştur ve Berlin’de çeşitli inşaat projeleri gerçekleştirmiştir.

Berlin’de yayımlanan Alman Dışavurumcularının dergisi Der Sturm için yazılar kaleme alan Alman fantastik yazar Paul Scheerbart bu dergide fantastik öykülerin yanısıra, mimariyle ilgili makaleler de yayımlamıştır. 1914 yılında dergiyle aynı adı taşıyan yayınevi Scheerbart’ın “Glasarchitektur (Cam Mimarisi)” adlı kitabını yayımlamıştır. Scheerbart bu kitabını Bruno Taut’a ithaf etmiştir. Paul Scheerbart’ın cam mimarisi üzerine fikirlerinden çok etkilenen Bruno Taut 1914 yılında Köln’de açılan Werkbund fuarı için inşa ettiği Cam Ev (Glashaus) olarak adlandırılan pavyonu Scheerbart’a ithaf etmiştir. Fuarı düzenleyen Deutscher Werkbund (Alman Mimarlar, Tasarımcılar ve Sanayiciler Birliği) 1907’de Hermann Muthesius tarafından kurulmuştur. Aynı zamanda bu dönemde birlik çevresinde oluşan yeni mimari akım da “Werkbund” ismiyle anılmaktadır.

Birinci Dünya Savaşı sırasında muharip görev almayı reddetmiş ve Brandenburg’da bir barut fabrikasının inşaatında görev almıştır. Sosyalist fikirleri benimsemiş olan Taut 1917’de savaş karşıtı bir manifesto kaleme almış ve barış anıtları tasarlamıştır. Savaş sonrasında mimari çalışmalarını sürdüren Taut 1921 yılında Magdeburg Belediyesi tarafından kentin planlaması görevinin başına getirilir. Binalarda renk kullanımı hakkında o zaman için devrimci sayılacak öneriler getirir. Tutucu çevrelerden eleştiriler alsa da renkli bina dış cepheleri ile kent o dönemlerde Bunte Stadt Magdeburg (Renkli Magdeburg Kenti) olarak isim edinir.

1924 Berlin’e dönen Taut ona ün kazandıran Berlin-Britz’deki toplu konut projesi Hufeinsiedlung ve Berlin-Zehlendorf’daki “Onkel Toms Hütte” (Tom Amca’nın Kulübesi) projelerini gerçekleştirir. 1930 yılında Berlin Teknik Yüksek Okulunda fahri profesör olarak mimari dersleri vermeye başlar ve Prusya Sanatlar Akademisi üyesi olur. Zamanın birçok sosyalist aydını gibi Ekim Devrimi’ne hayrandır ve 1932 yılında Sovyetler Birliğine gider. Moskova’da mimari ve şehir planlama çalışmaları yapar, ancak ülkenin içinde bulunduğu teknik ve ekonomik zorluklar yüzünden büyük projeler gerçekleştiremez ve 1933 yılında Almanya’ya geri döner. Bu arada Almanya’da Nazi rejimi işbaşına gelmiştir. Bir Yahudi olan Bruno Taut rejim tarafından baskılara uğrar, akademik unvanı geri alınır. Kısa bir süre İsviçre’de kaldıktan sonra gelen bir davet üzerine Japonya’ya gider. 1936 yılına kadar Japonya’da kalır, bazı tasarım çalışmaları yapar, ancak bu ülkede bina yapma izni edinemez. O zamanlar Türkiye’de bulunan meslektaşı Martin Wagner’in teklifi üzerine Türkiye’ye gelir. İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nin mimarlık bölümünün başına geçer, aynı zamanda Ankara’da Milli Eğitim Bakanlığı’nda mimarlık bölümü başkanlığı görevini üstlenir. Taut, Türkiye’de Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nin (1937-39), Ankara Atatürk Lisesi’nin (1937-40), Atatürk’ün katafalkının (1938), Trabzon Fen Lisesi (1938) ve Cebeci Ortaokulu’nun (1938-39) planlarını çizen mimar olarak bilinmektedir.

Japon dostu ve meslektaşı, İsaburo Ueno’ya 6 Kasım 1937’de şunları yazmıştır: “Şimdi Ankara Üniversitesi için büyük yapıya başlanıyor. Bu yapı bir dil ve tarih vb. kurumu olarak yeni Türk kültürünün odak noktası olacağından, yapı için çok iyi taş malzeme tahsis edildi ve beni özellikle sevindiren tarafı, sanatsal bakımdan bana tam bir özgürlük tanındı.” Taut, bu özgürlükten ve Atatürk başta olmak üzere genç cumhuriyetin idealist kadrosundan çok etkilenmiştir. Hem mimariye hem de kendi fikirlerine verilen değeri görmüştür. Oğlu Heinrich’e yazdığı bir mektupta, duygularını şu şekilde aktarır: “Bu işin ayrıntılarını çalışma arkadaşlarımla birlikte adeta çeşitli çalgılarla icra edilecek bir senfoninin notalarını yazarcasına işliyorum. Kendimi ölüme çok yakın hissediyorum: Sözcük anlamında değil, anlarsın: Sanki daha yaşarken bir büyüklüğe yerleştirilmiş gibiyim”.

Atatürk’ün ölümü üzerine Ankara Valisi Yahya Bey Taut’a haber göndererek Atatürk’ün naaşının konulduğu katafalkın çizimini yapmasını teklif eder. Taut çizimleri yaptıktan sonra Ankara’ya gelmiş ve katafalkın yapımını 36 saatte bitirmiştir. Bu iş için kendisine teklif edilen 1000 lirayı Türk devletinden istememiş, karşılığında bir teşekkür mektubu istemiştir. Kronik astım-bronşit hastası olan Taut’un hastalığı katafalkın inşası sırasında ağırlaşır. İstanbul’a dönen Taut Atatürk’ün vefatından bir buçuk ay sonra, 24 Aralık 1938 tarihinde İstanbul’da hayatını kaybeder. Söylendiğine göre kendi isteğiyle İstanbul Edirnekapı Şehitliği’ne defnedilir; burada gömülü olan tek gayrimüslimdir.

Ortaköy’de Muallim Naci Korusu içerisinde kendisi için bir ev inşa etmiştir. Köprüden Avrupa yakasına geçerken sağda herkesin dikkatini çeken bu ev Japon mimari öğeleri de barındıran şık ve değişik bir yapıdır. Ne yazık ki 1938 yılında inşaatı biten evde fazla oturma şansı bulamamıştır.

Bruno Taut, Türkiye’de bulunurken Türkçe olarak yayımlanan “Mimarî Bilgisi” adlı kitabının VII. Bölümü’nde şunları yazmıştır:

“Binalar, herhangi diğer san’at eserlerinden daha ziyade gözler önündedir ve bu, binaların yalnız, alelâde manasile, sokak hayatına ve umumî hayata taallûk ettiklerinden [ilişkili olduklarından] değil, aynı zamanda pek uzun yaşadıklarından dolayı böyledir […] Binalar […] gözler önünde dururlar. Birçok insan önünden geçer ve 50, 100 ve daha fazla sene, o binaya karşı bir şey yapamazlar. Bu gibi taşdan çirkinliklerin cesameti [büyüklüğü] ise, en muazzam âbideleri bile geride bırakır. Böyle çirkinliklerden vücude gelmiş bir şehir, müthiş bir talihsizliğe uğramış demektir. Akla korkunç görünecek kadar uzun bir zaman için, onu bu talihsizlikten kimse kurtaramaz.”