Bugün yaşasaydı 565 yaşında olacak olan Leonardo Da Vinci, asırların ötesinden modern sanatseverlerle buluştuğu gibi birçok sanatçıya da ilham vermeyi sürdürüyor. Sizde onunla buluşmak isterseniz Uniq Müze İstanbul’da 7 Nisan’a kadar sergisi devam ediyor olacak.
Dünya’da en çok bilinen tablolar arasında 1.sırada olan Mona Lisa’yı yapmasından 51 yıl önce Noter Piero da Vinci ve Anchiano şifacısının kızı Caterina’nın gayrimeşru oğlu olarak dünyaya geldi Leonardo. Robin Maxwell’in Sinyora da Vinci adlı kitabında, Leonardo, küçük yaşlardan itibaren doğaya ve hayvanlara meraklı, sürekli sorular soran bir çocuk diye anlatılır. Yaptığı icatlar ve diğer çalışmaları bunu kanıtlar niteliktedir. 14 yaşına kadar Anchiano’da kalan Leonardo daha sonrasında babası ile Floransa’ya gitmiştir. Gayrimeşruluğundan dolayı okula alınmayan Leonardo daha çok kendi kendini eğitmiştir ve sanata yeteneği doğrultusunda babası onu Andrea del Verrocchio’ya tanıtmıştır. Verrocchio’nun çırağı olduktan sonra resim alanından gittikçe artan yeteneği ile adı duyulmaya başlamıştır. 1482’de Milano Dükü Sforza için çalışmaya başlayan Leonardo sadece resimle sınırlı kalmayıp Dük için silah ve bina tasarımları yaptı zira Leonardo sadece sanat insanı değil aynı zaman da bilim insanıdır da. Tüm yaşamı boyunca sanatın her zaman bilim ve doğa ile bağlantılı olduğuna inanmıştır.
1490’dan itibaren tuttuğu not defterlerinde kişisel çizimleri ve resim sanatıyla ilgili öğretici yöntemleri de bulunmaktadır. 13.000 sayfadan oluşan not defterlerinin ancak 7000 sayfası korunabilmiştir. Büyük ölçüde sayısal verilerinde olduğu notlarında anatomiyle matematiği birleştirerek vücut ölçülerini formüle etmiştir. Not defterlerinde resim sanatı için dört önemli başlık bulunur:
Estetik, Akıl ve Sanat:
Bu başlıkta görmenin öneminden bahseden üstat, bir ressamın ilk olarak gözlem gücüne sahip olmasına vurgu yapar. Çünkü ressam çizeceği şeyleri ‘göremeden’ onların şekillerini, renklerini ve sınırlarını aklında tutamaz. Tüm notları boyunca ‘göz’den ruhun aynasıdır diye bahsetmesi de göze ve görmeye verdiği önemi kanıtlar.
İnsan Figürleri ve Anatomi:
Çizilen insan figürünün sırrını onun en iyi ifade eden hareketle çizilmesine bağlayan Leonardo da Vinci, notlarında kaslara ve kas hareketlerine uzunca yer vermiştir. Sadece kaslarla yetinmeyip anatomide daha derinlere inip damarları ve organları da detaylıca çizmiştir. Bu çizimler kesinlikle yaşadığı çağın ilerisinde olmakla beraber, bulunduğu dönem için de şeytani bir eylem olarak nitelendirilmiştir. Bu çizimlerle ilgili şunları yazmıştır defterine:
“Gerçek ve mükemmel bir tek bilgiyi elde etmek için damarlarla çevrelenmiş en küçük bir et parçasının tüm diğer dokulara zarar verip küçük kılcal damar kanamaları dışında kanama olmadan çıkarabilmek için ondan fazla ceset kestim. Tek bir ceset fazla dayanamayacağı ve aşama aşama birkaç cesetle ilerlemek gerektiği için sonuca ulaşabilmek ve tam bir bilgi elde edebilmek aradaki farklılıkları görebilmek için bu işlemi iki defa tekrarladım. Bu konulara büyük ilgi duyuyor olsanız bile duyduğumuz tiksinti sizi engelleyebilir. Bu da engellenmezse dörde bölünmüş derisi yüzülmüş korkunç görünümlü bu cesetlerle gece bir arada bulunmanın korkusu sizi vazgeçirebilir ya da yetenek sahibi de olmayabilirsiniz. Beni ise bütün bu çalışmalarımdan ne para hırsı ne de ihmalcilik engelledi. Tek engelim zamanın yetersizliği oldu.”
Yaptığı bu çalışmalar ona insan vücudu ve figür çiziminde yetkinlik sağlamıştır. Her bir vücut parçasına bir harf vererek uzunluklarını formüle etmesi eserlerindeki muazzam proporsiyonu sağlayan yegane faktördür. Notlarından birkaç örnek: “Bir insanın kolları açıkken, bir elinin orta parmağının ucundan elinin orta parmağının ucuna kadar olan mesafe, onun boyuna eşittir.”, “Çene altı ile burun, saç kökleri ile kaşlar ve kulak arkası, yüzün üçte biri kadardır.”
Işık ve Gölge:
Doğanın bir parçası olan gölge ve ışık resimde birbirinden farklı boyutlar ve derinlikler katmamıza yardımcı olur. Gölge ve ışık ile çevrelenmiş nesne çizime aktarılırken ışığın açısı ve yoğunluğu çok önemlidir. Notlar arasında farklı ışık koşullarında gölgenin nasıl olması gerektiğine dair bilgiler mevcuttur. Leonardo da Vinci’ye göre ise hafif ışık en uygunudur çünkü resme zarafet katan bir incelikte olduğunu yazmıştır. Yine bu bölümde de anatomideki gibi göz-nesne-ışık arası mesafeleri harflendirip formüle etmiştir. Çizimleri arasında ışığın gözün arkasına nasıl düştüğü bile betimlenmiştir.
Perspektif ve Görsel Algılama:
Çizilen nesnelerin kağıda aktarılmasında üç boyut etkisini yaratan perspektif, yüzey, nesne, açı, çizgi ve nokta kullanılarak sağlanır. Perspektifi resmin en sağlam rehberi olarak gören Leonardo da Vinci resmin onsuz iyi yapılamayacağını da söyler. Doğanın doğruluğunu resme aktarabilmek için şüphesiz ki perspektife ihtiyaç duyulur zira hiçbir varoluş tek sıra dizilmemiştir. Görsel algıya gelince yine ise yine en önemli rol gözlerinden çünkü nesnenin derinliğini, şeklini, gölgesini, yakınlığını ya da uzaklığını göz sayesinde en iyi şekilde biliriz ve kaydederiz hafızamıza. Şu satırları not ederek gözün yüceliğini bir kez daha hatırlatır: “Ey büyük oluşum! Hangi yetenek böyle bir doğaya nüfuz etmeyi sağlayabilir? Küçücük bir hacmin, kainatın bütün görüntülerini taşıyacağına kim inanırdı? Hangi dil bu büyük mucizenin sırlarını çözebilecek? Kuşkusuz hiçbiri. İnsanın söylemine ilahi varlıkları düşünmeye yönlendiren şeyde işte budur.”
Notlarına devam ederken, 1513’te Roma’ya taşınarak anatomi alanındaki çalışmalarına devam ederken cesetlerle çalışması dönemin papası tarafından yasaklanmıştır. 1516’da baş ressamlık daveti ile Paris’e çağırılır. Leonardo da Vinci ömrünün sonuna kadar Paris yakınlarındaki Amboise’de kalır. Ölümünün ardından notlarını ve vasiyetinin büyük bölümünü kendisinin öğrencisi ve dostu olan Francesco de Melzi’ye bırakır. Bu çok değerli notlar çeşitli müze ve koleksiyonlarda sergilenmektedir.
Kitap önerisi:Leonardo’nun Defterleri/ Büyük Üstattan Uygulamalı Dersler