Birbiriyle alakasız hatta çelişen iki kelimeyi bir araya getirin farklı, eğlenceli hem de ironik bir anlam çıkıyorsa karşınıza, işte size “oksimoron”.
Birkaç örnek vererek başlayalım: “Korkunç Güzel” , “Diyet Baklava”, “Vejetaryan Adanalı”, “Özel Halk Otobüsü”, “Soğuk Ateş”, “Sarışın Bomba” ve tabii ki “Erkek Aklı”.
Emre Karayel’in oynadığı oyunun Tim Show Center’da gerçekleşecek seyircili galasına davetliydik. Hepimiz onu “Bir Kadın-Bir Erkek”ten tanıyoruz. Ve oyun zaten kadın-erkek ilişkileri üzerine. Herhalde ondan daha iyi bir seçim olamaz fikri hemen uyandı kafamızda. Bu oyun Robert Dubac’ın yazdığı ve Erdal Beşikçioğlu’nun yönettiği bir oyun. Ve konusu iki karşıt cinsin ilişkileri üzerine ama daha çok da bir erkeğin kadını anlamasının mümkün olup olmadığını sorgulayıp, aslında “Kadın Ne İster?” sorusuna cevap araması…
Kadınla erkeğin farkını önce kromozomlardan yola çıkarak anlatıyor Emre Karayel. Kadında XX kromozomu, erkekte XY kromozomu olduğunu dile getiriyor… Ve daha doğarken sanki zekiyse kadın, değilse erkektir; hatta lüzum da yok doğmasa da olur imasında bulunuyor bize okuduğu bir kitaptan… Ve sonra onu daha yeni terkeden sevgilisi; nişanlısına geçiyor konu.
Burcu onu neden terketti? Asıl soru bu? Nerede hata yaptı ve neden onu anlayamıyor..?
Bir kedi meselesinden yola çıkarak aralarındaki ilişkiyi anlatmaya başlıyor Emre Karayel, namı diğer Semih. Tabii bu anlatılar hep eğlenceli şeyler… Ara ara seyirciye de sorular soruyor, cevaplar istiyor; buralar daha bir samimi yapıyor oyunu… Nişanlısının evlenmek üzeyken niye onu terk ettiğini soruyor kendine ve aslında bize kafasının içini de göstererek bir erkeğin neden dağınık olduğunu ve aslında bir kadına neden istediğini veremeyeceğini göstermeye çalışıyor… Orada neler mi var? Boş bira şişeleri, darmadağınık bir ortam, kitaplar -yol bulmaya, öğrenmeye çalıştığı ama bir türlü sonuca ulaştırmayan kişisel gelişim kitapları- eski arkadaşları; adam gibi adamlar, bilgelik yolunda baya yol kat etmiş abiler, eski kız arkadaşlar ve tabii ki bir erkek için vazgeçilmez şey; ideal kadın bedeni…
Bu arada Semih düşünürken düşünürken Burcu’nun kediye koyduğu ismi de bir türlü hatırlayamıyor ama sanki bunun ilişkilerindeki püf nokta olduğunu onu hatırlarsa işi çözeceğine inanıyor… Ben de şimdi bu ismi söylemeyeyim ama ona ulaşırken aslında şunlar ortaya çıkıyor: Dürüstlük, iletişim, tutku vs…
Bu kavramlardan yola çıkıldığında asıl sorun çözülecek gibi görünüyor: Hadi bakalım bizden söylemesi. Belki bütün ilişkilerde yaşanan temel meseleleri bu oyun çözüyordur. Biz erkeklere de rahatlama sırası gelir o zaman.
Ama yine de şu “Erkek Aklı” meselesine takılmamak mümkün değil. Erkeğin tamam penisi vardır, onu da kesip atamaz ama acaba gerçekten bütün hikaye penisin hareketlerine mi odaklanmıştır? O olmadan bir erkek, erkek olamaz ama o varken de hep cinsellik peşinde koşar diye mi düşünmeliyiz? Erkek aklı başka bir şeye çalışmaz ve bir erkek konuşurken, duygularını ifade ederken de hep küfürlü mü konuşmalıdır? Bütün bunlar bence muamma olarak kalıyor.
Bir de oyun hakkında şunu söylemem lazım: Sonlara doğru bazı sorulara cevap bulduğunu düşününce bunu ders verir gibi seyirciye de anlatması gerekli midir? Oyunu sonlara doğru da olsa biraz monotonlaştırıyor bu ve hazır eğlenceli kısımları da biraz unutturuyor…
Yine de bizden söylemesi, iyi vakit geçirmek için mantıklı bir aktivite…