Jacint Creus, Barselona Üniversitesi tarih bölümünde İspanyol Gine edebiyatı ve tarihi üzerine dersler vermekte. Konu ile ilgili birçok kitabı bulunmaktadır. Fransa ve İspanya’da İspanyol Gine’si tarihi ve edebiyatı üzerine çalışmış en önemli isimdir.
Türkiye’de İspanyol Gine’sinin hangi yönüyle tanıtılmasını istersin?
Gine toplumunun bireysellik anlayışı büyük bir aileye mensup olmak üzerinden değerlendirilir. Geçmişten beri aile üyeleriyle birlikte bireysel olmadan sonsuz bir halka gibi yüzyıllarca dönüp duran bir aile yapısı birey varlığını sürdürür. Bu yapı aile bireyleri arasında güçlü bir dayanışma oluşturur ve herkesin kendi çıkarını gözettiği Batı toplumu ile kapitalist sisteme tamamen zıt bir yapıdır ve bu muhteşem geleneksel kimlik özelliği ile siyah Afrika ile aynı kimlikte buluşur.
İspanyol Gine edebiyatından Türkçe ’ye hangi eserlerin tercüme edilmesini tavsiye edersin? Genel olarak bu bölgenin edebiyatı kendi yazarları ve dilleri ile yazılır. Neo-koloni sisteminden hem Afrika’da hem de tüm dünyada kaçmak kolay değildir.
Kenyalı yazar Ngugi wa Thiong’un İngilizce olarak yazmaya başladığı romanlarının İspanyolca ve Katalancaya tercüme edilmesi çok önemli bir olaydı. Daha sonra kendi ana dili olan kikuyo diline “Raig Verd” yayınları tarafından tercüme edildi.
İspanyolca yazmış edebiyatçılardan Donato Ndongo ve 2017’de ölen María Nsue Angue’yi çok önemli buluyorum.
Ayrıca Afrika’nın kendi yerel dillerinde sözlü edebiyat hikayelerinin yazıya aktarıldığı birçok kitap yayınlandı. Hatta bu yayınlar dil ile kültür arasındaki etkileşmeyi inceleyen Etno-linguistik olarak adlandırdığımız yeni bir araştırma disiplinini doğurdu. Etno-linguistik bu toplumların sembolik dünyasına bizi yaklaştırırken felsefe, tarih, fıkra gibi alanlarla uğraşanların araştırma konuları olmaya devam ediyor. Türk Edebiyatı derslerine katıldığım zaman özellikle Karagöz ve aşık edebiyatı üzerinden yaptığımız karşılaştırmalı değerlendirmeler Türk halk edebiyatıyla İspanyol Gine halk edebiyatı arasındaki benzerlikleri gösteriyordu.
Bunların tercümesi sonucunda Türk okurlar olağanüstü olaylardan beslenen gerçek bir edebiyatla karşılaşıp kendileriyle benzerlikler bulacaklar.
İspanyol Gine halkı aslında edebiyatlarında beyaz sahiplerini taklit ettiler. Ve bu şekilde farkında olmadan kendi kimlik ve edebiyat kültürlerini kendileri yıktılar. Biraz bu konudan bahseder misin?
Bir yazar kitabını hangi dille yazmaya karar verdiğinde okurlarını da böylece seçmiş olur. Bu seçim beyaz sahiplerinin ilgisini çeken ve onların istediği konulardan seçilmesi gerektiği için sadece yazdıkları dili değil işleyecekleri konuları da etkiler. Herhangi bir koloni dilini seçmek aynı zamanda o eski koloninin eğitim sistemi ve ahlaki, sosyal değerlerini de benimseyip sunmak demektir. Yazar Ngugi’nin ‘Zihinleri koloni kültüründen özgür kılmak’ deyimi öncelikle okurların kendisine yönelip hem kendi (yazar) üzerinden hem de okuyucu üzerinden kendi köklerini, sosyal sınıflarını ve hatta cinsiyetlerini keşfetmeye yöneltmekle olur. Geri kalmışlığı kabul ederek kültürünüzü dünyada görünür kılamazsınız.
Bu konuyla ilgili birçok kitabınız var. Kimlik ve kültür inşası gözüyle baktığımda kitaplarından en çok ilgimi çeken Ekvator Gine’sinde Misyonerlik (Acción Missionario en Guinea Ecuatorial) ve ‘Kimlik ve Çatışma’ (Identidad y conflicto). Aslında her iki kitap birbiriyle bağlantılı değil mi?
Evet, aynı paranın ayrı iki yüzü gibi: Afrika coğrafyası ‘medeniyet’ adına barbarca kolonize edildi. Bunun birçok sebebi vardı ama asıl sebep Afrika coğrafyasını Hristiyanlaştırmaktı, yani dini sebeplerden dolayıydı. Kilise laik sistem ve din ile devlet işlerinin birbirinden ayrılması üzerine güçlerini kaybetmemek ve insan üzerindeki maddi gücünü kaybetmemek için Afrika kıtasına yöneldi.
Maalesef siyahi Afrika yazılı eser bırakma ihtiyacını koloni dönemine kadar hissetmemişti. Kolonileştirilmiş toplumun isyanını hikayelerini, sözlü edebiyatını yazıya geçirdiklerinde görüyoruz.
Her toplumda olduğu gibi sözlü edebiyat ortamın ve halkın ihtiyaçlarına, değişimine göre şekillenir. Sözlü edebiyat aracılığı ile koloni kültürü etkisini ve halkın bu kültüre direncini gözlemleriz. Misyonerlik hareketi koloni fikrini temsil ederken sözlü edebiyatta o kültürün dayattığı kültüre direnci temsil eder.
Röportaj için çok teşekkür ediyorum.
Hazırlayan: Nesrin Karavar