Zarafet sözcüğünün kökeni Arapça olmakla birlikte, dilimizde ‘’görkemlik, görklülük, güzellik, incelik’’ fiillerinin mastar hali olarak yer bulmuştur. Honore de Balzac’a göre “Zarafet kendisini her şeye iliştirebilir.” Yaşam tarzımıza, hayatımızın akışına, belirleyemediğimiz kaderimize, dünyanın gidişatına, kısacası içinde olduğumuz ve bizi etkisi altına alan her şeyin tarzına yansıyabilir. Peki zarafet dolu bir yaşamın özü nerede gizlidir? Bu konu üzerine fikirlerini okurları ile paylaştığı kitabında Balzac’ın tanımı şu şekildedir: ‘’Zarif bir yaşam, görünür ve maddi yaşamın mükemmelleştirilmesidir, ya da akıllı bir insanın gelirini harcama sanatıdır.’’
Zarif olmak ve zarif bir yaşam sürdürebilmek için illa maddi bir gelire sahip olmak ve onu harcayabilmeyi sanat haline dönüştürmek gerekli midir? İçinde bulunduğumuz hayatın koşulları, yaşadığımız coğrafya bile kaderimize etki ederken bunlardan bahsetmek elbette ütopiktir. Göze sokulan ve özenilecek bir olguymuş gibi lanse ettirilen lüks yaşamın çok ötesinde bir durum ele alınmalıdır zarafet denildiğinde. Çünkü: ‘’Aristokrat çocukların hepsi zarafet duygusuyla, hayata şiirsel özelliği veren o tatla doğmaz, ama her ülkenin aristokrasisi gösterdiği tavırlar ve yaşamı kavrayışlarındaki olağanüstülükle kendilerini ayırırlar.’’
“Ne kadar sanatçı varsa, o kadar da yeni fikirlerle karakterize edilen hayat vardır.“ (Zarif Bir Yaşam Üzerine, s. 26)
Bir gün son bulacak olan kısıtlı yaşamımızın dünyadaki tılsımını bulmak için geçireceğimiz çaba aslında ruhumuzu besleyecek olan gıdadır. Bu yolda harcadığımız emek, estetik görüşümüzü geliştirirken aynı zamanda özgün bir donanıma sahip olmamızı da etkiler. Kendinin ve yaşam amacının farkında olan insan dış etkilerin sesini de kısmayı başarabilendir. “Zarif bir yaşam, her şeyi tıpkı herkes gibi yapıyor görünürken, bize hiçbir şeyi onlar gibi yapmamayı öğreten bir bilimdir,” der Balzac. Emin adımlar atarak ilerlemeyi başarabilen kişinin artık ne yönlendirilmeye ve ne de sürü akımına uyumlanmasına gerek vardır. Edinmiş olduğu donanım, cesaret edebileceği her şey için gerekli pasaportu kendisine vermiştir.
“Kişinin sadece zamandan keyif almayı değil, zamanı son derece yüksek fikirlere göre kullanmayı öğrenmesi gerekir.”
Her gün maruz bırakıldığımız farklı uyaranlara, absürt haberlere, hayatımızın yanından bile geçmeyen kişilerin ve olayların sınırı aşmış tahammülsüzlüklerine ve içi boş olumsuz duygularına karşı kendimizi soyutlayabilmek elbette gün geçtikçe zorlaşıyor. İşte zarif bir yaşam sürmeyi gaye edinmiş bir kişinin mücadelesi de burada başlıyor… Tüm derdi kendisini yetiştirmek olan, bunu sükunet ve büründüğü sakinlikle icra eden, kalbinden akan oluk oluk sevgiyi kendisi kadar şanslı olmayan diğer bireylerle taçlandıran, işinde sözünde dürüstlüğü ilke kılan, tabiatın ruhunu anlayan ve kendi ruhunu kucaklamasına izin veren, dünyaya kendinden güzellikler katarken bunlar için bir karşılık aramayan, her şeyin değişim halinde olduğu ve bu akışa karşı çıkmayarak zarif bir yaşama yelken açmak çok mümkün. Çünkü unutmayın ki ‘’İyinin yalnızca bir tarzı vardır; kötülüğün ise binlerce.’’