MUTLULUK – Karaköy Mono


“Abidin Dino, bize en güzel resmi de yapsa, son dokunuş bizim fırçamızla olsa daha iyi.”



“… sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin

işin kolayına kaçmadan ama

gül yanaklı bebesini emziren melek yüzlü anneciğin resmini değil

ne de ak örtüde elmaların

ne de akvaryumda su kabarcıklarının arasında dolanan kırmızı balığınkini

sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin

1961 yazı ortalarında Küba’nın resmini yapabilir misin

çok şükür çok şükür bugünü de gördüm ölsem de gam yemem gayrının

resmini yapabilir misin üstat

yazık yazık Havana’da bu sabah doğmak varmışın resmini yapabilir misin…”

 

Nazım Hikmet’in 1961 yılında yazdığı Saman Sarısı şiirinin tamamını, tam 40 yıl sonra, 2001 yılında bir üniversite öğrencisiyken okudum. Şiirin en vurucu ve en popüler mısrasını, “… sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin”… biliyor ve tanıyordum, ama tamamını ilk kez 2001’de okudum. Dün gibi hatırlıyorum. Uzun olduğu icin birkaç kez dikkatimin dağıldığını da hatırlıyorum. Sonra mutlulukla tekrar başa dönerek okuduğumu da. Hemen ardından da mutluluğu ve Küba’yı düşünmeye başladığımı da.

Mutluluk ve hatta mutsuzluk üzerine daha sonra tekrar tekrar düşündüm. Küba üzerine de…

Sadece Nazım değil dünyada milyonlarca, milyarlarca kişi mutluluğun resminin peşinde. Bu konu üzerine çok fazla araştırma da var. Bunlardan bir tanesi Amerikalı Profesör Laura Baker tarafından yapılmış. Laura Baker psikoloji profesörü ve uzmanlık alanları arasında genetik ve çevresel faktörlerin karakter özelliklerine ve bilişsel gelişime etkileri, çocuklarda ve yetişkinlerde cinsiyet rolleri ve kişilik özellikleri, davranış genetiği, tek yumurta ve çift yumurta ikizlerinin karakter gelişimi de var. Çocuk, yetişkin ve ikizler üzerinde yaptığı bir mutluluk/mutsuzluk araştırmasından çıkan sonuçlara göre, ilk olarak mutluluk ve mutsuzluk birbirinin tamamen zıttı, biri var olduğunda veya ağır bastığında diğerine yer kalmayan duygular değil. Her ikisi birbiriyle etkileşerek aynı anda var olabiliyor. Daha ilginci ise, mutsuzluğu genlerimiz aracılığıyla miras alıp taşımaya daha yatkınız. Ama mutluluğumuzu daha çok kendimiz yapıyoruz. Abidin Dino bize en güzel resmi de yapsa, son dokunuş bizim fırçamızla olsa daha iyi.

Küba’ya gelince, yıllarca fotoğraflarına baktım, oraya giden insanlarla konuştum, hakkında gezi yazıları okudum ve dünyanın her bir yanından farklı olduğu kararına vardım. Hem Nazım yüzünden, hem de hayalci kişiliğim yüzünden Küba’yı yıllar geçtikçe gözümde büyüttüm de büyüttüm! Sonunda sırtıma çantamı, elime küçük valizimi alıp gitmek ayıp olacak gibi gelmeye başladı.

Bir akşam Cihangir’de aklıma son dakikada harika bir fikir geldi:


Tarih:
8 Mart 2014 Cumartesi

Yer: Cihangir’de bir teras.

Hava: Mart ayı normali, hafif yağmur, üzerimizde kalın montlar

Erkek arkadaşım: Benimle evlenir misin?

Ben: Nee? Evet! Evet!

(Yüzük takdimi, sarılmalar, öpücükler, havaya uçmalar…)

Ben: Ben de bir şey sorabilir miyim?

Erkek arkadaşım: Tabii canim.

Ben: Havana’da evlenelim mi?

Erkek arkadaşım: Evlenelim tabii. Şahane fikir!

Ben: Oleeey!

Havana’ya gittik, gezdik, evlendik. Gerçekten de dünyanın hiçbir yerine benzemiyordu burası…