MÜZİĞİN DAVETKÂR HALİ: MIND SHIFTER – Karaköy Mono

“İnsanların, tarzların birbirinden çok farklı olmadığını anlaması gerekiyor. Önemli olan tek şey, onun içinde ne anlattığın, seni, bulunduğun yerden bir üst adıma taşıyor mu, taşımıyor mu? Bütün olay bu aslında.”


 

Uzun zamandır ihtiyacım olan müzik sohbetini bana sağlayan samimi insanlar… Mind Shifter! Orhan Yılmaz’ın kişisel projesi olarak başlayan, daha sonrasında Meriç Erseçgen ve Burak Gürpınar’ın da katılımlarıyla katmanlarını arttıran, onların deyimiyle “synth-pop, synth-wave-” tarzlarına yakın olan bir yandan da sınırlandırılmayan müziklere sahip grubu, ilk defa “Baths” konseri öncesinde Zorlu PSM’de dinleme fırsatı buldum. Orada bulunan her dinleyici gibi, davetkâr müzikleriyle kendimden geçmemek olanaksızdı! Tabii ki grup hakkında daha fazla bilgi edinmek istiyordum. Hemen iletişime geçtikten sonra Orhan ve diğer grup üyelerinin en az müzikleri kadar davetkâr yapısını görmek, samimi sohbetlerine dahil olmak benim için gerçekten çok keyifliydi!

İşte o sohbet…

 

Kişisel projeniz olan “Mind Shifter” nasıl başladı?

 Orhan Yılmaz: 2012 yılında bir trafik kazası geçirdim, o sebeple belli bir süre evde yatmak zorunda kaldım. O süreçte zaten müzikle uğraşıyordum, özellikle prodüksiyon ile… Kazanın da psikolojisiyle, çok da aklımda olmayan bu projeyi başlatmış oldum. İşte tam olarak bu şekilde başladı. Bir şekilde, o dönem yaşadığım psikolojiyi aktarmam gerekiyordu. Ondan öncesinde “Mind Shifter” diye bir proje aklımda yoktu. Ama zaten uğraştığım bir müzik türüydü. Öyle çıktı… Bir kapı kapandı, diğeri açıldı.

 Peki ya müzik türü olarak yine bu tarz mı yapıyordunuz?

Orhan: Yok daha önceleri tekno ve elektro ağırlıklı işler, Dj setler yapıyordum, gerçi hâlâ yapıyorum. Çok da belirli bir müzik türüne kısıtlamak istemiyoruz kendimizi. Müziğimiz, bir yerde de, Synth-Wave, Synth-Pop gibi türlere yakın fakat aslında içimizden geldiği gibi yapıyoruz.

Burak Gürpınar: Bir de evrilebilecek bir şey bu, sabit kalınacak bir şey değil ki, zaman içerisinde bambaşka türlere evrilebilir! Ucu tamamen açık.

Peki neden isim olarak Mind Shifter?

Orhan: Aslında bir nedeni yok. İsim, eski bir Amerikan dizisinin kapağından alınma, hatta orada Mind Shift olarak geçiyordu, ilk başta öyle olacaktı ama sonra Güneş Alpman ile beraber sonuna küçük bir ek ekledik. Sonuçta müzikte de bir akıl çelme durumu var, oradan oraya geçişler, duygularla oynamalar.

Burak: (Gülerek) Olumlu yönde manipüle etmek istiyoruz aslında insanları!

Peki sizce müzikte genel anlamıyla böyle bir güç vardır diyebilir miyiz? Öyleyse bu gücü hissettiğiniz isimler var mı?

Orhan: Kesinlikle her türlü müzikte var! Müziğin kendisi bu zaten. Kendi duygusuna göre insanları manipüle edebiliyor. Aynı Burak’ında dediği gibi. O an ne hissediyorsan aslında müzik bunu yönlendirebiliyor.  İsim olarak saymakla bitmez sanırım. Hepimizin geçmişinde uğraştığı farklı bireysel projeler var. Dolayısıyla gruptaki herkes birçok müzik türünden bir şeyler dinliyor. Klasik müzikten, psychedelic rock’a kadar… Tabii ki favori isimlerimiz var! Depeche Mode’dan girip Jean Michel Jarre’dan çıkarız.

Meriç Erseçgen: Mesela Camel konseri olacakmış! Baya heyecanlandık bunu duyunca!

Burak: Hepimizin ortak olarak son zamanlarda da bahsettiğimiz Soulwax var…

Orhan: Çok fazla var… Her şeyden besleniyoruz diyebilirim.

Meriç: Müzik synth üzerine olduğu için aslında sound ile eşleştirebildiğimiz ve beslendiğimiz çok şey var… Canlı davullu bir şeyler yapmaya başladık, o da başka beslendiğimiz şeyleri ortaya çıkardı mesela.

Peki ya grup üyeleri nasıl bir araya geldi?

Meriç: Biz Orhan ile çok eski arkadaşız, 2002’den beri. O zaman ben black-metal metalciydim. Bakma Orhan da anlatmıyor ama o da eski metalcilerden. O, sonra sonra elektronik müziğe döndü. Bir kaç sene sonra tekrar karşılaştık, bir dj setinde, kaza durumunun ardından Orhan Mind Shifter’a başladı. 2013’ün sonlarına doğru da çalar mıyız acaba beraber, eklenir miyiz birbirimize onun flörtünü yaptık derken 2014’ün ocak ayı gibi de net olarak dahil oldum.

Burak: Gruba girmeden önce, ilk olarak onları seyretmeye gittim, Meriç çağırmıştı, o zamanlar samimi falan da değildik ama acayip etkilendim. Obsesif değilim ama müzikte back-beat’in olması çok hoşuma gidiyor. Başka bir katman katılmış gibi hissettiriyor. Daha davetkâr diyebilirim hatta. Orhan bir tane gruptan bahsediyor, acayip güzel oluyor bazıları ama Mind Shifter daha güzel! (Gülüşmeler) Anlatabiliyor muyum? Beni kesmiyor sanırım diğerleri, sonradan dahil olduğum için de gönül rahatlığıyla söyleyebiliyorum.

Meriç: Biz Orhan’la Mind Shifter olarak Roland Synth artistiyiz, Burak da Roland davul artisti aslında bir yerde de oradan da geliyor. Bir ara beraber ufak bir şeyler falan mı yapsak diye konuşuyorduk. Sonra Telefon Tel-Aviv konserine davet ettim Burak’ı. Baktım en önden izliyor, sonra bir sessiondan daha fazlasına dönüşmesi gerektiğine karar verdik.

Burak: Ben tutuldum yani. Şu an Mind Shifter ile yaptığımız proje daha önceki projelerden daha zorlayıcı geliyor. Bambaşka bir atmosferi var. O yüzden direkt atlamak istedim. Bayağı heyecanlıyım!

Peki ya grup üyelerinin aslında farklı müzik türleri ile uğraşması grubu nasıl etkiliyor?

Meriç: Müzik gittikçe genişliyor, tarzlar gittikçe genişliyor, acayip kombine birbirine girmiş durumda. Eskiden hard-core’ların arasına cross over deniyordu.

Burak: Cross-overların derinliği arttı!

Meriç: Suicidal Tendencies mesela hardcore metal ile rap’in karıştığı bir yerdi, artık onların cross-over’ı çok sakin kalıyor. Elektronik müzikte Infected Mushroom bile Korn ile beraber bir şeyler yapıyor.

Burak: İnsanların, tarzların birbirinden çok farklı olmadığını anlaması gerekiyor. Önemli olan tek şey, onun içinde ne anlattığın, seni bulunduğun yerden bir üst adıma taşıyor mu, taşımıyor mu? Bütün olay bu aslında. Keşke sadece ona takılsa herkes.

Sizce neden peki bu karışımın seviyesi arttı?

Meriç:  Yapacak bir şey kalmadı ki artık! Tüm grup isimleri alındı! ‘The’lı bir grup ismi arıyorsun, artık bitti yani. Çok zor. İngilizce isimler için konuşuyorum tabii. Spesifik, tarzlarda çok çok çok iyi işler yapıldı, hani daha iyisine gidilmesi çok zor olan bazı noktalar var. Genişliyor. Sonuçta tükenen bir şey değil ki müzik, kümülatif olarak gelişen bir şey. Müzik bilgisi de, kültürü de, üretilen albümler de… Durup durup sonra 50’ler stili müziklerin yükseldiği zamanlar oluyor, sonra 60’lar, 70’ler… Böyle bir devir daim var sonuçta. Yenilik getirmek isteyen birisi, artık tek bir tarza tıkalı kalmıyor. Dünya özgürleşiyor! Her şey birbirine karışabilir artık, kimse de çıkıp “Aa şuna bak ne yapmış?!” demez.

Orhan: Bu değişime laf eden olursa da, takılmayız herhalde. Çünkü herkesin müzik geçmişi o kadar geniş ki… Özellikle Burak’ın… O yüzden her şeyi deniyoruz, içimizden geldiği gibi hareket ediyoruz. Şu an bunu seviyoruz, bir sene sonra elimize gitar alıp daha post-punk dark-wave bir şeyler yapabiliriz.

Meriç: Kiasmos bunun için iyi bir örnek aslında, adam aslında meşhur bir piyanist, canlı görünce baktığın zaman hiçbir şey yapmıyormuş gibi gözükebilir ama altında salında deli bir derinlik yatıyor.

Orhan: Chilly Gonzales de bu sınıfa girebilir sanırım, mükemmel bir piyanist ve aynı zamanda Boyz Noize* ile bir sürü işi var.

Burak: Açık olmak lazım, yani bizim Kurban ile yaptığımız müziğin şu an burada olan şeyle hiçbir alakası yokmuş gibi duruyor, ama aslında belli bir perspektiften bakınca birçok ortak noktası var! Bir de birazcık sen yönlendirebilmelisin seyirciyi, çok fazla ona göre şekil almak iyi değil yani. Evet gününü geçirirsin belki cebini de doldurursun… Ama amaç bir yerde de seyirciyi bir tık yukarı taşıyabilmek!

 Meriç: Mesela son konserde yaşadığımız şey çok hoşumuza gitti! Bi gezici blog, sosyal medya hesabından bizi paylaşmış “İnanılmaz bir şey!” diye ertesi gün insanlar sorunca ne olduğunu Spotify üzerinden paylaşıyor. Bizim için mükemmel bir şey!

Umarım daha çok insana ulaşır!  Elektronik müzik sizce 2000’ler insanının güvenli noktası haline gelmiş olabilir mi?

Burak: İlk çıktığında aslında biraz soğuktu! Gerçi soğuk insanlar da var ama demek istediğimi anladın, mesela Alman grup Kraftwerk, buz gibi mesela, ama hâlâ açıp dinliyoruz onunla ilgili sevdiğimiz şey o mesela. Ama herkesin kabul edebileceği bir yapısı yoktu bence şimdi daha davetkâr geliyor.  Annem bile dinliyor şu an, neler dinliyor hem de!

Orhan: Ama zaten elektronik müziğin geçmişi çok eskiye dayanıyor, popülerlik kısmı, insanlar bir bilgisayarla oturup bir şekilde amatör veya profesyonelce müzik yapabiliyor. Bildiğimiz kadar, bilmediğimiz bir sürü insan var.

 Bu arada en son Zorlu’daki konserinizde yeni albümden diyerek bir parça çaldınız. Yeni albüm geliyor mu acaba?

Orhan: Evet, bir şeyler çalışılıyor, 2018 başladıktan sonra çok da geç olmadan yayınlamayı planlıyoruz. Burak’ında katılımıyla yeni bir şeyler deniyor olacağız. Hepimiz oldukça heyecanlıyız!

-Fotoğraf-
Soldan sağa: Meriç Erseçgen, Orhan Yılmaz, Burak Gürpınar