Siyah Gürültü adlı sergi Akbank Sanat Binasında 9 Eylül’den beri devam ediyor. 23 Aralık’ta sona erecek sergiye giriş ücreti alınmıyor. Oldukça beğeni toplayan sergi Burak Arıkan, Servet Cihangiroğlu, Didem Erk, Richard Jochum, Mirko Lazović, Cengiz Tekin, Anna Vasof isimli sanatçıların eserlerinden oluşuyor.
Ses mühendisliği, elektronik ve fizik gibi alanlarda gürültünün rengi taşıdığı enerji tayfına işaret eder. Beyaz, pembe ve siyah gürültü farklı özelliklere sahiptir. Siyah gürültü tüm frekanslara hâkim enerji seviyesinin sıfır olduğu, zaman zaman ani yükselişler içeren gürültü türüdür, sessizlik olarak da tanımlanır.
Ses ile sessizlik varsayılanın aksine birbirinin tersi değil, içerenidir. Karmaşık birliktelikleri, bu imkânsız kümede görünür olur: Ses sessizliğin, sessizlik ise sesin üst kümesidir; her ikisi de içerdiğinin içerileni. Sessizliğin sesi ve bununla ölçülebilir, dönüştürülebilir bir gücü vardır. Bu önermenin tersi de mümkün: ses içeriğini bağlamını, anlamını yitirdiğinde gürültüye, gürültü sessizliğe dönüşebiliyor. Sessizleşme ve gücün kaybına, gürültü de varlığına kazanımını işaret etmiyor.*
Sergi tanımlaması siyah gürültü. Aslında teması sessizlik olan bir sergiye karşınıza ne çıkacağını bilmeden gidersiniz.
Girişte, ‘Clepsichor’ adlı eser bizi karşılıyor. ‘Clepsichor’u durup incelediğinizde insana dinginlik katan bir enerji yaymakta. Sakin bir şekilde odaklanıldığı takdirde o dinginliği su damlalarının sesiyle hissedeceksiniz.
Üst kata çıktığımızda ise yan yana olan eserler bir yandan da serginin asıl temasına hizmet ediyor. Burada kapıdan ilk girdiğimizde karşımızda özel yazılım ve projeksiyondan yararlanılmış ‘Kasıldı ve Genişledi’ adlı eser renklerin ve şekillerin hareketiyle ufak da olsa bir süreliğine bizi etkisi altına alıyor.
Yan tarafında, Anna Vasof’un ‘Otoportre’ adlı eseri ise çeşitli materyaller yardımı ile kurulmuş bir projeksiyon benzeri sistem ile kafasını bir yere vuran kadın figürü yansıtılmakta. Bu vuruşa gelmek için, ışığın olduğu çubuğu ip yardımı ile oynatmak gerekiyor. Karton bardaklara işlenmiş resimleri duvarda görebiliyoruz. Bu aşamalandırmanın son kısmına gelirken ışığın bir şeye çarpması sonucu çıkan ses, kafanın çarpmasıyla eş zamanlı.
Cengiz Tekin’in ‘Alçak Basınç’ adlı, video halindeki eserinde ise devam eden bir inşaatın filizleri arasında bir ritim içerisinde hareket eden insanları görüyoruz. Eserin aynı zamanda ses ile desteklenmesi de insanlarda farklı duyguların oluşmasına katkı sağlıyor.
Sergideki eserlerden belki de en dikkat çekeni ”20 Kızgın Köpek”. Karanlık bir odada kadınların ve erkeklerin bağıran halleri ve yüzleri sizi klostrofobik ve endişe altında hissettiriyor. Kapana kısıldığınız o ortamda, dört bir yanınız kızgın yüzlere sahip havlamakta olan insanlarla kaplıyken, neler düşünürdünüz? Bir çıkarımda bulunabilmek için öncelikle alışmak, neler olduğunun farkına varmak gerekir. Fakat sesler oldukça gergin hissettiriyor. En sonunda başladığında yüzlere odaklanabiliyorsunuz. Birbirinden farklı insanların neden karşınızda kızgın bir halde köpek sesi çıkardığını merak ediyorsunuz. İnsanların yüzlerindeki kızgınlığın nasıl kendilerine has olduğunu fark ediyorsunuz. İlk başta rahatsız olsanız da sonrasında empati kurma çabası içerisinde kendinizi soyutlanmış hissediyorsunuz. Ses olmadan, ses size çarpıp yansırken onun varlığı yok oluyor. Aklınızda insanların sadece ifadeleri kalıyor.
*akbanksanat.com alıntısıdır.