Birçok sanat akımı gibi I. Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıkan Dada akımı, adeta baştan sona ayaklı bir protestodur, çünkü kendinden önceki sanat akımlarını da entelektüelizmi de reddeder. Hatta diyebiliriz ki Dada savaşa ve getirdiği dehşete karşı ortaya çıkan bir anti-sanat akımıdır. Başkaldırı özelliğine tezat kalsa da İsviçre’de 1916’da doğmuştur Dada. Da-da!
Toplumsal değerleri reddeden Dada akımı, savaşın suçunu toplumlara ve kültürlere yüklemiştir. Tüm savaş gerçeklerinin yanında gündelik entelektüelizmi ve sanatı sığ olmakla suçlayıp, ikiyüzlü kabul etmiştir. Kapitalizme karşı duruşu ve idealizmi reddetmeleri onları maksatlı irrasyonel işler yapmaya yöneltmiştir. I. Dünya Savaşı sırasında tarafsızlığı sebebiyle Zürih’e giden sanatçılar arasında olan Tristan Tzara öncülüğünde ve Jean Arp, Marcel Janco, Richard Hülsenbeck, Jacques Magnifico ve Emmy Hennings’in katılımıyla oluşan Dada grubu Hugo Ball’ın Cabaret Voltaire adlı mekanında bir bildiri ile ilan edildi. 1917’de Cabaret’in kapanmasıyla Dadaistlerin başka mekân ve şehirlere yönelmeleri kısa sürede Paris, New York, Berlin gibi şehirlerde de Dada katılımcıları ortaya çıkardı. Bu yeni isimlerden bazıları; Marchel Duchamp, Francis Picabia, Man Ray… Amaç edindikleri insanları hayrete düşürdükleri ve karşıt tepkiler aldıkları eserlerinde oldukça farklı materyaller kullanıyorlardı. Mesela pisuvar. Bunun en önemli sebebi savaşı umursamayan estetizme karşı savundukları doğaçlama ve saçmalıklardı. Resim, müzik, kabare ve edebiyata ayrılan Dada, tüm gücünü ‘saçmalamak’tan buluyordu. Kubizm ve füturizimden de esinlenerek yaptıkları eserlerde topluma karşı büyük bir ironi ve saygısızlık içindeydi. Tüm dadaistlerin kendine özgü ‘saçma’ teknikleri arasında belki de en çok öne çıkanı Duchamp oldu. Sanata dahil olmayan ‘hazır nesneler’i kullandı.
“Beğenilerime uyum sağlamaktan kaçınmak için kendimi kendimle ters düşmeye zorladım.”
-Marcel Duchamp
1922’de ise grup içi anlaşmazlıklardan dolayı dağılan Dadaizm, Sürrealizmin tohumlarını atmış bulunuyordu.
Dada Ne Demek?
Tabiki hiçbir şey demek değil! Tzara’nın açıklamasına göre herhangi bir sözlüğü karıştırırken seçtiği bir isim! Konuyla alakasızlığından olsa gerek Fransızca’da tahta at anlamına gelmiş olması da Tzara’yı bence etkileyen faktörlerden biri olabilir.
Dada Şarkısı
Bir dadacının şarkısı
yüreği dadayla dolu
fazlaca yordu motoru
yüreği dadayla dolu
Asansör bir kral taşıyordu
ağır çıtkırıldım özerk ayrıca
kırsın mı sana sağ kolunu
yollasın mı Roma’daki Papa’ya
Artık bu yüzden işte
Asansörcüğün yüreğinde
dada mada hak getire
Tıkınıp durun çikolata
yıkayıp beyninizi
dada
dada
su için üstüne sonra
…..
Çeviri: Cemal Süreya