AZ DAHA ÇOKTUR: MİNİMALİZM – Karaköy Mono

Bizden önceki insanların yaşam standartlarından çok daha fazlasına sahipken, her geçen gün büyüyen bir doyumsuzluk hali içindeyiz. İhtiyaç dahilinde aldığımız bir ürünün, sırf indirimde olmasından dolayı hiç düşünmeden ikincisine sahip olmaya yelteniyoruz çoğu zaman. Tam da bu tüketim çılgınlıklarının en üst düzeyde yaşandığı günümüz dünyasında; Minimalizm bunları ihtiyaca göre sınırlayarak, hayatımızdaki gereksiz fazlalıklardan kurtulmamız gerektiğini savunur. 

“Keşke herkes ünlü ve zengin olabilseydi, işte o zaman cevabın bu olmadığını anlarlardı.’’ Jim Carrey 

Reklamcılık sektörünün başrolünü oynadığı ve bir kültür haline getirdiğimiz tüketmeye odaklı hayatlarımız, sosyal mecraların kullanımının her geçen gün artmasıyla, hayatlarımızın mükemmel olmasının zorunlu sayıldığına yönelik kirli bir algı oluşturdu. Gün içerisinde okuduğumuz haber metninden, gittiğimiz spor salonuna kadar onlarca reklama maruz kalıyoruz. Dayatılan ürünleri kullanırsak daha mutlu, daha güzel, daha kusursuz olacağımız empoze ediliyor. 

Minimalist yaşam, bunların hepsine karşı çıkarak; postmodernizm ile bizi lüks hayata iten unsurların aksine yaşamımızda sadelik ve yalınlığı öğütler. Varoluş amacımıza ulaşmanın sırrını bile, bu sade ve kararında alışkanlıkların olduğu düşünce biçiminde görür. Bulunduğumuz konumu işgal ederek, varlığını dahi unuttuğumuz, hareket serbestliğimizi sınırlayan maddelerden kurtularak, daha ferah ve yaşanılabilir bir hayatı hedefler. 

‘’Nesnelere sahip olmak sizi köleleştirir,’’ der Nietzsche.

Başkalarını etkilemek için edindiğimiz maddelerin gölgesinde, mutsuz bir yaşam sürdürüyoruz. Harcadığımız enerjiye değer bir hayata da sahip değiliz üstelik. Mutsuzluk ve tatminsizlik her an bizimle… İnsanı insan yapan özelliklerimizin yerine koyduğumuz nesneler artık bizim bir parçamız. Halbuki bizler sahip olduklarımızdan çok daha fazlasıyız. Minimalizm bu eşsiz pencereyi aralayarak, metalardan vazgeçmeniz için sizi cesaretlendirir. Çünkü ona göre vazgeçmek özgürlüktür! Vazgeçerek gereksiz enerjiyi boşaltıp, salt mutluluğu elde edeceğimizi savunur. Platon’un dediği gibi ‘’Önemli olan en az şeye ihtiyaç duyabilmek,’’ yani Nietzsche’nin deyimiyle köle olmamaktır. 

Ne ise o’dur!

Az, öz, simetrik, düzenli, sade, basit, gerçekçi, monokram… Daha birçok sözcükle tanımlamaya çalışabileceğimiz bu akım, yaşadığımız çağın anlamsız karmaşasında, bize ütopik gibi görünen ama aslında realite ve saydam bir hayat vadeden felsefedir. 

Ve son olarak ne yazık ki ‘’Karmaşık şeylerin güzel olduğunu düşünmek insanların ortak yanlışıdır.’’ (Descartes)