POSTMODERNİZM VE TÜKETİM – Karaköy Mono

“Postmodern kültür bir unutuştur, nereden gelindiğinin ve nereye varılacağının unutuluşudur.’’ (Kroker ve Cook)

 

Einstein’ın Genel Görelilik kuramından esinlenip her şeye kuşku ile bakan bir anlayış üzerine kuruludur Postmodernizm.

Modernizmin temelinde yatan Aydınlanma düşüncesini eleştiren ama asla yerine alternatif bir felsefe geliştiremeyen ideolojidir özünde. Hiçbir tanımın içerisinde var olamayan bir yapısı vardır ve doğası gereği tanımlamakta pek olası değildir. Kitleleri baskı altında tutabilmek amacı ile kişilere empoze edilen gerçek ve doğru sayılabilecek bilgileri reddeder, onların doğruluğunu sorgulamaz.

“Tüketiyorum o halde varım!’’

Modernizm tüketiciyi, belirli mekanizmalarla kontrol altında tutarken, postmodernizm tersine çevirdiği özne/nesne ilişkisi ile bireyi ‘tüketilen’ konumuna getirmiştir. İçinde bulunduğumuz çağda ne yazık ki, insanı insan yapan özellikler etkisini yitirmiş ve tüketim ortak bir kimlik halini almıştır. Eskiden insanoğlunun sadece temel ihtiyaçlarını gidermek için hedeflenen faaliyetler, şimdi postmodernizm etkisi ile göstergeye indirgenmiştir. Yaşamsal ihtiyaçlarımız için çalıştığımız dönem geride kalarak, sadece tüketim mallarına sahip olmak için çalışmak, günümüzde popüler bir durum elde etmiştir.

Değerli kültür ürünleri (sanat, roman, opera vb.) tüketimde vurgulanan simgesellik sebebiyle yerini, sıradan ve değer atfetmeyen ürünlerle (giyecek, içecek vb.) değişmiştir. İmajın, hayalin ve insana yaşatılan hedonist duygunun tüketilmesiyle, birey yavan, derinliği olmayan yüzeysel bir kültüre sürüklenmiştir. Bu konu hakkında fikir beyan eden Baudrillard’a göre: “Bu süreç içerisinde dünya, anlamdan yoksundur. Teorilerin tümü, herhangi bir güvenli limana demirlemeksizin boşlukta yani bir nihilizm evreninde akmaktadır. Post-modern dünya, anlam derinliğinden yoksundur. Burada her şey müstehcen, aşikâr ve daima hareket halindedir.’’

Bir bakıma aslında posmodernist felsefe insanı, Ortaçağ Avrupası’na geri götürür. Fakat birey bunun ayrımına bir türlü varamaz. Her zaman her yerde maruz kaldığımız, soyutlanabilmenin de günden güne zorlaştığı bir gösterişle karşı karşıyayız. Modada, izlediğimiz dizilerde ve hatta caf caflı ambalajlarda postmodern felsefe kendisine uygun bir yerleşim alanı bulmuştur.

Mevcut durumda birbiriyle iç içe geçmiş heterojen algılayışların, estetize edilerek bireyin önüne bir yenilik olarak sunulması postmodernizmin ortaya çıkışını etkilemiştir. Sıradanlıktan ve karmaşıklıktan hiçbir korku ve kaygı gütmeden idame ettirilen duyarsız bir yaşam söz konusudur. Cahil olmak bilgiye ulaşamamak bir eksiklik değildir artık insan için, piyasada ‘’on maddede falanca’’ tarzı kitaplar kişilerin bu konuda ki açlığını maalesef gidermektedir.

“Modern insan, yalnızca kendisine karşı sorumlu olan insandır” (Touraine, 1995; 392)

İnsanoğlunu günden güne belirsizliğe, ironiye, kuralları yok etmeye doğru iten postmodernizm, bilgi ve iletişim alanında yaşanan teknolojik gelişmelerle, hedef kitle konumunda olan bireyleri büyüleyerek düşüncelerini etkisi altına almaktadır. Aracı sayılabilecek medyanın bu kadar etkili ve güçlü olmasının yanı hiç kuşkusuz erişimin kolay ve maliyetin düşük olmasıdır. Kendini karamsarlık içerisinde bulan insan mutlak bir doğruya erişemediğinden kendini boşluğa sürüklemiştir. İletişim ağlarının bu etkisi de, insanın ruhsal açıdan özgürleşebilmesini neredeyse imkansız hale getirmiştir.

Bu durumun altında kalan birey, belirsizliklerin beraberinde yabancılaşma yaşayarak, her şeyden şikâyet eden, yersiz/yurtsuzlaşma olgusu ile büyüyen bireylere dönüşmüştür. Modern toplumda, bireyselleşmeyi ön plana çıkararak birbirinden doğan yabancılaşmayı bizlere dolaylı yoldan empoze etmekten geri durmamıştır.

Edebiyatımızın ilk postmodern romanının yazarı olan Oğuz Atay’ın sözleri ile yazıma son veriyorum; ‘’Önce kelime vardı,’ diye başlıyor Yuhanna’ya göre İncil. Kelimeden önce de yalnızlık vardı. Ve kelimeden sonra da var olmaya devam etti yalnızlık… kelimenin bittiği yerde başladı; kelime söylenemeden önce başladı. Kelimeler yalnızlığı unutturdu ve yalnızlık kelimeyle birlikte yaşadı insanın içinde.’’ (Tutunamayanlar – Oğuz Atay)

 

Görseller: 1 ve 3 James Rawson, 2 Kandisky