İki hafta önce hayatını kaybeden, sonsuz merakı ve empati kabiliyeti ile dikkat çeken Bourdain ünlü bir şef olmanın da ötesinde bir yazar ve televizyon yıldızıydı.
Yemek sadece yemek değildir felsefesine sahip vizyonu ile her zaman ekranların aranılan adamıydı.
90’lı yıllarda mutfağa girdi ve zamanla profesyonelleşerek ünlü restoranların baş aşçılığına kadar yükseldi. O dönemlerde genç bir şef olan Bourdain hayatının çoğunu içki, sigara, kadınlar ve mutfak işleri ile donatmıştı. Yine o yıllar aşçılık kavramının belli bir değere ulaştığı, gastronominin bir gösteri haline geldiği yıllardı.
Bourdain bu gösterişli dünyanın insanı olmadığından 2000’li yıllarda aşçılığı profesyonel anlamda bırakarak o dönemden sonra kitap ve dergi yazarlığı yaparak adını duyurdu. Televizyon programcılığına da başlayarak birçok özgün programa imza attı.
Türkçe çevirisi Mufak Sırları olarak yayımlanan Kitchen Confidential kitabında mutfağı ve mutfakta yaşanılan insan ilişkilerini, statüleri acımasızca okuyuculara anlattı.
No Reservations, Parts Unknown, .. gibi yemek programları; adı duyulmamış şehir ve kasabalarda, beklentilerin dışında basit şekilde hazırlanmış, bulunduğu kültürler ile özdeşleşmiş yemekleri insanlarla sohbet ederek aktarıyordu. Bazen geyik avında, bazen balık yakalarken, sokak yemekleri atıştırırken, sabaha kadar içerken her hali ile dünyanın dört bir yanından sahneleri ekrana yansıttı. Halkın sözcüsü olarak yeri geldiğinde gıda ticaretine karşı politik eleştirilerini, kaygılarını dile getirmekten de çekinmedi hiçbir zaman.
Yoğun TV programları ile birlikte son dönemlerde dövüş sporlarına da yoğunlaştığı bilinen Bourdain aynı zamanda da özel hayatı ile de sürekli takip ediliyordu.
Bugünlerde 2013’den beri sunuculuğunu yaptığı Parts Unknown’ın son çekimleri CNN tarafından iki bölüm şeklinde yayınlandı.
Ve bugün hayatta olsaydı 62. yaşını (25 Haziran 1956) kutlayacaktı.
Ölüm sebebi ne olursa olsun bu ani gidişinin muhakkak bir anlamı vardı.
İyi ki, doğdun Tony, seni özleyeceğiz…