Hemingway’in İzinde Damak Zevkleri – Karaköy Mono

Yemekte aşk olduğunu keşfettim, başka hiçbir yerde kalmamış olsa da. Sindirim sistemim dayandığı sürece bu aşkın peşinden gideceğim.

Ernest Hemingway

“I have discovered that there is romance in food when romance has disappeared from everywhere else. And as long as my digestion holds out I will follow romance.”

Genç Ernest Hemingway, Michigan’daki Walloon Gölü yakınlarında bir teknede iken bir tüfek tutar. Yaz, 1903.

Bir yazarı tanımlamak istediğimizde nelerden söz ederiz? Hikayelerindeki konularından  mı bize hissettirdiklerinden mi yoksa kendi kimliğinden mi? Nedir bizi o yazarın kitabına yönlendiren, onu hayatımıza alıp hayal kurduran ve bittiğinde olanları yaşanmış gibi hissettiren? Yazılarında kullandığı yalın dil, kurguladığı konuları ile okuyucunun hayal gücünü harekete geçiren Ernest Hemingway, tutku ile bağlı olduğu ve konularında büyük bir iştahla yer verdiği yemek ile, bugün eserlerini farklı bir açıdan değerlendirmeye, hikayelerini tekrar ele almaya itiyor okuyucuyu.

Büyük buhran (1929), birçok savaş (1. ve 2. Dünya Savaşı, İspanya İç Savaşı) ve devrimler (Küba Devrimi) yaşamış bir kişidir. Bulunduğu dönem düşünülürse onun kaleminden çıkanlara şaşırmamak elde değil. Ernest Hemingway yirminci yüzyılın en büyük yazarlarından biri olarak tanınmaktadır. Onun kısa cümleler ile yaptığı güçlü, abartısız yalın yazısı sayısız yazarları etkilemiştir. Zamanındaki diğer yazarlara göre daha çok insan hallerini yazılı anlatımında kullanmış, döneminin mevcut edebiyat biçimine farklı bir yön vermiştir. Henüz ortaokuldayken yazmaya başlar ve lise bittiğinde üniversiteye gitmek yerine Kansas City Star gazetesine muhabir olarak bulunur. Gazete yazıları, hikayeleri ve devamında birçoğu ödül almış romanları ile yazar, gazetici, muhabir kimliklerini taşır. Daha 20’sinde bile değilken başladığı yorucu seyahat serüvenini 60’ına geldiğinde 5 kıtada bulunarak tamamlamıştır.

Roman ve yazılarına fazlasıyla ilham olabilecek bir dönemde yaşamıştır. Savaşta tanık olduğu olaylar, acılar onun yazılarının temelini oluşturur. Muhabir ruhu  ile 1. Dünya Savaşının alt üst ettiği bir dünyada ülkelerinden kopmuş yorgun askerlerin hikayelerini Güneş de Doğar ( The Sun also Rises) romanında  anlatır. Silahlara Veda (A Farewel to Arms) ile 1929 yılında İtalya da  1. Dünya Savaşı sırasında yaşadıklarından yola çıkarak bir hemşireye aşık olan yaralı bir askerin hikayesi konusu olur.

Ernest ve ikinci eşi Pauline Pfeiffer ile boğa güreşine katıldığında, Pamplona, İspanya. Yaz, 1927.

Özel yaşamına ilişkin konular özellikle avcılık, balıkçılık, boğa güreşi, safari turları gibi severek yaptığı serüvenler yine esin kaynağı olmuştur yazılarının. Onun muazzam av tutkusu daha küçük yaşlarda babası ile yaptığı gezilerle başlamıştır. Yine babası sayesinde bu zamanlarda tüfek kullanmayı öğrenir.

Bulunduğu yerlerin mutfağı, yemek kültürleri ile yakından ilgilenirdi. Ünlü yazar iyi içkiden, iyi yemekten, iyi bir yemeğin nasıl yapılacağından gerçekten anlıyordu. Yemeye olan düşkünlüğü Hemingway’in edebiyatında sıklıkla karşılaştığımız bir temadır. O bir yönde yaşadığı entelektüel hazzı, damak gustosu ile birleştirerek eserlerinde işliyordu. Onun yeme içme zevki, yazmaktan aldığı zevki tamamlardı. Batı romanında sofranın ya da yemek tariflerinin, roman karakterlerinin kimliklerinin betimlenmesinde daima yer verilmiştir. Ernest Hemingway’de bunu ustalıkla kurgulayan  isimlerden biridir. Bir yazısında açlığın duyuları güçlendirdiğinden bahseder ve “öykülerime aldığım kişilerin çoğu domuz iştahlı, yemek konusunda çok zevkli ve arzulu kimselerdi, yine birçoğu da bir bardak içkinin düşüyle yaşamaktaydı.” diye yazar.

Günümüzde ise Craig Boreth, Ernest Hemingway’in yaşanmışlıklarından ve eserlerinden yola çıkarak Hemingway’in yemek biyografisini kitap haline getirerek farklı bir bakış açısıyla sunuyor. “Hemingway’le Yemek Bir Şenliktir” kitabı Hemingway’in sofrasından çıkıp Craig Boreth’ in satırlarında yeniden hayat buluyor.

Ernest Hemingway kılıçbalığı ile poz veriyor, Havana Limanı, Küba. Temmuz, 1934.

Boreth, Hemingway’in avcılık ile ilk yıllarını, 1. Dünya Savaşında fakirlikten doğan zengin mutfağıyla İtalya’yı, Venedek’in rengarenk pazar yerlerini, Paris’te yazarlığının ilk  yıllarında maddi durumunun iyiyken ve zorken olan sofrasını, İspanya İç Savaşının cerayan ettiği dönemde San Sebastian’dan Madrid’e İspanyol mutfağını, Key West ve Küba dönemlerindeki balıkçılık anılarını, Doğu Afrika’da safari gezilerindeki gezgin ruhuna kadar bütün bu serüveninde dünyaca üne sahip bir yazara dönüşürken eserlerinde yer verdiği yemek anılarını ve tariflerini itinayla işliyor.

Craig Boreth’in yemek ve anı kitabından derlediğim bazı alıntılar hem Hemingway’in yemek kültürüne dair bilgi ve anılarından hem de tariflerinden oluşuyor.

Avcılık ve balıkçılık tutkusu daha küçük yaşlardayken başlar ünlü yazarın. Kamp hayatına merakı ile doğada az malzemeyi biraraya getirerek sıradan olanı muhteşem bir sofraya dönüştürebiliyordu. Bunun için usta bir aşçı olmasına gerek yoktu. Tutkusu ve yemeye olan hazzı onun için yeterliydi. Anılarında ve kitaplarında da paylaştığı gibi alabalık onun en sevdiği balıkdı. Hem avlamayı hem de yemeye bayılırdı. Onun kamp usulü hazırladığı kömür ateşinden çıkan pastırma ile kızarmış alabalık, balıkların pişmesini beklerken hazırladığı pankek, şişeden oklava ile açtığı elmalı turta, ve bu ziyafetin sonunda yine kamp ateşinde pişen kahve Hemingway’in bir av sofrası klasiğiydi. Sonraki yıllarında da sık sık yapmaya devam ettiği av yolculuklarında Hemingway acıktıkça ateş yanında bir grup arakadaş ile yenen yemek ve dağ havasının karınları doyurmanın en güzel yolu olduğundan bahseder.

Hemingway dostları ile Idaho’da piknik yapıyor. Yaklaşık olarak 1959.

Bulunduğu ülkelerin yemek kültürüne dair gözlemlerini ve deneyimlerini yazılarında da sıkça kullanmıştır ünlü yazar. Gündelik konuşma diliyle karakterlerini güçlü çizen, kısa cümleleriyle duygu yoğunluğu yaratarak okuyucuya aktarıyordu. Silahlara Veda romanında savaş anılarına yer verirken kurguladığı Frederic ve Catherine karakterleri arasında geçen ayrılık sahnesinde aşk ve yemek konusunu betimler. Milano’da bir otel odasında yenilecek olan bu yemekte Frederic’in tercihi bir av eti olacaktır. Kestane püreli, sufle patatesli çulluk ve salata. Yanında İtalya’nın Capri şarabı. Ve yemeğin üzerine İtalyanların meşhur tatlısı zabaglione1. Yine aynı romanda av hayvanları hakkında bilgisini cömertçe aktarır: “Çulluk, kolay avlanan bir kuştur. Baykuş gibi yumuşak bir uçuşu vardır. Kaçırsanız bile o yine alçalır ve size bir şans daha verir. Hele Armagnac’lı flambe’si enfes olur. Kendi yağı ve suyuyla pişer, biraz hardal katılmış sosu, iki dilim domuz pastırması ve patates sufleyle yemeğe doyum olmaz.”.

Ernest Hemingway ile Count Titi Kechler, Cortina d’Ampezzo, İtalya. 1948-1949.

İtalya’dan Paris’e uzanan yolculuğunda o dönemlerde kitaplara olan düşkünlüğü onu zevklerinden fedekarlık etmesine sebep olmuştur. Genç bir yazar olarak ilk eşi Hadley Hemingway ile dışarıda bir akşam yemeği yerine evlerinde mütevazi bir sofra kurmaya razıdırlar. Yine de Fransa’da müdavimi olduğu Cafe du Dome, Closerie des Lilas gibi yerlerde bol bol kahve ve rom içiyor, portugaises denen ucuz istiridyeden yiyordu. Parası olduğunda da Paris’in en iyi istiridyelerini satan “Pruniers” de. Bazen hikayelerinin satılmadığı parasız kaldığında sık sık Luxemburg Bahçelerine açlığını bastırmaya gidiyor, Seine nehri yürüyüşlerinde balıkçıları gözlemliyordu.

Meslektaşı John Dos Passos, Hemingway ile bir bisiklet yarış turnuvasında pazar sokaklarındaki tezgahlardan, el arabalarından aldıkları şarap, peynir, ekmek ve bir kap pate ile banklarda oturduklarını anlatır.

Paris bir Şenliktir (A Moveable Feast) romanında Muhteşem Gatsby’nin yazarı Scott Fitzgerald ile çıktıkları Lyon seyahatinde tavuk ve horozlarıyla ünlü Bresse bölgesinde (Lyon çevresinde) tattıkları yörenin ünlü Poularde de Bresse (Bresse usulü piliç) ile yine bu yörenin hafif ve hoş şarabı Mantany’den bahseder.

1922 yılında Toronto Star muhabiri olarak gittiği İstanbul’da Yunan işgal kuvvetlerinin Trakya’dan sürülmelerine tanık olur. Bir yazısında türk kahvesi ve rakı hakkında şunları yazar: “Türkler günün her saatinde, dar yolların kenarındaki kahvelerde otutup nargileleirni fokurdatıyorlar, bir yandan da insanın midesini yakıp kavuran rakılarıyla yudum yudum demleniyorlar. bu içki, o kadar sert ki, yanında meze olmadan içmek imkasız gibi bir şey.” Ayrıca bu gezisi neticesinde Kurtuluş Savaşı hakkında bir yazı dizisine imza atar.

İspanya’ya gitmesi ile ülkenin doğası, tarihi, renk zenginliği, boğa güreşleri ve muhteşem mutfağı Hemingway’in en iyi çalışmalarına esin kaynağı olur. Karakterleri İspanya macerasında balık avlayarak, dağlara tırmanarak, yemek ağırlıklı olaylar ile yazarın gerçek hayatla edebiyatın birbirini yansıttığını ve tamamladığını görürüz.

Burguete’de klasik dağ yemekleri, Pirene’de köy yemeği, İspanyol geleneğinde bulunan yortu dönemi yiyecek satılan tezgahlarda atıştırmalıklar en çok bahsettiği yiyeceklerdir. Çanlar Kimin İçin Çalıyor (For Whom the Bell Tolls) romanında İspanya İç Savaşı’nın yıkıntı ve direnişi ile dağların ardında yenen yemeği konu alır.

Gökkuşağını andıran balık ve sebze pazar yerleri Hemingway’in daima ilgisini çekmiştir. Venedik balık pazarında deniz tarağı onun için bu pazarın gözdesiydi. İspanya da ise en sevdiği mezeler ve İspanyol zeytini olmuştur.

Tapas2 barları ve dünya çapında lokantaları ile meşhur San Sebastian ise yazara İspanya’ya özgü o telaşsız, keyifli yemek yeme tarzını çağrıştırır. Bunun için ünlü yazar “..burada hayat şahane, yiyecekler muhteşemdir.” der. En doğru ve lezzetli bir tapas bar için ise insan kalabalığı ve yerdeki peçete yığınları oranına dikkat çeker.

Ernest ve Mary Hemingway Afrika’da safarideyken. 1953-1954.

Bulunduğu bölgelerde yerel hayatın ritmine çok kolay uyum sağlardı. Ya Hep Ya Hiç (To have or have not), Akıntı Adaları (Islands in the Stream) ve Yaşlı İhtiyar ve Deniz (Old MAn and the Sea) gibi eserlerine ilham veren Pilar adlı teknesi ile Gulf Stream3’de balık avlarına özellikle kılıçbalığı için çıkardı. küba da yaşarken yazdığı Yaşlı İhtiyar ve Deniz onun başyapıtı olarak kabul edilen eser, yaşlı bir denizcinin dev bir balık avlamayı çalışırken yaşadıklarını anlatır. Bu eseri ile 1953’de Pulitzer Ödülü’ne, 1954’te Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görülmüştür.

Macerayı seviyordu, savaş muhiriydi, fotoğraf çekiyordu, kitap yazıyordu, ve aynı zamanda sıkı içki içiyordu. Venedik’te onun en sevdiği bar Harry’s Bar ya da Havana El Floridita Bar ‘da her zaman tercih etiiği özel kokteyli Papa Dobles yani Hemingway usulü Daiquiri: beyaz rom, greyfurt suyu, kiraz likörü ve çok az işlenmemiş şeker. Zaman ve çabadan tassaruf etmek için ise hep duble olmalıydı. Bugün her iki barda varlığını sürdürmekte. El Floridita da en ünlü müşterisi olan Hemingway’in anısına elinde içki bardağı ve gülümsemesi ile akıllarda kalan görüntüsünü heykeli ile ölümsüzleştirmiştir.

Hemingway’in ününün tam bir efsaneye dönüşmesi üçüncü eşi Martha Gellhorn ile Küba’ya taşınması ile gerçekleşir. Ernest’in bu dönemlerde Green Street’deki mağarası Gellhorn ile tanıştığı Sloppy Joe’nun Yeri’dir. Bu mekanda Hemingway’in en meşhur içkisi tabiki yine Papa Dobles’dir.

Ernest Doğu Afrika’da dördüncü ve son karısı Mary ile iki büyük safariye çıktı. İlk safarisinde iki kısa hikaye ve Afrika’nın Yeşil Tepeleri (The Green Hills of Africa) romanını yazdı. İkinci safari gezisinde geçirdiği uçak kazası ünlü yazarda sağlık sorunlarına yol açtı. Doğu Afrika’nın Kapiti ovalarından Wyoming’e ve oradan da Idaho Dağlarına kadar uzanan bu serüvende artan av maceralarıyla birlikte yeme içme arzusuda kabarıyordu. Eşi Mary’nin How it was adlı anı kitabında av boyunca keyfini çıkardıkları yemeklerinden bahseder.

Mary eşleri içinde yemek pişirmeye ilgi duyan tek karısıydı. Küba yemeklerinden Çin, Meksika, Hint mutfağına varan çeşitlilikte kendini geliştirmiştir. Mary’nin elinden çıkan Küba mutfağından picadillo ve hindistancevizli dondurma ile Çin mutfağından chop suey (sebzeli şehriyeli çin yemeği) ve misket limon tatlısı Ernest’in en sevdiği yiyeceklerdi.

İşte Hemingway’in sofrasından zaman ve mekanı aşıp gelen lezzetler. Boreth’in de bahsettiği gibi gerçek hayattan, muhteşem bir edebiyatın kurmaca gerçekliğine geçerken yalnızca gerçek bir sanat ve büyük bir yemek tutkusuna kapılarak var edilmiş, duyguları harekete geçiren yemekler.

Pek çok eleştirmenin de söylediği gibi içki ve eşleri yazarlığını sürdürmesinde önemli faktörlerdi. Yaşamının serüven tadındaki bu yolculuğunda dünya büyük bir ölçüde değişmişti. Ama bugün hafızalarda olan, elinde içki bardağı ve etrafını saran neşe içinde gülümseyen dostlarıyla bir Hemingway’dir.

1 Zabaione yumurta sarısı, şeker ve tatlı bir şarap ile yapılan İtalyan tatlısı veya bazen bir içecek. Tarifin bazı versiyonlarında konyak da kullanılır.

2 Tapas. Tapa, İspanyol mutfağında bir aperatif veya meze. Tapas ise bu yiyeceklerin sunulduğu yemek yeme mekanları.

3 Gulf Stream ya da Körfez Akınıtısı Kuzey Atlantik Akıntısı’nın bir parçası olan, Meksika Körfezi’nden başlayıp Birleşik Krallık’ın kuzeyine kadar devam eden sıcak su akıntısı

Not: *Yazıda anlatılanların bir kısmı Craig Boreth’in “Hemingway’le Yemek Bir Şenliktir” kitabından derlenmiştir.

**İçerikte bulunan görseller John F. Kennedy Kütüphanesinin, Hemingway Koleksiyonu’na ait  internet sitesinde yayınlanan fotoğraflarından kullanılmıştır, https://www.jfklibrary.org/Research/The-Ernest-Hemingway-Collection/Media-Galleries.aspx

Yazar: Yazgı Patar