Charles Bukowski’nin ölüm yıldönümünde işte size unutulmayacak sözleri… – Karaköy Mono

Charles Bukowski, eğer onu zaten okuduysanız, onun kaçık sert bir yazar olduğunu bilirsiniz…

Bukowski en derin duygularını, hayatın bazı zor konularını, doğrudan ele alan kelimelerle ifade eden bir yazar olduğu için birçok hayranı olduğu kadar  nefret edeni de var, ama o ruhunuzu bile kesip kanatabilir… Her şeyi söyledi, bunu da özür dilemeden söyledi. O yüzden bazıları onu alaycı bir yazar olarak görse de sözlerinin anlamlarını gerçekten kavradığınızda hayatın ve insanlığımızın acıklı gerçeklerini ortaya çıkarttığını anlayacaktır.

Tüm yazıları, yaşam deneyimlerinin şüphesiz bir tasviridir ve kusursuz kelimeleri kusma yeteneği ile bugün milyonlarca okuyucunun yıldızı olmayı hak ettiği de bir gerçektir…

Ölümünün 29. yılında size hayatın tatlı bir şey olmadığını anlatan adamın bazı sözlerini paylaşalım o zaman.



Biri sizi üzüyorsa, mutlaka mutlu ettiği başkaları vardır.

Kendini iyileştirmek istiyorsan, yaralarının sahibini yok et, unut…

Birisi için önemliysen, her durumda senin için zaman yaratır. Bunun dışındaki her şey bahanedir.

Hangi çiçek, diğerini “sarı açtı” diye ayıplar? Hangi kuş “farklı ötünce” diğerine yasak koyar? Derisinden, dilinden ötürü öldürülüyor insanlar. Ah insanlar! Her şeyi bulup kendini bulamayanlar.

Kimseye, sana ihanet etmesine izin verecek kadar güvenme.

Kalabalığa karışmak için hiçbir özellik gerekmez ama yalnız ve dik durmak için gerçekten çok şey gerekir.

Kentler insanları öldürmek için inşa edilirler ve bazı kentler insana kısmetli gelir, bazıları gelmez; çoğu gelmez.

Benim konularım bira içmek, at yarışları ve senfonik müzik dinlemekten ibaretti. Eksik bir hayat olduğu söylenemezdi ama hayatın tamamı da değildi.

Aklına sahip olmalısın, diye geçirdim içimden, asıl tehlike aklını kaçırmak.

Boşuna değildi insanların Tanrılara sığınması. Dayanılır gibi değildi yoksa.

Acı olmasa şair ne yapar? Daktilo kadar elzemdir şair için acı.

”Tabağındaki her havuç ve bezelye tanesini yiyeceksin!” dedi babam. Yemeye başladım. Korkunçtu. Onları yiyordum sanki, inandıkları şeyi, oldukları şeyi.

Cesur bir adam ve bir korkak arasındaki fark şudur: Korkak, bir aslan ile kafese girmeden önce iki kez düşünür. Cesur adam ise aslanın ne olduğunu bilmez. O sadece yapmış olduğunu düşünür.

Birine ihtiyaç duyuyordu insan. Etrafında öyle biri yoksa onu sen yaratmak zorundaydın, olması gerektiği gibi birini yaratırdın. İnsanın kendini aldatması, hile yapması gibi bir şey değildi bu…

Ölmek için hep yeterince erkendir ve daima fazla geç.

Aşk, gerçekliğin ilk ışığında yok olacak bir sistir.

Size zamanını ayırmayan birine, asla kendinizi harcatmayın.

“Tanrım, tanrım, çok tuhaf bir dünyada yaşıyoruz,” dedi. “Her şeyimiz var ama hiçbir şeyimiz yok.”

Anlatacak çok şeyim olsa da, anlaşılmak istendiğimden emin değilim.

Bir kaplanı yakalayıp kafese koyabilirsiniz ama onu kırdığınızdan asla emin olamazsınız. İnsanlar daha kolaydır.

Ruhunuzu kaybettiğinizin farkına vardıysanız, hâlâ kaybedecek bir ruhunuz var demektir.

Hayatta tahammül edemediğim bir şey varsa o da yapış yapış duygusallıktır!

İnsan, geçmişin hasretçisi, geleceğin özlemcisi, yaşadığı anın şikayetçisidir.

Bunun nasıl gerçekleştiğini anlatmak güç, anlayabilmeniz için yaşamanız gerek. İki kişi sekiz dokuz saat yumruklaştıktan sonra tuhaf bir kardeşlik bağı oluşur aralarında.

Yüce Tanrım, ben sana yaklaşma cesaretini kendimde ne hakla buluyorum? Zavallı bir sefil, bir günahkâr sana nasıl yaklaşabilir?

En büyük acı, başkaları ile paylaşmaya cesaret edemediğin acıdır.

Büyük bir yazar beş yüz yılda bir geliyordu ve o sen değildin ve onlardan biri olmadığın da kesindi.

Bira içmek için buradayız ve hayatlarımızı öyle yaşamalıyız ki ölüm bizi almaya geldiğinde titresin.

Daha çok yazları giderdik kumsala. Akşam yemeğine geç kaldığımızda evdekiler şikayet etmezlerdi. Tabanlarımızın su toplamasına da ses çıkartmazlardı. Ayakkabılarımızın topuklarının ve tabanlarının aşındığını fark ettiklerinde yerdik fırçayı. Topuk, taban ve yapışkan almaya yollarlardı bizi.

Yanınızda yutabileceğinizden fazlasını bulundurmayın: Aşk, tutku ya da nefret.