Karlı bir dağdan geliyordu adam. Geldiği yerlerde tipi sesleriyle bebeler beşiklerde sallanırdı; tipi sesleriyle sevdalılar birbirine yüreğini açardı; tipi sesl...
I.
Biraz geç kaldım. Umarım sıram geçmemiştir. Öbür geldiğimde çok beklemiştim. Bekleme salonunda benden başka iki kadın daha var. İkisi de çirkin. İçim raha...
El yazması eskidi. Son sayfada bir tarih var. Beş yıl. Beş yıl önce yazılmıştı. Size postayla ulaştı. Masanın bir köşesine bıraktınız onu, bir daha durmadınız ü...
İşte sonbahar... Kışın ürpertisini burada, Asya’nın sınırında yaşayan dostumu düşünmeden hissedemiyorum.
Evine son gidişimde onu bir daha göremeyeceğ...
Avrupa kasabalarının tenhalığı ve sessizliği oradan geçenler için büyüleyicidir. Yabancı bir güzellikle efsunlanan kişi yol kenarlarındaki küçük kule pencereler...
İşte öyleyse. Çıplak adam kumun üstünde ahtapotlarla eğleniyordu.
Akşam vakti bir ağacın kırmızı meyvesi gibi sislerin içine iniyordu güneş, denizin içine dü...
İşte böyle oldu. Mutfaktaydı; ağır, siyah kiraz oyma masanın önünde. Oradaydı, her zamanki gibi rosto kesmeye hazırlanıyordu. Her iki elinde kasap bıçağı kadar ...
“Şu yukarıda mı yaşıyorsunuz?” dedi. Kavak ağacının altında oturuyordu. Bir eliyle ağaca dayanmış, bir köpeği okşar gibi avucuyla ve açık parmaklarıyla ağacın t...