ÇAĞLAR TAVŞANOĞLU: Sanat kendi içerisinde sonsuz derinliğe sahip aydınlık bir evrendir – Karaköy Mono

Bugünkü konuğumuz Çağlar Tavşanoğlu. Sadece temsil ettiği sanatçılarla tanılan bir isim değil, yazar kimliğiyle de dikkatleri üzerine çeken ve Pink Limo Entertainment’in kurucusu olmakla birlikle müzisyenlik de yaparak sektörde adından sıkça söz ettiren bir isim. Çok yönlü çalışmalarıyla yıllardır yaptığı menajerlik ve edebi çalışmaları ışığında sorularımıza içtenlikle yanıt verdiği için çok teşekkür ederiz…



 

1. Sevgili Çağlar, seni tanımayanlar için bize biraz kendinden bahseder misin?

Elbette… Çağlar Tavşanoğlu. Yaklaşık 16 yıldır sanatçı menajerliği ve yazarlık yapmaktayım. 90’lı yıllardan başlayarak 2000’li yılların ortalarına kadar müzisyen olarak sahne aldım. Sonrasında müzisyenliği rafa kaldırarak kariyerime menajer olarak devam etmek için adım attım. Bu sırada roman ve hikâye çalışmalarım sıklaştı. O yıllardan itibaren çocukluktan gelen yazma tutkumu da oyuna dahil ettim. Sonrasında Pink Limo Entertainment şirketini kurdum ve o günden bu yana ekibimle birlikte menajerlik ve yapım adına birçok projeye imza atmaya devam ediyoruz.  

2. Her şeyin bir hikâyesi vardır. Edebi çalışmalarını sormadan önce menajerlik hikâyen nasıl başladı? Bu konuya olan ilgini nasıl fark ettin?

Aslında müzik yaparken işin mutfağı ile daha ilgiliydim. Bir üretimi sunuma hazırlamak, doğru standartlarda insanların beğenisine sunmak, müzik üretmekten daha çok ilgimi çekiyordu. Futbol, basket vb. oyunlar oynarken bile oyuncu değil teknik direktör olmayı tercih ederdim. 2000’li yılların ortalarında Ankara’dan İstanbul’a geldim ve menajer asistanı olarak mesleğe ilk adımımı attım. Çok geçmeden de menajerliğe geçiş yaparak kendi sistemimi oluşturmaya başladım. Sonrası malum.. 

3. Hangi sanatçılarla çalışıyorsun? 

Birçok sanatçı ve grup ile birlikteliklerimiz devam ediyor, şimdi buraya hepsini yazmak gereksiz bir kalabalık yapabilir. Merak edenler Pink Limo Entertainment instagram sayfasından veya web sayfasından menajerliğini yürüttüğüm tüm isimleri görebilir ve detaylıca inceleyebilirler.

4. Pandemi müzik dünyasını büyük ölçüde etkiledi. Sanatçılar da eve kapanmak zorunda kaldı. Bu süreç menajerleri nasıl etkiledi?

Sadece konser yapan ve sanatçısına başka bir hizmet sunamayan menajerler pandemiden çok etkilendi elbette. Aslında menajerlik sadece konser yapmak değildir. Bu konuda biraz laf kalabalığı yapacağım sanırım:

Menajer, sanatçının sadece konserlerini değil, uzun vadeli planlarını yapan, görsel ve yazılı basın ile bağlantısını kuran, marka planlaması yaparak sanatçıyı doğru markalar ile eşleştirmek için çalışan, reklam stratejileri oluşturan, imaj ve giyim kuşam konusunda sanatçıya uygun konsepti saptayan, o konsept üzerinde çalışacak kişileri bulan, sanatçıyla birlikte düşünen, tartışan, yapım şirketleri ve prodüktörler ile bağ kuran ve sanatçısına uygun şirketlerle doğru anlaşmaları yapmak için var olan, sanatçısının psikolojisini ve özel yaşamını da takip ederek, doğru yönlendirmeler ile hayatının daha dengeli ve kariyerine uygun, doğru şekilde ilerlemesine katkıda bulunan, sanatçısı ile aile olan, onun yapısına ve ilerleyişine uygun projeler üreten, geleceği düşünen kişidir.  

Bir menajer konser ayarlar mı? Elbette ayarlar. Fakat bunu organizatörlerle iş birliği içerisinde yapar. Tıpkı klibi kendi çekmediği, saçı kendi yapmadığı, sahneyi kendi dizayn etmediği gibi konserleri de projelendirip operasyonu belirledikten sonra işin uzmanına bırakmalıdır. Yukarıda saydığım işler gerçekten çok vakit ve emek isteyen işlerdir. Bunlarla gerçek anlamda ilgilenen bir menajerin zaten konser koşuşturmasına pek zamanı kalmayacaktır. İşte bu yüzden menajer, organizasyonlarını doğru kişilerle çözmeli, kendi uzmanlık tarafına odaklanmalıdır.  

İşte bu sebeple pandemide sadece konser yapan menajerler oldukça zor zamanlar yaşadı, bir kısmı meslekten uzaklaştı. Fakat yukarıdaki menajerlik tanımına uygun olan menajerler dijital dünyayı kullanarak ve özel projeler geliştirerek hem kendilerini hem de sanatçılarını ayakta tutmayı, kısacası krizi fırsata çevirmeyi başardı.   

5.  Sıfır noktasından sanatçıları alıp onları üst noktalara taşıyan, gençleri destekleyen bir isim olarak tanınıyorsun. Bunu biraz açar mısın?

Evet, menajerlik kariyerim boyunca yeni insanlar, yeni ruhlar tanımaya ve onlarla birlikte yol almaya öncelik verdim. Genç ve potansiyeli yüksek müzisyenlere açılan bir kapı olmak istedim. Onları yetiştirmek, sağlıklı koşullarda üretmelerini sağlamak, hayallerine giden yolun bir parçası olmak istedim. Bir insanın içindeki müzikal potansiyeli ön görüp onun üzerine gitmenin, onu eğitmenin, hazırlamanın ve sonunda dinleyiciye sunmanın ruhumda bıraktığı tadı hiçbir kelime tarif edemez.6. 16 yıldır sektörün içerisindesin. Peki, sanat dünyasında biraz geriye gidersek o zamandan bu zamana neler değişti? Değişmesini istemediğin şeyler oldu mu?

Elbette dönemsel değişiklikler her zaman diliminde olacaktır. Nasıl 1930’lar ve 1950’ler farklı ise, 2000’ler ve 2020’ler de birbirinden ayrılıyor. Bu ayrılıklar nesillerin değişmesi ile doğru orantılı olduğundan, söz konusu değişimlere sanat açısından baktığımızda iyi ya da kötü demek doğru olmaz. Sanat kendi içerisinde sonsuz derinliğe sahip aydınlık bir evrendir. Sanat yıllar içerisinde evrilse de her ruha uygun seçenek vardır. Müziğin değişimine bakarsak, kendi içerisinde bir döngü ile ilerliyor diyebiliriz. Bir dönem rock müzik endüstriye hakimken yıllar geçtikçe nesillerin yaşam stilleri, teknolojinin yönü, kültürlerin değişmesi vb. sebeplerle müzik rap ve pop-elektronik müziğe yönelim göstermiştir. Ama müzik öyle güçlü bir döngüdür ki geçmişi asla silmez. 2000’li yılların ortalarında yaşanan ve benim de çok haz etmediğim bu değişim, 2020’lerle birlikte tekrar döngüye girdi ve şimdilerde rock müziği eski günlerine geri döndürecek gibi görünüyor. Bu sayede yeni çağın trendleri ve eski trendleri bir arada bulabilecek, yepyeni üretimler deneyimleyebileceğiz. 2030’larda hangi müzik türü endüstrinin başında olur bilinmez fakat müziğin harman olduğu yıllar artık geldi. Hakimiyet yok. Rock var rap var pop var… Ne ararsan var. Bu çeşitlilik hoşuma gidiyor.    

7. Müzisyenlik de yapıyorsun. Ben Değilim ve Senden Yapamıyorum Bir Ben adlı parçalardan sonra yeni çalışmaların oldu mu?

Evet, Ocak ayı ile birlikte birkaç parça daha çıkarmayı düşünüyorum. Müzisyen olarak çok iddialı olmasam da yazdığım şarkıların rafta durmasındansa ölümsüz olmasını tercih ettiğimden tek tek çıkarmaya başladım. Yoksa bir beklentim veya kaygım yok, aman yanlış anlaşılmasın… Yaza kadar 5 parçayı müzikseverler ile buluşturmayı planlıyorum.  

8. Menajerlikten yazarlığa akan bir yolculuk. Seni yazmaya iten bir hikâyen var mı? Ya da sektörün kazandırdığı bir deneyim miydi bu?

Yazmaya müzik sektörüne girişimden yıllarca önce başladım. Şu an fantastik edebiyatının önemli yazarlarından biri olan değerli dostum Şeref Atak ile ortaokul yıllarımızda Ankara’daki apartmanımızın arka bahçesinde yazar, çizer, yazdıklarımızı birbirimize okutur, üzerinde tartışır ve tekrar yazardık. Bunu yıllarca sürdürdük. O yıllardan bu zamana kadar da yazmaya devam ettik. Aslında sorunuzun cevabı da bu olsa gerek… Beni yazmaya iten en büyük hikâyem, halen hayattaki en yakın dostum, çocukluk arkadaşım olan Şeref Atak’tır… Ona da buradan bir kez daha teşekkürler, beni hayal dünyam ve ruhumla tanıştırdığı için…      

 9.Toz Adam adlı romanın oldukça okundu, dikkat çekti. Hâlâ da popülerliğini koruyor. Okuyucularımıza biraz içeriğinden bahseder misin?

Toz Adam, tozun içinde doğmuş, tozun içinde büyümüş ve yaşamış bir adamın kendi ağzından hayat hikâyesini anlattığı bir romandır. Uzun uzadıya içeriğinden bahsetmek istemem, roman severlerin bu kitabı içeriğini bilmeden okumasını, toz adamın yaşadıklarını içselleştirmesini tercih ederim diyorum ve bu cevabı burada sonlandırıyorum.  

10. Son olarak bu sektöre adım atmayı hedefleyen gençlere bir şey söylemek ister misin?

Ey Türk Müzisyeni! 

Aşağıdaki her şeye okeysen aramıza, yani “Deliler Kulübü”’ne hoş geldin! Artık bu sektörde bir şeyler yapmaya başlayabilirsin! 

Bir kere öncelikle bulunduğun coğrafyanın müzik yapmak için pek de uygun bir lokasyon olmadığını, birçok sorun oluşturan durumun aynı anda bu coğrafyanın iskeletini oluşturduğunu bil. 

Doğal afet boldur bu coğrafyada, savaş riski çoktur. Dönemsel olarak sonuçları vahim birçok deprem, orman yangını, sel meydana gelir. Belirli aralıklarla askeri operasyonlar, terör saldırıları gibi beraberinde kitlesel acıyı getiren olaylar cereyan eder. Tüm bu şeyler ilk olarak bu sektörü vurur. İnsanlar genel olarak mutsuzdur. Acı ve kederle yoğurulmuş, ana besin kaynağı “dertli bir kalp” olan bir toplumdur. Buna ayak uyduracaksın.

Yeniler müzik sektöründe asla ciddiye alınmazlar. Müzikal olarak kusursuz, fiziki açıdan yeterli, mental olarak tatmin edici, internet platformlarında etkin, yetkin ve kışkırtıcı biri değilsen; gelişimine izin verilmez. “Geliş, öyle gel!” derler. Seni geliştirmek için ekstra bir efor sarf edilmez. Efor hep senden beklenir. Kendi başının çaresine bakarsın. Sosyal medya rakamlarını yükseltmek için türlü numaralar çevirir, marjinal bir görüntüye sahip olabilmek için ne yapacağını internetten veya bu işlerden anlayan birtakım tanıdıklar ile öğrenmeye çalışırsın. Nasıl şarkılar yapman gerektiğini, içeriği hakkında hiçbir fikrin olmayan bu müzik pazarında nasıl yürüyeceğini, uzun ve kısa vade planlarını bir başına tasarlarsın. Evet! Sen uzun bir süre boyunca kendinin menajerisindir ve her şeyi öğrenmek, tüm adımları kendin atmak zorundasındır. 

Parayı ise popüler olana kadar cebinden çekerler, ruhun duymaz. Sırf tutunabilmek uğruna karşına çıkan her müzik fırsatını değerlendirmeye çalışırsın. Gelişimine ve geleceğine hiçbir katkı sağlamayacak birçok insana birikimlerini, ailenin birikimlerini, eş dosttan aldığın borçları saçarsın. Eline hiçbir şey geçmez. Tekrar başlaman gerekir. Kandırılmaya açık bir sektördür. Doğru adresi bulana kadar dar ve bozuk sokaklarda kaybolursun. Bunlarla yaşamayı öğrenmelisin.

Uzun yıllar müzikten para kazanamazsın. Ek iş yapmazsan aç bile kalabilirsin. Aç kalmasan da hayallerinden ve hedeflerinden her geçen gün biraz daha uzaklaşırsın. Yine de yılmayacak kadar deli olmak zorundasın. Kaygı ile flört edecek, bozulan ruh sağlığını hep diri tutacaksın. Mücadeleye ve olumsuz şartlara göğüs gerebilen bir zırhın olmalı. O zırh her bir darbede zedelenirse bu işin sonunu getiremeden zırhın ikiye ayrılacak ve hayallerin o anda son bulacaktır. Seni büyük bir savaşın beklediğini bileceksin.

Hepsini aşıp ünlü olduğunda yepyeni dertler seni bekliyor olacak. Sürekli dinleyiciyi yakalayacak üretimlerde bulunman istenecek. Üretemediğin veya kitlen azaldığı an üzerine gelinecek, bu süreç devam ederse de bir köşeye atılacaksın. Kendine sürekli iyi bakman, hit parçalar yakalaman, hep mutlu görünmen istenecek. Tiyatro yeteneğini güçlendireceksin. Bunlar yoksa şöhret de yok. Para da yok. Ona göre.

Peki… Böyle negatif bir enerjiyle başlamayalım. Durumu dengelemek için biraz da iyi şeylerden söz edelim… 

Bu yola müzik insanı olarak girdiysen normal şartlarda sahip olmanın zor olacağı geniş ve aklı açık bir çevren olacak. Bu çevre seni bir üst vizyona taşıyacak. Arkadaş çevresi ve sosyal etkileşimler, kültürel anlamda insanı besler ve sanatla iç içe bir çevrede bu beslenme, gelişimine genel olarak olumlu yönde etki edecektir. 

Çalışacağın ve etkileşimde bulunacağın insanları doğru seçebilirsen sana onlarca yeni kapı açılacak ve bu çevrenin sana getirebileceği pozitif fırsatlardan faydalanabileceksin. Bazen tanıştığın bir kişi sana öyle kapılar açacak ki, sen bile ne olduğunu anlayamadan bir bakacaksın ki müziğin doğru ellerde, doğru kitle ile bir araya gelmiş… 

Bu yola girdiğinde daha önce fark etmediğin detaylar sana ilham olacak. Önceden bir ormana baktığında sadece ağaçları görürken sanatınla ruhunu eşleştirdikten sonra ormanın kokusunu, gökyüzüyle birleşimindeki coşkuyu, kuşların kendi aralarındaki sohbetlerini fark edeceksin. Bunlar sanatına katkı sağlayacak detaylar olacak. 

Bir şeyler üretmek, bu yolun olmazsa olmazlarından bir tanesidir. Yeni bir fikir, yeni bir söz, yeni bir beste… Bu yeniliklerde de çeşitli birlikteler kurmaya başlayacaksın. Üretim esnasında fikirlerine eklemeler yapacak, müziğine eşlik edecek, birlikte hareket edebileceğin insanlarla yapmak istediğin üretimlere çok daha geniş bir pencereden bakabileceksin. Gelişimi tetikleyen en önemli unsurlardan biri de paylaşımdır. 

Bu engebeli ama ruhumuzu besleyen güzel manzaralı uzun yolculuğumuzda yanımıza almamız gereken şeyleri de bir sonraki söyleşimizde konuşuruz…