Filmler hakkında konuşmayı, eleştiride bulunmayı pek severiz. Özellikle bazı filmler için çok severiz. Doğamızdan mı fesatlığımızdan mı bilmiyorum ama genelde olumsuz yönde eleştiririz. İddia ediyorum ki “eleştiri”nin olumlu bir şekilde yapıldığında da adının bu olduğunu bilemeyen çok kişi var. İyi ya da kötü, eleştiri her zaman makbuldür çünkü beynimizi çalıştırmayı sağlar.
Gelelim çok fazla eleştirilmiş, bugün kült olan La Montaña Sagrada, yani The Holy Mountain’a, yani Kutsal Dağ adlı filme. Şili doğumlu yönetmen Alejandro Jodorowsky’nin 1973’te yönettiği film ilk izlendiğinde ufak çaplı bir şok yaratır. Jodorowsky filmin sonunda bunun bir film olduğunu söyleyerek izleyiciyi bir parça kendine getirir. Dağla sevişen bir kadın, testis koleksiyonu yapan bir polis ve orgazm makinesi gibi unsurlar içeren bir filmde ne kadar kendinize gelebilirseniz tabii.
Tüm bu ilginç! sahnelerin bir anlamı vardır aslında. Budizmden distopik anlayışa, kapitalizmden saykodelik kültüre birçok konu işlenir. Peki Jadorowski’nin bu filmini yapmasının arkasındaki asıl kahraman kimdir? Spiritüel, para-sürrealist yazar ve şair René Daumal.
1908 doğumlu Fransız yazar ülkemizde çok bilinmese de özellikle Analog Dağ adlı kitabıyla dünya edebiyatında kendisine sağlam bir yer edinmiştir. İşte Jodorowski Kutsal Dağ filmini onun bu kitabından etkilenerek çekmiştir.
René Daumal’in Analog Dağ’ı yazarın şiirsel becerileriyle felsefi çalışmalarını harmanlayarak okuru keyifli bir düşünce yolculuğuna çıkaran bir yirminci yüzyıl klasiğidir.
Diğer özelliklerinin yanı sıra yaşam serüvenin bir alegorisi niteliğindeki bu kitap, sembolik anlamlarla yüklü Analog Dağ’ına yapılan olağanüstü bir yolculuğun hikâyesini sunmaktadır. Yirminci yüzyıl en büyük Fransız yazarlarından biri olan René Daumal’in bu romanı bitiremeden ölmüş olması söz konusu yolculuğa esrarengiz bir hava katıyor.
“Bir dağın Analog Dağ rolünü oynayabilmesi için, doğanın var ettiği gibi, insan açısından da zirvesinin ulaşılmaz, ama tabanının ulaşılabilir olması gerekir,” sonucuna vardım. “Biricik olmalı ve coğrafi bir konumda yer almalıdır. Görünmez olana geçidin görünür olması gerekir.”
Kitap, Türkçe olarak ilk kez Orhan Düz’ün çevirisiyle Paris Yayınları tarafından bu ay yayımlanmıştır.