YENİ ÇIKANLAR – Karaköy Mono

Bin Tanrılı Ülkeye
BİSİKLETLE YOLCULUK

Sinan Cömert

Paris Yayınları

“Seyahatin önündeki tek engel kapının eşiğidir.”

Ozan Orpheus’un Trakyası’ndan Hektor’un Troyası’na,
Diogenes’in Sinop’undan Homeros’un güneş bahçesi Ege’sine uzanan bir yolculuk… İnsandan çok doğaya, buluta, denize, serçeye, balığa güvenen ve inananların yolculuğu… Bisikletinizle kadim Küçük Asya topraklarında maviyle, yeşille ve mitolijiyle iç içe, daldan dala atlayan uzun bir yolculuğa çıkacaksınız. Beyaz yakalıların elinde kalan tek özgürlük aracı olan bisikletle
doğaya kaçışın kısa öyküsü…

“Yakındığım, eli kolu bağlı çaresiz kaldığım anları düşünüyorum. Sinirimi bozan olaylara ya da insanlara şu anki hâlimle aynı tepkiyi verir miydim diye kafamda tilkiler dolanıyor. Selenin üzerinden dünyaya bakmanın getirdiği yüksüzlükle, ‘Pandora’nın kutusu açıldığında, olman gereken yer işte tam burası oğlum diye dolduruşa getiriyorum kendimi. Bisikletin her ne kadar rehabilite edici etkisi olsa da üzerimde, gayet farkındayım; tüm hayatımı öyle canım istediğinde iki tekere yükleyip çekip gidemeyeceğimin”


KARANLIĞIN HAZİNELERİ

Mezopotamya Dininin Tarihi

Thorkild Jacobsen

Paris Yayınları

Milattan dört bin yıl önceye dönüyoruz… İnsanoğlunun dünya yüzeyinde yaşamaya başlamasının ardından toprağı işleyip kentler kurmaya, kurdukları kentlerin etrafına surlar örmeye başladığı günlere. Artık çok geçmişte kalmış bu kadim günlerde, insanın çevresine egemenlik kurmaya başladığı çağların birazcık öncesinde fırtına tanrısı, gökyüzü tanrısı, bereket tanrısı gibi tanrılar vardı, ama onlar sadece işlerini yapıyor ve
insanın kaderiyle hiç ilgilenmiyorlardı. Derken bir şeyler oldu ve bu ilahi varlıklar kendilerine tapmaya başlayan insanın kaderiyle de ilgilenmeye başladılar. Çünkü insanlar arasından bir grup öne çıkıp bu tanrıları yaşadıkları kentlere bağlamışlardı, ki
zaman içinde rahipler sınıfını oluşturacak olan bu insanlar seçtikleri tanrıların yaşayabilmeleri için kentlerde görkemli tapınakların yükselmesine, karınlarını doyurup mutlu olmaları için onlara adaklar sunulmasına diğerlerini ikna ettiler. Zamanla tanrılar insani görünümlere bürünürken, insanlar da tanrısal nitelikler yüklenmeye başlayacaktı. Günümüzde varlığını sürdüren neredeyse tüm tek tanrılı dinlerin
temellerini atan, onları etkileyen kadim Mezopotamya dininin kapıları önümüzde açılıyor; hem de bu alandaki en yetkin insanlardan biri olan Profesör Jacobsen tarafından.


DEĞME NOKTASI
Yaşama Dokunan Konuşmalar

Demet Kurtoğlu Taşdelen

Paris Yayınları

Değme Noktası, felsefi düşüncelerin günlük yaşamın içinde nasıl özümsendiğine dair bir yapıt. Yazmaktan, anlatmaktan, anlamlandırmaktan, sözcük türetmek ve kavram yaratmaktan, özgür ve cesurca felsefe yapmaktan çekinmeyen Demet Kurtoğlu Taşdelen, bu kitapla felsefenin kişisel yaşamlarda işe yaradığını kanıtlıyor. Değme Noktası ile birlikte kişinin kendisini cesurca sorgulamasının ne demek olduğunu bizzat yaşayacak, duygu ve düşünceler aracılığıyla başkalarının yaşamlarına nasıl dokunabileceğinizi görecek, yaşam deneyimlerini anlamlandırmanın örnekleriyle karşılaşacaksınız. Bu kitap ayrıca bir değişim-dönüşüm çağrısıdır. Okuyacağınız her yazı sorgulamalar ve yüzleşmelerle sizi de soyunuk bırakarak yaşamla dans etmeye davet ediyor.


EDGAR ALLAN POE VE LONDRA CANAVARI: Bir Poe ve Dupin Macerası

Karen Lee Street

Paris Yayınları

Edgar Allan Poe’nun kasvetli dünyasına hoş geldiniz.

1840 yazı… Edgar Allan Poe, berbat bir gemi yolculuğunun ardından Londra’ya ulaşır. Ailesinin geçmişinde yatan ve uzun yıllar sonra öğrendiği bir gizemi çözmek için arkadaşı Auguste Dupin ile burada buluşacaktır. Kendisine miras olarak ulaştırılan maun bir kutunun içindeki yıpranmış mektuplar, bir zamanlar iki yıl boyunca Londra’daki güzel ve şık kadınlara dehşet saçan Canavar hakkında garip bilgilerle doludur. Londra tiyatrolarında oyunculuk yapan büyükannesi ve dedesinin yazdığı bu mektuplardaki gizemi çözmeye çalıştıkça Poe ve Dupin geçmişlerinden gelen büyük kâbuslar ve can düşmanlarıyla karşı karşıya kalır. “Zihin birçok kilitli bölmesi olan bir sandık gibidir ve o bölmelerdeki sırları ortaya çıkarmak için doğru anahtarıbulmak gerekir.”