Yeni Başlayanlar İçin Can Yılmaz – Karaköy Mono

Senarist, aktör, maraton koşucusu, motosiklet tutkunu, yapımcı, köşe yazarı… Birçok alanda başarılı olan Can Yılmaz, geçen yıl çıkardığı ilk hikâye kitabı Klişe Hayatlar Matbaası’yla bu alanda da iddialı olduğunu gösterdi.

Bu kadar yoğunluğun arasında ikinci kitabını yazan Can Yılmaz’ı hazır yakalamışken kendisine birçok soru sorduk. Bize o kadar yardımcı oldu ki neredeyse dizgiyi de yapar mısınız diyecektik.

 

Can Bey merhaba. İlk sayımızda yer aldığınız için teşekkür ederim. Sizinle ilgili araştırma yaptığımda sizin de yeniliklere açık biri olduğunuzu görüyorum. Risk almayı sever misiniz? Denemekten vazgeçmemeli miyiz yoksa bir noktadan sonra artık olmuyorsa zorlamanın âlemi yok mu?

Risk almayı göze almak lazım ama ben sanırım o kişilerden değilim. Biraz daha garantici tabir edilen biriyim galiba, uzun uzun düşünmeden ölçüp biçmeden pek bir işe girmem, belki de hayatı zorlaştıran bir şey gibi ama, biraz düşünmek aceleci davranmamaktan şu yaşıma kadar bir zarar gördüğümü söyleyemem. Olmuyorsa, ne kadar denediğine bağlı olarak belki de vazgeçmek gerekir. Her konuda başarılı olmak veya ustalaşmak mümkün değil, vakit kaybetmeden başarılı olacağımız işlere yönelmemiz daha doğru olur.

Dergimizde sadece edebiyat yok, ama asıl tutkumuz o. O yüzden sizinle en çok bu konuda konuşmak istiyorum. Bizim için öncelik edebiyat ama sizin için ne?

Edebiyat elbette benim de hayatımda önemli bir yer tutuyor, okumak yazmak araştırmak her türlü kolaylığına rağmen artık zor vakit ayırılan işler oldu, okumak göz gezdirmek oldu. Ama yine de o çemberin içinde kalmaya çalışıyorum. Yeni üretimler yapmak için çalışmak, ertelememek lazım. Okumaya yazmaya öncelik vermeye çalışıyorum.

Yeni Başlayanlar İçin Can Yılmaz/Klişe Hayatlar Matbaası ilk kitabınız. Tepkiler nasıl oldu?

Kitap piyasaya çıkalı yaklaşık 1 sene oluyor gerek sosyal medyadan gerekse bire bir tanışma fırsatım olduğu okurlardan olumsuz bir eleştiri almadım, sanırım hepsi severek okumuşlar kitabımı.

Hikâyeleri okuyanlar kitabın kapağını kapattıktan sonra bir süre uzaklara bakıp anılarına daldılar mı?

Sanırım öyle bir duygu oluşuyor, kitaptaki öykülerin sahici olması, karakterlerin bizden olması ve mekânların yaşadığımız mekânlara çok benzemesi, okuyucunun kolay iletişim kurmasını sağlıyor olabilir, nostalji sever bir okurun, yaşı benimle yaşıt bir okurun belki de özlemini duyduğu geçmişi okuyarak uzaklara dalması mümkündür, bu yaşanmış olabilir.

Kitap babanız ve kardeşinizle ilk gittiğiniz Fener maçını anlatmanızla başlıyor. Onu okuduktan sonra takım tutmanın nasıl bir şey olduğunu daha iyi anladım. Fenerbahçe sevdanız devam ediyor. O günlerde mi başladı bu sevda? Geçmiş geçmişte kalmıyor mu yoksa? İzleriyle çoğalıyor mu yaşadıklarımız?

O öykünün yarısı gerçek yarısı kurgu diyebilirim, oradaki karakterler babam ve kardeşim, bunu çok kişi tespit etti ve gizemi çok çabuk kayboldu. Fenerbahçe sevgimiz elbette ki çocukluğumuzdan kalma, babamın Lefter’i sırtında taşıdığını duyduğumuzdan beri diyebilirim. Benim adımın Can Bartu sayesinde Can olması da hayatımdaki harika şeylerden biri. Geçmişe özlem hiç bitmiyor bitmesi de mümkün değil, zira yarınlarda bu talihsiz günleri bile hasretle anacak birileri olacaktır, daha iyiye güzele değil, daha çok kötülüğe doğru yol alıyoruz gibi geliyor, umarım ki gelecek nesiller bu günleri “çok güzel günlerdi” diye anarak yaşamaz, çok daha güzel mutlu günler geçirirler.

Klişe Hayatlar Matbaası’nda çocukluk yıllarınızda yaşadığınız ve tanıdığınız insanların hikâyeleri var. Bunların ne kadarı kurgu ne kadarı gerçek?

Hikâyelerimdeki karakterlerin birçoğu gerçek hayattan alınmadır, hikâyeleri kurgudur. Bazılarının hikâyeleri gerçeğe yakındır ama karakterleri kurgudur. Yazarken kurgu veya gerçek diye bir planlama yapmıyorum. Yazarken doğal akışı içinde hepsi yerlerini buluyorlar. Kimi zaman bir karakter geçmiştin gelerek hikâyeye dahil oluyor, kimi zaman karakterin başına gelecek hikâyesi bir yerlerden hatırlanıyor, yani karışık bir durum. Ama geçmişte yaşanılan her dakikanın o hikâyelere katkısı büyük.

 

Filmlerimizi Yazarken Aldığınız Haz Hepsinden Farklı


Ne zaman başladı yazma serüveniniz? Senaryo, oyun, dergi yazısı derken kitap geldi. Aklınızda böyle bir sıralama var mıydı, bunu bitirip ötekine başlarım gibi?

Yazma serüvenim 1976’da Milliyet Çocuk dergisine bir şiirimi yolladığımda başlamış olabilir. Sanırım yayımlanmayan şiirim beni kamçıladı ve yazmaya devam ettim, ama yazdıklarımdan uzun bir süre kimsenin haberi olmadı. Yıllar sonra profesyonel hayata dahil olunca insanlar mecburen yazdıklarımı okumaya başladı zira senaryo veya oyun metinlerini okumaları gerekiyordu. Zorla da olsa okumaları iyi bir şey tabii. Bir sıralama yoktu, aslında sıralama yapacak bir lüks de yoktu, sonraları kendi filmlerimizi yazarken aldığınız haz hepsinden farklı tabii. Onları yeri hep ayrı olacak.

Hangisi sizi daha çok tatmin etti?

Kitap yazmak daha bireysel olduğu için sanırım kitap daha tatmin edici sanırım.

İkinci kitabınızın sözleşmesini imzaladınız. Biz ne zaman okuyabileceğiz? Yeni başlayanlardan sonra Can Yılmaz’ı tanıyanlar mı olacak?

Sözleşmeyi imzalamak için Adana’daki film setimizi ziyaret etmek zorunda kalan bir yayıncım var. Kendisinin azmine hayranım. O tempoyu ben de yakalarsam yılda iki kitap çıkarırız sanıyorum. Yeni kitap için isim aşamasına henüz gelmedim ama kitabın içindeki öykülerden birinin adı olacak gibi, yeni başlayanlar serisini devam ettirir miyiz bilmiyorum, belki de yeni alışanlar için üst başlığı ile çıkabilir.

Yine hikâye kitabı mı olacak? Neler anlatacaksınız, biraz tüyo alsam?

Bir hikâye kitabı olacak, hikâye yazmak hoşuma gitti açıkçası. Kısa ve öz. Yine aynı çizgide bir kitap olacak, nostalji ve geçmişe özlem duyan yaşıtlarım ve geçmişi anlamak isteyen gençler için eğlenceli bir iş çıkacağını sanıyorum.

 

İlgi alanım yaşadığım dönem

Twitter’da kitap önerilerinde bulunuyorsunuz. Buradan sizi okuyacaklara da önerir misiniz?

Evet zaman zaman kitap önerilerim oluyor, işe yarıyorsa ne mutlu. Size 5 kitap önereyim. Mesela, özellikle Türk sineması severler için güzel bir kaynak hazırlamış Burak Acar, Türk Sinemasında 100 Unutulmaz Karakter çok sevdiğim bir iş oldu. Benim gibi nostaljiyi sevenler için harika bir derleme analiz kitabı, Ünsal Oskay hocanın “Yıkanmak istemeyen Çocuklar”. Tevfik Yener’in “İstanbul, Aşk, Ekmek, Hayal” adlı çalışması özellikle nereden ‘geldik nereye koşuyoruz’u anılar ile destekleyerek çok iyi anlatıyor. Bernard Lewis’in “Ortadoğu” çalışması, yine bugünlerde olan biteni anlamak için iyi bir kaynak ve İhsan Oktay Anar’ın tüm serisini özellikle yazan veya yazmak isteyen gençlere tavsiye ederim.

En çok ne tarz kitaplar okumayı seviyorsunuz?

Yakın tarih kitaplarını çok okurum. Özellikle yaşadığım dönem ilgi alanım diyebilirim.

Başucu kitabınız var mı?

Başucu kitaplarım birden fazla oluyor, evde ve ofiste birkaç başucu kitabım diyebileceğim kitaplarım oluyor. Bir kitabı okumak bazen bir gece bazen bir haftayı buluyor, tek bir kitaba başucu kitabım diyemem, başucumda hep birden fazla kitap olur.

 

Birbirimizi sevmekten başka bir şey yapmıyoruz

Motosiklet kullanmayı seviyorsunuz. Geçtiğimiz yaz Yunanistan taraflarında bir tur yaptınız. Nerelere gittiniz? Saatlerce motor üzerinde olmak zor olmuyor mu?

Motosiklet kullanmayı seviyorum ama öte yandan da korktuğumu itiraf etmeliyim, ülkemizde maalesef yeteri kadar önemsenmeyen motosiklet sürücülüğü ve motosiklet sürene bakış konusu, motorun üzerindeki insanları zorluyor. Biz de şehir dışına çıkarak veya yurtdışında rotalar yapmaya çalışarak bu eğlenceli işi yapmaya çalışıyoruz. Şartlar uygunsa keyifli bir motor sürüşü saatlerce sürebilir, hiç sorun olmaz.

Motordan inip maratona katılıyorsunuz. Yürüyüş ya da düz koşu değil üstelik, maraton; 42 kilometreden bahsediyoruz. Mazur görün ama kendimden pay biçerek söylüyorum, bitirebiliyor musunuz?

Son aylarda pek bir maraton veya yarı maraton koşmadım, antrenman yapmak gerekiyor. Bu ara biraz sıkıntılı işler sebebiyle, şimdiye kadar 5 maraton, 10-12 yarı maraton koştum galiba, Paris, Amsterdam, Avrasya da iki kez, Helsinki, Barcelona koştum. 42 km koşunca ve şanslı isen bitirince, bir daha koşmamaya yemin ediyorsun, sonra bir maraton maili görünce yeminin bozuluyor. 42 km koşmak gerçekten zor ve yıpratıcı oluyor.  42 km koşmak ve yarışı bitirmek istiyorsan antrenman ve beslenme çok önemli hale geliyor ve bunu pek yapamıyorum, özellikle beslenme kısmını. Bu sezon bir maraton koşmak istiyorum, sanırım Roma maratonu olacak ve umarım bitiririm.

Sosyal medyada, özellikle Twitter’da epey aktifsiniz. Hepimiz gibi sizin de dertlerinizin, söyleyecek bir şeylerinizin olduğunu görüyorum. Yeni yılın başlarındayken ülkemizi, dünyayı nasıl görüyorsunuz?

Söyleyecek çok şey yok aslında, tek bir şey söylenebilir; Allah dünyayı yönetenlere akıl fikir versin.

Cem Yılmaz’la abi kardeşliğin yanında yakın arkadaşsınız da sanırım. Aynı şekilde Ozan Güven ve Zafer Algöz’le de sıkı bir dostluk var. Artık birçok ilişki gibi arkadaşlık da çok uzun sürmüyor maalesef çoğunlukla. Sizler bunu nasıl başarıyorsunuz?

Bizler birbirimizi sevmekten başka bir şey yapmıyoruz, seviyoruz ve saygı duyuyoruz, bunu herkes birbiri için yapınca arkadaşlık da dostluk da sürer, hiç sorun olmaz.

Kaçma Birader ile büyük beğeni toplayan Murat-Emrah Kaman kardeşlerin yeni filmleri Deli Aşk’ın yapımcıları da kardeş. Cem Yılmaz’la birlikte bu filmin yapımcısı olmaya nasıl karar verdiniz?

O arkadaşlarımızı başka projelerden tanıyorduk, bize getirdikleri iş eğlenceli geldi, ölçtük biçtik masaya yatırmaya değer bulduk ve yapmaya karar verdik. Çekimleri geçen ay tamamlandı, şu anda montaj vb. işleri sürüyor ve 10 Mart’ta vizyona girecek sanıyorum. Güzel ve eğlenceli bir iş oldu, seyircinin seveceğini sanıyorum.

Çekimler için siz de Adana’daydınız. İstanbul dışında film çekmenin zorlukları oluyor mu?

İşin mahiyetine göre İstanbul’da veya şehir dışında çekmenin zorluğu veya kolaylığı oluyor. Filminiz İstanbul manzarası gerektirmiyorsa, şehir dışı her bakımdan daha kolay oluyor. En azından trafik sorunu en aza iniyor ki bu çoğu zaman büyük bir sorun.

Ne zaman gösterime girecek?

10 Mart 2017 diye bir tarih aldık ama, belli olmaz vizyon tarihi. İleri veya geri alınabilir.

Ali Baba ve 7 Cüceler, Pek Yakında, Av Mevsimi, Yahşi Batı, Hokkabaz… Sizi birçok filmde izledik. İleride başrolde karşınıza çıkarım der misiniz?

Sanmıyorum, oynamaya çalıştığım roller tadımlık, hatıralık işler. Oyunculuk çok zevkli, ama filmin tamamında oynamak ve başrol oynamak çok zor bir iş, herkes bildiği işi yapsın daha iyi, hatıralık saniyeler şimdilik yetiyor.

Yeni projeleriniz var mı?

Proje bitmez, hep bir şeyler vardır. Birçok hikâyemiz sırasını bekliyor, umarım ki birçoğunu yapacak fırsatımız ve zamanımız olur.

Sizin eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Derginizin yayın hayatında başarılar dilerim. Umarım ki çok okunur ve sevilir. Kolay gelsin.