Söz, Müzik, Maç – Karaköy Mono

Spor müsabakalarında ev sahibiyseniz eğer, maç öncesinde rakipleriniz için korkutucu bir atmosfer oluşturmak istersiniz. Takım tanıtımlarında veya seremoniye giden yolda, sert müzikler çalarak hem takımınızı motive etmeyi hem de rakibe başlamak üzere olan maç için bir mesaj vermeyi hedeflersiniz. İngiltere’de ise bu durum biraz farklı. Liverpool ve Manchester’da kulüpler, daha çok şehrin müzik kültürüne saygı duruşuna geçiyor her maç öncesi. 
Hikâyenin kahramanları da söz hakkı için bekliyor, hazırsak, başlayalım…


“Michael Jordan da kim?”

Biraz garip bir soruyla karşılaşmış gibisiniz. Ve ilk bakışta çok da haklısınız… Ortalamanın altında bir sporseverin dahi hakkında fikir sahibi olduğu biri için bu cümleyi kuruyorsanız, küstahça bir tavır içinde olduğunuz düşünülür. Ama Alan Parsons’ın böyle bir niyeti yoktu; o, sadece spor kültürüne uzak biriydi…

Doksanlı yıllarda NBA’de büyük bir dominasyon oluşturan Chicago Bulls, evi United Center’daki maçlara çıkarken oyuncu tanıtımları için Alan Parsons Project grubunun enstrümental parçası Sirius’ı kullanıyordu. Daha sonra, neredeyse Queen’in We Are The Champions’ı gibi kült bir spor ürününe dönüşecek olan Sirius’un Bulls organizasyonu tarafından yapılan ışık efektleri ve anonsların da yarattığı karizmatik etkisi, kısa sürede Alan Parsons’ın memleketi Londra’ya kadar ulaşmıştı. Ancak arkadaşları, “Alan, duydun mu, Michael Jordan’ın takımı sahaya Sirius ile çıkıyor” dediğinde beklemedikleri bu cevabı alacaklardı. Anlayacağınız; Parsons, basketbola pek ilgi duymuyordu.

“Oysa İngilizler bu bilinçten çok uzak değillerdi. Müzik ve sporun belki de en iç içe olduğu ülkelerden birinde dünyaya geldiyseniz, şehir rekabetlerinin bu iki sektörde de çetin yaşandığını bilirsiniz.”

Futbolu kendilerinin bulduğunu savunan İngilizler, tarih boyunca birçok müzik grubu ve klasik hâline gelen şarkıyı dünyaya armağan etti. Bu yüzden tribünlerin de repertuvarı oldukça geniş.

LIVERPOOL: YNWA, BEATLES VE KOP

Peki, İngiltere’deki kulüpler iç saha maçları öncesinde hangi şarkıları tercih ediyor?
En popüleri kuşkusuz Liverpool. The Beatles’ın doğum yeri olan kent; 1959 yılında kurulan Gerry and the Pacemakers’ın, You’ll Never Walk Alone uyarlamasını sadece bir maç önü şarkısı olarak değil, kulübün imzası olarak kullanıyor. Anfield Road’daki her karşılaşma öncesinde, takımlar santradayken, tribünlerden sadece bu ses yükseliyor. Ancak Liverpool’un soundtrack’i bu kadarla sınırlı değil…
Liverpool kentinin içinden çıkan The Beatles, 1960’lı yıllarda dünyayı yerinden oynatırken, Bill Shankly liderliğindeki şehrin kırmızı futbol yakası da mavi yakada bulunan Everton’ı gölgede bırakıp, spor tarihinde bir efsane olarak büyümeye başlamıştı. Liverpool, mutlu insanların birbirlerine selam vererek yaşadıkları bir liman kentinden fazlasıydı artık. Shankly’nin Liverpool’u ve The Beatles, birlikte büyüyen çocuklar gibiydi. Anfield Road’un efsanevi Kop tribünündeki tezahüratlara, Beatles hitleri karışıyordu. Binlerce insan bir rock konserindeymişçesine seslendiriyordu tüm parçaları.

Liverpool’da İskoç menajer Bill Shankly, 1963-1964 sezonunda takımını şampiyonluğa taşırken kupanın kazanıldığı Arsenal maçından önce Kop, kentin müzik kültüründen örnekler sunuyordu.
Her birinin yüzünde sıcak birer gülümseme göreceğiniz Kop sakinlerinin favorisi ise, “She Loves You” olmuştu. Nisan 1964’te hep bir ağızdan söylenen nakarat kısmı, İngilizlerin gol sevinç nidası olarak da kabul edebileceğiniz, “Yeah, Yeah, Yeah” ile bitiyordu. O gün Liverpool, Anfield Road’da Arsenal’ı 5-0 mağlup ederek Bill Shankly yönetiminde lig tarihindeki ilk şampiyonluğunu kazanacaktı. Ertesi gün manşetlerde, Liverpool ile birlikte Newcastle bir otel odasında yazılan She Loves You da vardı…

Eray Sözen’in kaleme aldığı “Söz, Müzik, Maç” yazısının devamını Karaköy Mono’nun 2. sayısından okuyabilirsiniz.