“CHARLIE CHAPLIN’e diyor ama…” – Karaköy Mono
Bu röportajın tamamını Karaköy Mono Dergi’nin 3. sayısından okuyabilirsiniz.

Oyunculuğuyla tartışmasız ülkemizin en iyi aktörlerinden biri olan Zafer Algöz, çıkan ilk kitabıyla kaleminin de güçlü olduğunu gösterdi. Charlie Chaplin için on parmağında yirmi marifet var diyor ama farkında olmadan tevazu gösteriyor…


İlk kitabınız Haşırt Dı Bilekbord hayırlı olsun. Bu kadar kısa sürede baskı üzerine baskı yapmasını da ayrıca tebrik ederim. Bu kitap bir derleme değil mi?

Yaklaşık iki buçuk yıldır Kafa dergisinde yazıyorum. Daha çok insanın yüzünde tebessüm oluşturan komik anılardı yazdıklarım. Sinema, tiyatro ve televizyon dünyasından insanların tanıdıkları isimlerle yaşadıklarımı derliyordum. Daha sonra İnkılâp Kitabevi’nden bu yazıları kitap haline getirme talebi geldi. Dergide herkesin belirli bir yeri var, dört bin vuruşu geçip başkasının yerine tecavüz etmemek lazım. O yüzden daha önce kısalttığım yerleri kitapta ekleyebildim.

Binlerce satan bir kitaptan bahsediyoruz. Ülkemizde maalesef satışta 50 bini görmek çok büyük başarı. Yurtdışında bu sayı 100 binlere çıkıyor. Neyse, konumuz bu değil. Bir anda çoksatar bir yazar olunca ben çok iyi bir yazarım diye düşündünüz mü?

Yazarlık konusunda hiç iddialı biri değilim, daha çok hikâyeci tarafıma güvenirim. Bir olayı meddah gibi anlatma yönüm daha kuvvetli. Bunları yazıya döktüğüm zaman hiç olmazsa bizden yazılı bir belge olarak kalsın. Benden sonraki genç kuşak hiç tanımadığı oyuncuları, sinema ve tiyatro dünyasındaki insanların komik taraflarını görsünler diye bu kitabı çıkardım.

7 Şubat tarihinde piyasaya çıktı, 11. baskısını yapmış. Bu kadar ilgiyi beklemiyordum, ama ilk toparlayıp kitap haline getirdiğimde Cem Yılmaz’a okuttum ve çok beğendi. “Abi bu kitap çok komik, okunur ve fazla satışı olur” dedi.

İsmiyle de oldukça dikkat çekiyor. Nasıl çıktı bu isim?

Çıkarırken ilk olarak Kemal Sunal’la olan anıyla bağlantılı olarak “Saygılar Bizden” ismini düşünmüştüm. Cem (Yılmaz), “Abi ‘Saygılar Bizden’ diye koyarsan ismi görenler oyunculuğu bırakıp emekli olmuş bir oyuncunun anıları olarak algılarlar,” dedi ve Öztürk Serengil’in hikâyesinin adını vermemi tavsiye etti. Kitabın önsözünü yazarak da beni onurlandırdı. O vesileyle kitabın adı Haşırt Dı Bilekbord oldu.

 

Uzun yıllardır sinema, televizyon ve tiyatro dünyasının içerisindesiniz. Kitapta 21 anı yer alıyor. Hepsi bu kadar değildir sanırım. İkinci kitap ne zaman geliyor?

Başka yerde yayımlanmamış, kıyıda köşede çok fazla yazım var. Şimdi bana, abi ikinci kitabı yaz diye ısrarlar geliyor. Ben edebiyat dünyasını hiç bilmiyordum. Başka bir dünyaymış. Bir kitap yazdım diye paylaşım yazıyorsunuz, altına insanlar, bol kazançlar, bol satışlar gibi şeyler yazıyorlar. Edebiyat dünyasında bol kazançlar olmadığını düşünüyorum çünkü biz çok fazla okuyan bir toplum değiliz. Can Yılmaz söyledi, yapı- lan istatistiklere göre Türkiye’de insanlar toplamda yılda altı saat okuyorlarmış sadece. Japonya’da ise çıkan en kötü kitap bile on iki, on üç bin kişi tarafından talep edi- liyormuş. İsveç ve Norveç’te çıkan bir kitabın ilk 10 binini devlet alıp ülke çapındaki kütüphanelere dağıtıyormuş.

Acelem yok. Öyle bir rüzgârla, hadi ikincisini de çıkarayım hemen demiyorum. Yavaş yavaş hazırlıyorum. Bir gün onların hazır olduğuna inanırsam ikinci kitabımı da yayımlarım.

Zafer Algöz’ü oyuncu olarak tanıdık. Şimdi edebi bir kimliğiniz de var. Sevdiniz mi edebiyatçı olmayı, bu ortamı?

Çok enteresan bir dünya. İnsanlar sizi yakından görmek, beğendikleri bu yazarın kitaplarını imzalamasını, onunla fotoğraf çektirmeyi istiyorlar. Oyunculuktan alışık olduğum bir taraf bu tabii ama edebiyat dünyasının da böyle olduğunu bilmiyordum. Genç kuşaktan okumaya karşı bir talep olduğunu gördüm, bu hoşuma gitti….