YAZARLAR NE TUHAF – IV – Karaköy Mono

 

Ahmet Haşim

Edebiyatçıların, genel olarak da sanatçıların egosuz karakterine rastlama ihtimali çok nadirdir. Her kim ki kendini egosuz olarak tanımlıyorsa; altında mutlaka tersinin yattığını tahmin edebiliriz. Edebiyatçıların ego konusunda en çok dikkat ettikleri hususların başında dış görünüşleri geliyor. Bazı yazarlar dış görünüşlerine verdikleri aşırı önemle tanınırken bazıları da çirkinliklerine methiye düzmekten kaçınmamışlar. Cahit Sıtkı Tarancı, Reşat Nuri Güntekin, Ahmet Haşim, Türk edebiyatında çirkinliklerine ‘düşkünlüğüyle’ bilinen en ünlü isimlerdir. Öyle ki; Ahmet Haşim dostları tarafından ‘heybetinden sual olunmaz’ başı için, “cehennemde yetişmiş bu kafa” dizesini bile yazmıştır.


James Joyce

Yazarların yazma eylemini gerçekleştirirkenki tutumlarının garipliği birçok okurun ilgisini çekmiştir. Edebiyatın dev isimlerinin bu davranışları çoğu kez takıntının da önüne geçmiş ve zamanla bir ritüel şeklini almış. Yazarkenki pozisyonlarının rahatlığıyla pek ilgilenmedikleri anlaşılan yazarlar, konsantrasyonlarını sağlama şekillerinden pek şikâyetçi olmamışlar ki; ortaya tarihe geçen eserler çıkarmışlar. Örneğin destansı roman Ulysses’in yazarı James Joyce, mutlaka kendi yatağında, yüzüstü uzanarak büyük mavi kalemiyle ve beyaz elbiseler içinde yazıyormuş. Bu şartlar elvermediği süre içerisinde de ondan bir şey beklememek gerektiği tüm yakınları tarafından biliniyormuş.


J.D. Salinger

‘Çavdar Tarlasındaki Çocuklar’ ile dünyanın aklını başından alan J.D. Salinger alternatif tıbba saplantı halinde inanıyordu. Hindistan’da çok yaygın olan insanın kendi idrarını içme eylemini Salinger de yapıyordu. Bunun yanında ünlü yazar, ‘Orgone’ denilen cinsel bir enerjinin varlığına da inanıyordu. Bunun için evinde bir makine de yapan Salinger her gün kendini bu alete kapatıp cinsel enerji topluyordu. Salinger’in alternatif tıbba olan inancının son haddi ise kendi oğluna uyguladığı akupunktur tedavisiydi. Bir defasında parmağı kesilen oğlunu tedavi etmek isteyen yazar oğlunun parmağına küçük iğneler yerine büyük tahta parçaları saplamış. Çocuğun acı içerisinde bağırması üzerine de, “Senin acı eşiğin çok düşükmüş,” diyerek onu azarlamış.


Yukuio Mişima

Çağdaş Japon ve dünya edebiyatının kült mertebesindeki ismi Yukuio Mişima takıntılarından sadece gündelik hayatında değil ölümü sırasında da vazgeçmedi. 17. yüzyıldan kalma bir kılıcı garnizon komutanına vermek için randevu alan Mişima, generali sandalyeye bağladı. Aşağıda toplanan yaklaşık 800 askere ordunun görevi devralmasına ve İmparatorun ruhuna uygun bir politika izlenmesine dair bir söylev çektikten sonra yere çöküp kısa kılıcıyla harakiri yapmaya başladı. 100 kişiden oluşan Kalkan grubundan yanında getirdiği 4 gencin Mişima’nın kafasını kılıçla uçurmasıyla sonuçlanan ritüelden önce yanındaki gençlerin hukuki süreç için ihtiyaç duydukları parayı çoktan hazır etmişti. Mişima ayrıca, ölümünden bir gün önce elindeki işini teslim etmesini isteyen yayıncısını zor durumda bırakmadı ve metni bitirip bir zarfa koyarak yayıncısına iletti.