Yazarlar Ne Tuhaf – III – Karaköy Mono

WILLIAM FAULKNER

Edebiyat dünyasında yazarların adlarının alkolle birlikte anılmasına uzun zamandır kimse şaşırmıyor. Alkol yüzünden yazamaz hale gelenleri, “kayışı kopartıp” saçmalama derecesini aşanların isimlerini yazmaya kalksak ayrı bir dergi çıkarmamız gerekir.

Alkolle ilişkisi koyu bir arkadaşlığa dönüşen Nobel ödüllü yazar William Faulkner’ın da bu parantezde yer aldığını söylemek mümkün. “Uygarlık damıtmayla başlar” diyen ünlü yazar için benzin bir araba için ne kadar önemliyse alkol de onun için o kadar önemli ve zaruri bir ihtiyaçtı.

Kimi zaman New York’ta kaldığı otellerde çırılçıplak dolaşıyor kimi zaman da Sherwood Anderson’ın 1931 Ekim’inde Güneyli Yazarlar konferansına dair bir anısında anlattığı gibi katıldığı tüm organizasyonlara sarhoş geliyor, önce etrafındakilerin içkilerini bitiriyor sonra kendi içkisini içmeye başlıyordu. Alkolle arası iyi olan diğer yazarların aksine Faulkner içkinin avucuna düştüğü zamanlarda üretkenlikten vazgeçmedi. 60 yaşından sonra kitaplar, oyunlar, senaryolar yazmaya devam etti. Yazar için “Bünye sağlammış!” demekten başka bir şey kalmıyor.


FRIEDRICH SCHILLER

Eserlerinde muhteşem doğa tasvirleriyle nam salan, Herder, Goethe ve Weiland ile birlikte Weimer döneminin en önemli şairlerinden olan Schiller’in kaleminden çıkan ve adeta natürmort bir tablo gibi okuyucuyu içine çeken “doğası”nı çürük bir elmaya borçlu olması evrenin bir ironisi olsa gerek.

Yazdığı çoğu tiyatro oyunu Alman edebiyatının kilometre taşlarından sayılsa da asıl ününü şairliğiyle kazanan Schiller, eserlerini yazarken mutlaka masasında çürük bir elma bulunduruyordu. Çalışırken masasındaki çürük elmayı ara ara kokladığında kendini başka diyarlara gidiyormuş gibi hissettiğini söyleyen Schiller için elmanın üzerinde gezen sinekler de bir anlam ifade etmiyordu.

Schiller bir diğer ilham kaynağını da “su” oluşturuyordu. Ünlü şair yazacak bir şeyler beklerken kimi zamanlarda kendini banyoya kapatıp saatlerce suyun altında duruyordu. Bitki ve suyla ilham arayan bir şairin doğa tasvirleriyle adından söz ettirmesi şaşırtıcı olmasa gerek.


EDGAR WALLACE

Yazdığı dedektif romanlarıyla polisiye edebiyatın önde gelen isimlerinden olan ünlü İngiliz yazar Edgar Wallace’ın yazarken dikkat ettiği en önemli şey kıyafetiymiş.

Yapıtlarının çoğu filmlere de konu olan Edgar Wallace yazı masasına oturduğunda mutlaka işçi tulumu giyermiş. Yazmak için gecenin geç saatlerini bekleyen Wallace, işçi tulumunu giydikten sonra hava akımını olmadığı cam paravanlarla örtülü salonundaki masasına oturup bol çay eşliğinde yazılarını kâğıda döküyormuş. Ayrıca, diktafon kullandığı için dakikada 60 kelime yazmasıyla da ünlüymüş.


BERNARD SHAW

Oyun yazarı olarak ün yapan İrlandalı yazar George Bernard Shaw, yazı yazmak için evinin yanına bir kulübe yaptırmış. Tüm yazılarını bu kulübede yazan Nobel ve Oscar ödülünün ikisini birden alan tek yazar olarak tarihe geçen Shaw, önceleri steno ile yazıyormuş.

Daha sonra daktiloya geçen yazar, daktilo şeritlerinin silikleşmesiyle de bir problem yaşadığı için daktiloyu da ya değiştirir ya tamir ettirirmiş.